Sanal Dünyada Gerçek Kalmanın Mücadelesi: AĞ  - Aslıhan Bağcıvan (Sosyolog)

Sanal Dünyada Gerçek Kalmanın Mücadelesi: AĞ - Aslıhan Bağcıvan (Sosyolog)

A+ A-

Sosyoloji, değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu sık sık söylemektedir. Toplumlar bir girdap gibi sürekli olarak değişmekte ve dönüşmektedir. Günümüze baktığımızda geçmişten bu yana en büyük değişimlerin teknolojik ve dolayısıyla da dijital konularda olduğunu görmekteyiz. Yaşanan bu dönüşümleri ise madalyon metaforuna benzetebiliriz. Örneğin insanlar ile iletişimimize baktığımızda içinde bulunduğumuz durum dışında diğer geçmiş dönemlere kıyasla hiç bu kadar diğer insanlarla temas halinde bulunmamaktayız. İster yanımızda, yakınımızda olsun isterse de kıtalar kadar uzağımızda, aramızda okyanuslar olsun fark etmeksizin istediğimiz hatta yeri geldiğinde istemediğimiz bütün bireyler ile iletişim halindeyiz. Bu kadar küresel boyutta var olan iletişim ve erişim olumlu olduğu kadar olumsuz bir şekilde de karşımıza çıkabilmektedir. Örneğin iletişim halinde sosyal kimliklerimizi yeniden istediğimiz gibi şekillendirmekte gerçek kimliklerimizden de oldukça uzaklaşabilmekteyiz. Ağ, artık insanların toplum içerisinde kendilerini görünür kılma, kendini var etme ve varlığını ispatlama aracına dönüşmüştür. Artık toplumda “kendimizi gösterdiğimiz kadar” var olmaktayız.

Ağ toplumunda var olmak, tamamen dönemin popüleritesine hizmet etmekten geçmektedir. Var olmanın yolu popüler kültüre bir şeyler vermek, kendinden bir şeyler takas etmekten geçmektedir. Bu durum ise kişinin öz benliğinden sapmasına, olmadığı gibi davranmasına kısacası “mış gibi, miş gibi” olmasına zemin hazırlamaktadır. Bu benzetme Alev Alatlı’nın en iyi metinlerden biri sayılan Or’da Kimse Var mı? itap dizisinde yer alan Viva La Muerte’de yer almaktadır. “Mış gibi” örneğini en güzel şekilde belirten Alatlı (2007), bu durumu şöyle anlatır: “Hep “…” mış gibi, rencide olmuş gibi, bıçak kemiğe dayanmış gibi, isyan edermiş gibi, inanırmış gibi hatta eğlenirmiş gibi yaptığımız doğruydu. Kim daha iyi …miş gibi yaparsa o kazanıyordu.” Kazanmak artık oynan bu global hayatta kalma oyununun en tehlikeli ancak en gerekli temel kuralını oluşturmaktadır. Kazanmanın ise tek yolu “mış gibi” davranmaktır.

Modern yaşam hızı gerektirmekte, hız ise anlamsızlığı var etmektedir. Hayatı anlamlı kılmak için ait olmak ve bir amaca sahip olmak gerekir. İnsan ancak böylelikle birey olduğunu anımsamakta, diğer insanlar tarafından sevildiğine ve değer gördüğüne inanmaktadır. Eğer bu inanç bireyin içerisinde olmazsa Durkheim’in (2013) belirttiği gibi birey intihar duygusunu pekiştirmeye oldukça açıktır. Çünkü ona göre intihar bireysel bir eylemden ziyade toplumsaldır. Hayatta bir amacı olmayan insan hayatına devam etmek konusunda zorluk yaşamaktadır. Çünkü eğer bir amaç varsa yaşamak anlamlıdır.  Ancak ağ toplumunun dijitalleşmeyi son derecede etkili kullanıyor olması hayatlarını son derece kolaylaşmasına yardımcı olmasının yanı sıra artık bakkaldan ekmek almak için bile evden çıkmasına gerek kalmayan birey, yaşamın devamında ne olacağını bilemediği için gereksiz kaygılarla ve anksiyetelerle kendi içerisinde savaş vermeye başlamaktadır. Yapabileceği bütün hedefleri ve görevleri tek bir tık kadar uzağında hisseden birey yeni dünya düzeninden oldukça negatif yönde etkilenmektedir.

Fiziksel ve ruhsal olarak sağlığını korumak isteyen bireylerin artık bu dijital ağ çağında anda kalmayı ve yavaşlamayı öğrenmeleri gerekmektedir. Teknolojik aletleri günümüzde yok sayamayacağımız çok aşikardır ancak yavaşlamak ve etrafımızda neler olup bittiğine biraz da evimizde var olan camlardan bakarak anlamaya çalışmak toplumsal açıdan hepimize yarar sağlayacak, üzerimizde ki ağ kuluçlarını atmaya yarar sağlayacaktır.

 

05-02-2023
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir