Kök  ve  Gök - Ayşe Kılıç  (Türkçe Öğretmeni)

Kök ve Gök - Ayşe Kılıç (Türkçe Öğretmeni)

A+ A-

 Tutma refleksiyle dünyaya gelen insanoğlunun karanlık dehlizlerinde vardır hep bir yere bağlı olmak. Küçücük bir embriyoyken de bağlanmamış mıdır annesine göbek kordonuyla? Değil midir ki psikolojide güvenli bağlanmak…  İnsanoğlu başıboş dünyaya gelmiş gibi görünse de yok mudur içinde bir yere yahut birilerine bağlanmak, tutunmak hissi… Varoluş için elzem olan bu bağlanmayı görünmez iplerle yapmaz mıyız? Bu bağ bizi hayatta tutan, yaşamla bir bütün olmamıza imkan sunan ve güvenli bir alan oluşturmamızda başat faktör değil miydi peki?

   Köklenmek ihtiyacı bütün insanlarda doğumundan beri baş göstermiştir. Bu durum öncelikle fizyolojik ihtiyaçların karşılanmasıyla Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisinde yer aldı. İnsanlar kendine ait barınacak yerle önce hayata tutundular. Kendilerini güvende ve güçlü hissettiler. Var olmak için önce ait olmak gerekliydi ve insanlar yaşadığı çevreyi, semti, şehri, ülkesine karşı aidiyet geliştirdi. Yaratılışımızı düşünürsek Allah’ a ait değil miydik? Bu ait olmak ihtiyacı bizi köklendirmeye sürükler ve güç istersek bu kökleri daha büyük kalın köklü ve daha derinden gelen bir kökle yapmak isteriz ki darbelere karşı mukavemetli olalım. ‘’Köklerimiz güçlerimizdir. ‘’ O köklerin gücü bizi köklerinden kopmadan daha ileriye taşıyacak küçük sinapslardır.  Beynimizde de her yeni bilgi kurulduğunda yeni sinapslar/yollar açılmaz mı önümüze? O yolları güçlendirdikçe ufkumuzu da aynı oranda genişletmiyor muyuz? Güçlenen her sinaps bize bambaşka yeni deneyimler de sağlamıyor mu? O ilk sinaps olmasa hala aynı hataları yapıp yeni sonuçlar bekleyecektik. Her yeni sinaps bize yeni yollar fikirler sunuyor ve bunu o ilk sinaps sayesinde yapıyoruz. Tıpkı ilk tohumun toprağa düşmesi gibi. İlk tohumun toprağa saklanıp can suyu verilmesiyle başlayan süreçte kökte başlayan ağın zamanla nasıl göklere yükseldiğini, heybetli görüntüsünü, vakur duruşunu izlemek belki biraz tefekkür etmek bile bizi güçlü hissettirmiyor mu? Tıpkı küçük bir el tezgahı dükkan ile başlayıp nesiller boyu yaşayan bir aile şirketi gibi. Deneyim, zaman, sabır hepsi kapta yoğrulmuş ve ortaya dünya/ülke devi bir yapı gibi.  Ne kadar da meraklısı vardır, nasıl büyüdükleriyle ilgili. Bir düşünce ile başlayan yolculuğun zihnin dehlizlerinde demlenip, filizlenip güçlendiğini görmek eminim herkesi büyüler. İnsanlar sadece gövdeyi görür görüneni görür ve bu gücün aşığı olur kimi zaman. Birçok insan ki belki bazen de ben kökün oluşumunda yaşadığı sancılardan bir haberizdir. Biliriz ama düşünmeyiz o süreci. Birçok güzel işin süreci gibi acılı, sancılı ve taşlı yolları halı altı etmeyi severiz. O alan zor, sancılı düşünüp de dalların gökle dansının büyüsünü bozmak istemeyiz. Güç sarhoşunu uykusundan uyandırmak istemeyiz. Güzeldir çünkü göklerde olmak ve oraya bir kuş gibi kolayca konabilmek.

  Aslında her şey burada başlıyor. Köklerimizle, ailemizle, sosyal çevremizle biz olmadık mı? Kendi benliğimizi kaybederek ne kadar ilerleyebiliriz? Farz edelim ilerledik ne kadar kendimiz kalabiliriz? Ne kadar özgün kalabildik ki alametifarikamız olsun?  ‘’ olmak ya da olmamak ‘’ gerçekten bütün mesele bu. Köklerimle benim dallarımla biz olmuyor muyum? Şu anda sahip olduğumuz genlerimiz bile özgün olarak bize ait değil diyorken epigenetik, hala bilinçaltımızda atalarımız korku ve inançlarını yaşarken kökleri yok saymak kendini inkar etmek olacaktır. Bilinçaltı ve genetikten devam edecek olursam bana avantaj/dezavantaj(lar) sağlayan bu köklerimle ben bambaşka, muadili olmayan bir insan oldum ve o köklerimle genişliyor, büyüyorum.

 Bildiğim güvenli alan saydığımız kökler bazen korkutucu deneyimler sunsa da onlara rağmen uçsuz, bucaksız olmanın verdiği haz da paha biçilemez. Güvenli alandan sonsuzluğa gitmek. Bir an da aklıma beden olarak koca evrenken göğe çıktıkça küçülüp bir ‘hiç’ olduğumuz fikri de geldi. Bu hiçlik de insanın aklında nazar bocuğu asılmış bir duvar gibi bütün görkemiyle durmalı.

  Ezcümle köklerimle varım ve benim. Köklerimle yükselmek bana güven, güç ve kontrollü büyümeyi sağlıyor. Ben iken biz olmayı; parçadan bütüne bakabilmeyi; kendi içine koca bir evren sığdırmayı sağlıyor. Güvenlik alanından çıkmak başta korkutucu, belirsiz gelse de. İrademle bu alana girmek hem kökte hem gökte bana yeni kapılar ve işletim ağları açıyor. Yeter ki köklerin güvenilir alanından çıkmayarak kontrollü büyümek isteyelim. Tıpkı toprağa ekilip beş yıl boyunca sulanıp altıncı yılında hızla uzamaya başlayan Bambu ağacı gibi.

 

22-06-2023
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir