Hayatta Kalmak - Aycan H. (Amerikan Kültürü ve Edebiyatı )

Hayatta Kalmak - Aycan H. (Amerikan Kültürü ve Edebiyatı )

A+ A-

Demir yumruklarla sarsılmış ve kanamaya başlamış yüreğim son derece ürkmüştü, öyle ki okyanusun içinde bulunan ve her an patlama potansiyeli olan öfkeli bir yanardağa dönüşmüştü. Canı öylesine yanmıştı ki, kendi ritminden ve canlılığından korkar hale gelmişti. Sararmış gölgelerin sessiz ama tedirgin edici rüzgarlarıyla birlikte, her adımında nefesini hayat damarlarıma üflerken, her saniye tetikte kalmam için baskı altında tutuyordu beni. O kadar yorulmuştum ki, gardımı indirme hayali kuruyordum hep. Hep bir savunma hattı içinde olmak gösterişli ruhumu yoruyor, canlı ve arzulu hayat ritmimden birer parça eksiltiyordu. Buna rağmen garip bir şekilde daha az yaralanmış ve olabilecek birçok şeye tam teçhizat hazırmışım gibi hissediyordum. Öylesine hayatta kalma arzusu ve hırsıyla dolmuştum ki, kendimi güvenme hissinin ılık ve durağan dünyasına kapatmış, korku havuzunda boğulmamak için dırdırcı endişeleri ve kuruntuları ruhuma salan hislere karşı kılıç sallayan bir savaşçıya dönüşmüştüm. Kılıcım hep elimde ve belimdeydi. Zırhım ise hem demirdendi hem de etten ve kemikten; ruhumun ateş gibi yanan derinliklerinden doğan ateşin ta kendisindendi. Çünkü zamanında bana güven aşılayan o sıcak ve teskin edici sözcükler bana en çok zarar veren, sırtıma buz gibi sarkıtları saplayanların ta kendisiydi. Dünyanın en öldürücü silahıyla yaralanmıştım; güven. Güvenmenin bir miktar zayıflık bir miktar da güç gerektirdiğini o zaman öğrendim. Doğru kişiye, doğru miktarda güvenebilmek cesaret istiyordu çünkü. Az biraz da delilik. Kimseye güvenememekte, beni en az birine güvenmek kadar zehirliyordu. Ruhumu sancıtan ve sürekli paranoyak bir gölgeyle eşlik eden bu his, belki de beni gerçekten sağ duyudan ve insaniyetten uzaklaştırıyordu. Ama beni asıl insani sıcaklıktan uzaklaştıran şey kıtalarımın ve eksenlerimin yerinden oynamasıydı. Bu dünyanın olasılıklar dahilindeki kaderini ve evrimini değiştirdiği kadar benim de evrimimi değiştirdi. İşte o zaman en derin ve sarsıcı hayal kırıklığı ile tanıştım. Derimi ve soluğumu kesen bu kırıklar bana insanın ne olduğunu ve ne olabileceğini gösterdi. Sonrasında ise kırgın ve dargın bir kabullenilmişlik ile yüzüme alaycı bir gülümseme yerleştirip acılarıma kahkaha atmayı, dizlerimi büktüğüm yerden kaldırmayı öğrendim. En nihayetinde kimsenin bana istese de yardımı olamayacaktı. Ne olursa olsun bu hislerle baş etmeyi kendim öğrenmeliydim. Çünkü kimse zihnimin içine giremezdi, onları bazen kendi irademle bazen iradesizce ya misafir eden ya da kovan bendim. Bu yüzden bu şeytani hisleri de taşlaması gereken bendim. Kimsenin kalbine ağlama duvarı dikecek değildim ya. Şunu anlamıştım, her ne kadar inkâr içinde olsak da halen vahşi doğanın orman kanunları geçerliydi. Süreklilik içinde akıp giden bu acı, zalimlik, ego ve kapris döngüsü bunu gösteriyordu. Bu yüzden hayatta kalmak için kuralına göre oynamam gerektiğini fark ettim. Kendimi bu vahşi doğada hayatta kalması gereken bir avcı gibi görüyordum. İşte tüm cevap buydu; hayatta kalmak. Belki de tüm bu caniliğin ve cahilliğin sebebi kutsal saydığımız ve uğruna çırpındığımız çok basit biyolojik bir amaç içindi; hayatta kalmak. Sonra anladım ki evrendeki tek hücreli canlılardan, oksijenle solunum yapan, çok hücreli canlılara kadar herkeste ortak olan bu yaşam arzusu, kabullenmek istemeyeceğimiz kadar ilkeldi.


Kaynakça

pexels-heorhii-heorhiichuk-878979

31-05-2021
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir