Kırıntısal Mevzular - Eylem Aktaş (Hayatın İçinden)

Kırıntısal Mevzular - Eylem Aktaş (Hayatın İçinden)

A+ A-

Küçükken sizin de tabaklarınızda tek bir kırıntı dahi bırakmama amacınız oldu mu? Benim oldu ve hala devam ediyor. Benim için bu uğurda mücadele etmek bir amaç, kırıntı bırakmamak ise sonuç olmuştur. Hayatımızdaki birçoğu meselenin bu tarz basit yapılar üzerine kurulu olduğunu anlamak yerine detaylarda boğulmak ve onları bir ritüel hale getirmek çoğumuz için bir alışkanlık olmuştur. Zaten bu sebepledir ki meditasyonel yaklaşımlar popülerliğini halen sürdürmektedir. Çünkü bağlamdan çıkmak yerine o bağlamın içine girip sorunların neden olduğu kırıntılara odaklanmak ve onları defetme çabası vardır. Bu çabayla kendi dünyalarımızdaki mevzulara odaklanan bizler o dünyaların aslında küçük tozlardan oluştuğunu ve bir üflemeyle bu tozların dağılacağını görürüz.

Peki hepimizin tozları bu denli uçucuysa gelip dolaşıp başkalarıyla birleşip yine bizleri bulmaz mı?

Elbette bulabilir.

Zaten bütün kargaşamız bir toz bulutuyla yaşıyor olmamız değil midir?

Üzerimdeki ‘’Kara bulutlar’’ söylemi bir bakıma buradaki toz bulutundan geliyor olabilir. O kara algıdan bir türlü çıkamamak bütün olumsuzlukları üzerine çekip adete bir mıknatıs görevi görmek kabul edelim ki hepimizin başına gelmiştir. Başkalarının yükünü sırtlanmak, onun sorumluluğunu da beraberinde getirdiği için bu durum uzun soluklu bir hal alır. O yükü tekrar omuzlardan alsanız da geçen zaman onu taşıyan kişide bir kambur oluşturur. Kişi bununla yaşamayı tercih edebilir fakat yaşam biçimi buna entegre olsa bile bu tarz durumlar nesilden nesile farklı versiyonlarda geçebilir.  

Atalarımızın yaşayış biçimlerini benimseyip bunları kuşaklar boyunca devam ettirmekteyiz.

Acaba onları da kendi içimizde yaşatıyor olabilir miyiz?  Neden olmasın?

Psikolojideki aile dizimi terimine yabancı olmamalısınız. Atalarımızın yaşadıkları travmatik olaylar ve bu olaylar karşısındaki verdikleri tepkiler bizimle birbirine bağlanmış gibidir. Bu olaya şöyle bir yorum getirmek isterim;

Bizlerin ve atalarımızın olayları ve bu olaylara tepkilerimiz bir düğümü temsil eder. İpin bir ucu atalarımız diğer ucu bize aittir. Geçmişte yaşanan olaylar bu ipte gerilmelere neden olmuştur. Bazı olaylara savunma mekanizması olarak verilen öfkeli tepkiler veya sineye çekişler karakterde problem yaratmıştır. Savunma mekanizmaları yaşanacak bu gibi olaylara önceden hazırlık için geleceğe yönelik sıkı düğümler atar.  Eğer bu tepkiler verilmezse ip kopar ve gelecek yaşam son bulur. Atalarımız bu düğümlere ya yenilerini eklerler ya da var olanları farkında olmadan daha da sıkarlar. Buradan doğacak nesiller geçmişine temiz bir başlangıç yapamayıp sırtlarında kamburları ile doğarlar. Bununla devam ederken hayatlarında sürekli birtakım olaylar yaşarlar kendi yaşadıklarına başkalarının yaşadıklarını da ekleyip kendi iplerindeki düğümleri atmaya başlarlar.

Geçmişe dönüp düğümler çözülmeden uzun soluklu bir yaşam mümkün değildir. Hiçbirimizin elinde sonsuz uzunlukta bir ip yok. Haliyle bu ipe düğüm atarak kısaltmanın da bir mantığı yoktur.

Mevzularımız tozdan ibaretken kırıntıya dönüşürse sırtlarımızdaki kamburlarımızla birbirimizi selamlarız. Ya da farkındalığımızı geliştirerek erken bir müdahaleyle çuvaldızı delip, toz bulutunu dağıtırız.  

Peki ya her şey için geç kalırsak?

 

21-09-2023
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir