Z Kuşağını Anlamak - Dilay Kaya (Sosyolog)

Z Kuşağını Anlamak - Dilay Kaya (Sosyolog)

A+ A-

         Son 20 senede dünyamızın karşılaştığı teknolojik, toplumsal ve kültürel değişimler; oluşmakta olan yeni nesilin yaşantısı ve yetiştirilme tarzı üzerinde farklılıklara neden oldu. Ortaya çıkmakta olan her nesilin değişimler barındırdığını görebilmek hep mümkündü; fakat yeni gelen nesilin içinde bulunduğu koşullar, dünyaya bakış açısı, gelecekten beklentileri, yaşam tarzı, davranış modelleri önceki jenerasyonlara göre farklılık göstermekteydi. Her geçen gün daha da dijitalleşen ve globalleşen dünya içerisinde kendilerine ait yeni bir kültür ortaya koydular. Beklenmedik, kendine has özellikler barındıran bu kültürü anlamak, iletişim kurabilmekte x ve y kuşağındaki bireyler için zorlaştı. Peki kim bu kitleler üzerinde bu kadar güçlü izler ve merak bırakan z kuşağı? Gelin hep beraber bakalım.

         Z kuşağına mensup bireylerin her birinin kendine has kişilik özellikleri, birbirlerinden farklı olduğu noktalar mevcuttur; fakat içinde bulundukları dönem  ve koşullar itibariyle orta noktada buluşmalarını sağlayan etkenler vardır. Z kuşağının kilit noktası olarak karşımıza çıkan, 'internet kuşağı' olarak adlandırılmalarını sağlayan en güçlü etken; teknoloji ve sosyal medyadır. Doğdukları ilk andan beri teknoloji ile haşır neşir olmaları, önceki nesillerin aksine mahallede oyun oynayan çocuklar değil telefon ekranına bakarak büyüyen ve orada oyun kurmak isteyen çocuklara evirildiler. Sadece bu etken bile önceki nesillerin yeni nesil üzerinde eleştirilerde bulanabilmesi için yeterliydi. Çünkü sokakta oyun oynarken bütün yaratıcılığını kullanan neslin yerini, o yaratıcılığa hazır bir şekilde ulaşan bir nesil gelmişti. Ufak yaşlarda bile karşımıza çıkan bu değişimler, sonraki dönemlerdeki davranış modellerimizin ve alışkanlarımızın da temelini oluşturdu.  Mobil teknolojilerin ortaya çıkış süreci ile sosyal ağlardaki hızlı gelişmelerle birlikte internet üzerinde geçirdiğimiz zaman dilimi de artmaya başladı. Sosyal medyada geçirilen sürenin artışı ile beraber hayatımızın ayrılmaz bir bütünü ve yaşam tarzı haline geldi. Kişilerin kimliklerini ortaya koydukları, yeni konuşma dilleri geliştirdikleri, sosyalleştikleri, hızlı bilgi akışını sağladıkları; sabah-akşam bağımlılık besledikleri bir mecra oldu. Ekran önündeki sürenin artışı ile beraber bireylerin izolasyon süreçleri de artış göstermeye başladı. Fiziki ortamlardan her ne kadar pasif ve  uzaklarsa , sanal ortamlarda da o kadar aktif ve hızlı bir kitleden söz edebiliyoruz. Kendi konfor alanının dışına çıkmak istemeyen fakat küçük bir telefon ekranından bile küreselleşebilip coğrafyayı avuç içlerine sığdırabilen sınırsız bir nesil. Teknolojinin ve sosyal medyanın sayısız platform ve kanalları arasında tüketebilecekleri çok fazla malzeme olması ile işlevsel bir yanı olduğunu da gözlemleyebiliyoruz. Bu kaynaklara birinci elden, 7/24 hızlı bilgi akışı sayesinde ulaşılabiliyor olması da dışarıya olan muhtaçlığını ve otoriteyi ortadan kaldırıyor, bir yandan da hızlı bir şekilde yaşamalarına neden oluyor. Bu hızlılık z kuşağının yaptığı eylemlerden çok çabuk sıkılmasına ve sürekli ilgisini canlandıracak yenilik arayışı içerisinde olmasına bir etkendir. 

         Sosyal medyayı bir yaşam biçimi olarak edinmeleri; her şeyi dijital ekranlar üzerinden çözebilmelerini sağlamıştır. Günlük hayat içerisindeki çoğu eylemlerini bu sanal mecralar üzerinden gerçekleştirebilmeleri, bireysele dönen bir nesilin yetişmesine neden oluyor. Gündemi takip ederken bile sosyal medyadaki hashtaglerden faydalanıyorlar. Sosyal medyanın esnekliği sayesinde kimliklerini istedikleri şekilde yansıtabilmeleri, tatmin duygularını besliyor ve fazlasıyla dışa vurumcu bir nesil ile karşı karşıya kaldığımızı söyleyebiliriz. Toplumsal hayatın verdiği baskıdan kaçıp kurtulabildikleri bir rahatlığa kavuşabilmelerini sağlıyor. İnternet sayesinde sosyo-ekonomik seviye ve sınırlar ortadan kalkmasıyla beraber muhatap olunan kitlede de genişleme oldu, gündelik hayat içerisinde yüz yüze geldiğin gruplar haricinde kendi çemberlerini genişleterek kıtalar ötesindeki  biriyle bile arkadaşlık kurabilme imkanına sahip oldular. Dışarıdan fiziki bir yalnızlık modeli sergilense de sosyal ağlar içerisinde iletişim halinde oldukları birden fazla grup var. Sosyal medyanın sağladığı bu küresellik sayesinde ilham alabildiğin kitlede değişim gösterdi; eskiden en yakınında gözlemleyebildiğin  birilerini ilham alabiliyorken internet ortamı içerisinde sınırsız ilham kaynağına ulaşabiliyorlar. Bu da yine ufuk açıcı bir etken olarak karşımıza çıksa da; bir yandan da kendini farklı örnekler ile karşılaştırıp umutsuzluğa, öfkeye kapılmasına da neden olabiliyor. Her ne kadar sosyal medya üzerinde sosyo ekonomik sınıfların ortadan kalktığını ve eskisi gibi yan yana gelemeyen sınıflardan bahsetmesek de, aradaki yaşam tarzındaki sınıfsal farkı daha net görebilmemize de neden oldu. 

        Globalleşen bir dünya içerisinde büyümeleri z kuşağının ırk, din, mezhep farklılıklarına daha duyarlı bir nesil olarak yetişmesini sağladı. Daha hümanist ve çevreci bir yaklaşım; eşitlik ve adaleti ön planda tutan bir tavır hakim. Kendi kişisel ve toplumsal haklarının farkında ve baskın bir kimlik modeli sergiliyorlar. Yine geleneksel kalıpları olduğu gibi kabul etmek yerine daha eleştirel bir bakış açısına sahipler. Önceki nesiller anne ve babalarını rol model edinirken, z kuşağı kendi doğrularını inşa ediyor, kendi sorularının yanıtlarını arıyor. Düşüncelerini dile getirirken çekinmeden, özgüvenli bir duruşa sahip, bunda sosyal medyanın etkisi de büyüktür. Z kuşağını bu sergiledikleri eleştirel tavra iten şey ise gelecek zamanlardaki kendilerini bekleyen sorunlara realist bir bakış açısı ile yaklaşmaları. Dünya nereye gidiyor? sorusu hayatlarında büyük bir yer kaplıyor. İklim değişiklikleri, şiddet, işsizlik, ayrımcılık, tükenen kaynaklar vb. geleceğin öngörülemez olmasıyla beraber mevcut konumlarındaki tercihleri sorgulamaları da kaçınılmaz oluyor.

       Bütün bu problemler yığını içerisinde z kuşağı bir anlam arayışında. Önceki nesillerin karşılaşmadığı bir çok problemle yüz yüze gelmeleri aslında yeni değer yargıları oluşturmalarına ve dünyayı değiştirmek istemelerine neden oldu. Küresel sorunların haricinde; lokal sorunlarımız da tartışmaya dahil oluyor. Eğitim sisteminin gençleri yoran ve sürekli beklenti duyan bir yapıda olması, ve bu eforun sonucunda yine toplumdaki yüksek işsizlik oranlarının bizi karşılaması, ebeveynlerin yaklaşım tarzı, gelir adaletsizliği, sınıfsal farklılıklar, kadına şiddet vb. gibi bir çok sorunun devreye girmesi de mevcut olan kaygı düzeyini katlanarak arttırıyor. Dönemsel koşulların gençleri yeni davranış modellerine itmesi; diğer kuşaklarla çatışmalarına ve toplum içerisinde saygı görmemelerine neden oluyor. Z kuşağına dair ön yargılı bir yaklaşım ve geleceğe dair kötü bir inanış var; halbuki önceki kuşaklara göre daha realist bir bakış açısına ve çözüm odaklı bir tavra sahipler, teknolojik dünyanın bilir kişileri onlar. Mevcut olan potansiyeli görmek istemiyor ve yetkinliklerini ortaya çıkarmalarını sağlayacak ortamı da sağlamıyoruz. Bu da yine stresli, vasıfsız bir genç grubunu yaratmamıza, kendini belli bir gruba ait hissetmemesine ve beyin göçünün popülerleşmesine neden oluyor. Doğru istihdam ve eğitim sistemine yönelik doğru politikalar yarattığımızda, girişimcilik ve yetkinliklerini geliştirme noktasında gençleri desteklediğimizde, ön yargılarımızı bir kenara bıraktığımızda yeni nesilin kendini inşa etmesine katkıda bulunarak bir üst seviyeye ilerletmiş olacağız. Bütün bunların gerçekleşmesi için eski kuşakların, yeni kuşakları anlamaya yönelik bir tavır sergilemesi, toplumların geleceği açısından önem arz etmektir. Z kuşağının mevcut konumu ve geleceği hakkında analizlerde bulunsak da; kuşağın geleceği hala ön görülemezlik içindedir, bu belirsizliği ortadan kaldıracak olan şeyse şüphesiz toplumun bilinçli adımlar atarak ilerlemesidir. 

13-03-2022
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir