Elveda Lenin! - Rumeysa Öztürk (Sinema)

Elveda Lenin! - Rumeysa Öztürk (Sinema)

A+ A-

Yönetmen koltuğuna Wolfgang Becker’ in oturduğu 2003 yapımı Goodbye Lenin! Doğu Berlin’in sosyalist sistemden kapitalist sisteme geçiş sürecini bizlere yapay bir sosyalist dünya içerisinden anlatmakta. 2003 Avrupa Film Akademisi’nin En İyi Avrupa Filmi ödülünü kazanan film anne ve oğlun ilişkisini ele almanın ötesinde, siyasal sistemlerin ürettiği hegemonik kavramların aslında ne kadar kırılgan olduklarını ortaya koyuyor.

Berlin Duvarı'nın yıkılışı şüphesiz Soğuk Savaş'ın sona erdiğinin en keskin belirtilerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkenin ortasında var olan tuğladan bir duvar, aynı sınırlar içinde yaşayan bireyleri de Doğu ve Batı olarak keskin bir ayrıma tabi tutmuştur. Soğuk Savaş’ın simgesi haline gelmiş duvar yalnızca Doğu Almanya’dan Batı Berlin’e kaçışları kontrol altına almakla kalmamış; aynı zamanda kültürel ve ekonomik tüm farklılıkları da gözler önüne sermiştir.

Sosyalizmle yönetilen Doğu Berlin’in kapitalizme adaptasyonu duvarın yıkılışının ardından hızlı bir biçimde gerçekleşmiştir. Filmin başlarında gördüğümüz gibi Duvarın varlığından ve mevcut hegemonik düzenden rahatsızlık duyan Doğu Almanyalılar birkaç tuğla ardındaki yaşam koşullarına erişmek için protestolar düzenlemektedir. Özgürlük ve adaletin sosyalist sistem içinde yaşadığı çürüme tepkilere yol açmaktadır. Sistemin sahip olduğu tüm bu olumsuzluklara rağmen sosyalizm ideolojisi taraftarlarının tamamını kaybetmemiştir. Alex’ in Komünist Parti üyesi olan annesi onlardan yalnızca bir tanesidir.

Doğu Almanya’nın yıkılmasından önce kalp krizi geçirerek komaya giren Christiane, gözlerini tekrar açtığında yaşadığı yer artık tamamen bambaşka haldedir. 8 aylık bu hızlı dönüşümde Duvar yıkılmış, ideolojisine ters düşen tüm yaşamsal koşullar ülkenin her yerine yerleşmiştir. Üzülmemesi gerektiği için oğlu tarafından sosyalizm tiyatrosuna dahil olacak Christiane’ ın siyasal sistemde yaşanan dönüşüm hakkında bir fikri yoktur.

Doğu Almanya’nın yıkılışının ardından kapitalizmin ülkenin tamamında yarattığı yeni kültürler turşudan kahveye, kıyafetlerden eşyalara kadar toplumsal yaşamın her alanını ele geçirmiştir. Yeni medya araçlarıyla hegemonyanın da biçimi değişmiş, reklamlar aracılığıyla tüketim teşvik edilir hale getirilmiştir. Piyasa ekonomisinin imkân sağladığı özel girişimlerle ürünlerde çeşitlilik işlevin önüne geçmiştir. Tüketim o kadar çok artmıştır ki eskinin üzerinde taşıdığı tüm yıkımdan kurtulmak isteyen toplum, eski eşyalarını atarak odalarını IKEA’ dan alınan eşyalarla donatmaya başlamıştır. Sonuç ise sokaklara atılan ve kimsenin yüzüne bakmak istemediği Sovyet döneminden kalma eşyalar olmuştur. 1989’da yıkılan Doğu Almanya kısa sürede değişen gündelik yaşamın içinde bir yatak odasında tekrar yaratılmaya çalışılacaktır.

Annesinin tekrar hastalanmasını önlemek için onu her türlü üzüntüden uzak tutması gereken Alex, ülkede yıkılmış olan sosyalizmin annesi için ölümcül bir darbe olacağına inanmaktadır. Kurduğu sosyalizm ütopyası içinde annesini korumak önceliği haline gelmiştir. Kız kardeşi ve arkadaşları da onunla birlikte bu tiyatronun bir parçasıdır. Evde giyilen Batılı tarzda kıyafetler yerini tekrar daha soluk ve eski görünümlü kıyafetlere bırakmış, odada yer alan her eşya değiştirilmiş, Christiane’ nın camdan dışarıyı görmesinin önüne geçilmiştir. Çünkü dışarıya bakarsa Christiane’ nın göreceği şey sokaktaki binaların adeta yeni katmanı olan reklam panoları olacaktır.

Medyanın annesi üzerinde yarattığı etkinin farkında olan Alex, arkadaşı ile birlikte hazırladığı gerçek olmayan haberlerle Doğu Almanya’nın varlığını sürdürmüştür. Christiane için “sorgulanmaz” nitelikte olan medya sayesinde herhangi siyasal dönüşüm ihtimalinin önüne geçilmiştir. O kadar ki Coca Cola’nın bile sosyalistlerin eline geçtiği izlediği haberler yoluyla annesine inandırılmıştır. Ancak her siyasal sistemin varlığını sonsuza kadar sürdürmenin zorluğu gibi Alex de sürdürmeye çalıştığı sosyalist dünyanın varlığını uzunca bir süre koruyamamıştır.

 

      

Daha pek çok filmde benzerini gördüğümüz yıkılan Lenin heykelinin taşınması sahnesi, Goodbye Lenin!’ de de sosyalizmin artık Almanya’dan tamamen silindiğini simgelemek için kullanılmıştır. Tek fark bu sefer bizlere arka planda Yann Tiersen’ ın eşsiz müzikleri eşlik etmekte. Doğu Almanya’da bir örneğini gördüğümüz, siyasal sistemlerin hızla değişebileceği ve meydana gelecek değişimin toplumda ciddi yansımaları olacağını ortaya koyan film, tarihi gerçekliği ironik ve düşündürücü bir komediyle harmanlayarak seyir zevki yüksek iki saat vadediyor.

Yalnızca başarılı oyunculuklarıyla değil, dönemin atmosferini son derece başarılı biçimde ele almasıyla da öne çıkan Goodbye Lenin’i henüz izlemediyseniz, bu ayın film önerisi listenize not etmeyi unutmayın derim!

 

 

 

14-03-2022
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir