Mantık, Aşkı Öldürüyor Mu? - Meltem Dağdeviren (Sosyal Hizmet Uzmanı)

Mantık, Aşkı Öldürüyor Mu? - Meltem Dağdeviren (Sosyal Hizmet Uzmanı)

A+ A-

“Aşk dediğimiz şey, arzulanan bir varlıkta bulacağımız tada susamaktan başka bir şey değildir.” Montaigne

Aşk; bireyin karşıdaki kişiye olan bakışı, onun hakkında kendine söyledikleridir. Bireyin iç konuşmalarına dayanan bir durumdur. Kişinin kafasında yarattığı “ideal karaktere” duyduğu hislerdir. Birey, bir kişiyi görür ve onun hakkında düşünceler kafasında oluşmaya başlar. Onun hakkında kendine söylediği şeyler aşkı tanımlamaktadır. Montaigne’in dediği gibi aşk, arzulanan varlıkta bulunacak tattır. Bulunacağı umulan bu tadı kişi kendi kafasında iç konuşmalarla oluşturur. Aşkı duygusal aşk ve mantıksal aşk olarak değerlendirmek gerekirse;

Duygusal aşkta iç ses şunları söylemektedir: “bu kişi çekici, hoş ve bir sevgilide/ eşte aradığım tüm özelliklere sahip, tam aradığım gibi birisi.” Güçlü bir duygu hissedilir, romantik olarak âşık olma ve kendinden geçme duygusu hakimdir. Mantıklı düşünme ve karar vermekten ziyade tutku ve tatmin edilemeyen birtakım duygular ön plandadır. Duygusal aşkta kişiler açıkça konuşmaktan ya da tartışmaktan kaçınırlar. Bu tartışmaların ilişkiye zarar vereceğini ya da ilişkiyi tamamen bitirebileceğini düşünürler. Tartışmaların gelişme ve ilerleme için gerekli olduğu fikri bu ilişkide geçerli değildir.

Duygusal aşk kişinin kafasında yarattığı “mükemmel kişi” kavramına en çok uyan birine karşı hissedilen aşktır. Birey, aradığı tüm özelliklerin o kişide olduğunu düşünmektedir. Onda bulunan eksiklikler ya da kişinin istek ve ihtiyaçlarına karşılık gelmeyen özellikler göz ardı edilir veya bu özelliklerin değiştirilebilir olduğuna inanılır. Duygusal aşkta en önemli noktalardan biri de kişi için erişilmesi en zor hatta imkânsız görünen kişiye karşı hissedilmesidir. Erişmek ne kadar güçse ve bu aşk ne denli yasaksa his o denli güçlü hale gelmektedir. Duygusal aşk kaostan ve zordan beslenmektedir. İlişkide her şey yolunda gidiyorsa ve sorunlar yoksa, ilişkide olan kişilerin hislerinin yoğunluğu ve heyecan azalmaktadır.

“Aşk güneş doğmadan önce görülen bir sise benzer. Bir süre devam eder ve hemen ortadan kaybolur. Aşk gerçekliğin ilk ışığıyla yok olup giden bir sistir.” Charles Bukowski

 İlişki devam ettikçe, zaman ilerledikçe birey, âşık olduğu kişinin aslında nasıl biri olduğunu görmeye başlar. Sis perdesi dağılınca o kişinin idealindeki/ hayalindeki kişi olmadığını düşünmeye başlar. Kafasında yarattığı mükemmel kişi bir anda başka biri olmaya başlamıştır. Bu kişinin çok değiştiğini ya da onu hiç tanıyamamış olduğunu düşünmektedir. Oysaki kişi başından beri aynıdır değişen şey ise duyguların yoğunluğudur. Kafasındaki tüm hayallere birebir uymadığını görür. Onu sevmesini sağlayan belirli olumlu özelliklerinin yanı sıra eksikliklerini görmeye başlamıştır. Bu aşamadan sonra duygusal aşk biter ve en baştaki heyecan, duygu yoğunluğunun yerini ya mantıksal aşka bırakır ya da büyük bir çatışma, hayal kırıklığı ve tatminsizlik ile son bulur. Duygusal aşk kişinin, kendini kafasında yarattığına inandırması temellidir ve genellikle geçicidir. Duygusal aşk yaşayan kişi gerçekte karşısındaki insanı değil kafasında yarattığı ideal kişiyi sevmektedir.  Nietzsche “insan arzularını sever, arzuladıklarını değil” sözüyle duygusal aşkın tanımını yapmış olsa gerek.

Mantıksal aşkta ise iç konuşma şu şekildedir; “benim aradığım özelliklerin çoğu bu kişide bulunuyor. Bazı eksiklikleri ve onaylamadığım yönleri de mevcut fakat ben onu bunlarla birlikte kabul edebilirim.” Mantıksal aşkta kişi, en başta kendini iyi tanımaktadır. Kişiliğini, isteklerini, istemediklerini, amaçlarını ve ihtiyaçlarını bilmektedir. Bütün bunların farkındadır. Karşısındaki kişiyi de iyi tanımaktadır. Onun kusurlarının farkındadır ve bu kusurları kabul etmektedir. Kişiliği, amaçları ve beklentileri belirgin olduğu için ilişki yaşamadaki amaçları da nettir. Mantıksal aşk yaşayan kişiler ilişkilerinde rahatça konuşup tartışabilmektedir. Böylelikle ortaya çıkan sorunlar kolayca çözüme kavuşturulur ve ilişki gelişip ilerler. Bireyler karşılıklı olarak birbirlerini iyi tanıdıkları için birbirlerinin isteklerini, beklentilerini ve neyle memnun olduklarını bilmektedirler.

Mantık, aşkı öldürmediği gibi onun büyüyüp serpilmesini ve ilişkinin ilerlemesini sağlamaktadır. Mantıksal aşkta kişilerin ilişki doyumu daha yüksektir. En başta kendilerini tanımaktadırlar ve hayattan da bir ilişkiden de ne istediklerini bilmektedirler. Beklentiler daha gerçekçidir. Kusurları görmezden gelmez, kişiyi kusurlarıyla beraber kabul eder. Karşısındaki kişiyi değiştirmeye çalışmak gibi gerçekleşmesi zor ihtimaller peşinden gitmez. Onu sevdiği, sevmediği tüm yönleriyle; olumlu yanlarının yanı sıra eksiklikleriyle de kabul eder.

 

 

 


Kaynakça

• Montaigne, M. (2020). Denemeler (38.baskı). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

• Zastrow, C. (2015). Aile içi sorunlar ve ailelere verilen hizmetler. Sosyal Hizmete Giriş (3.baskı) içinde (255-261). Ankara: Nika Yayınevi. • Görsel pexels.com’dan alınmıştır.

16-02-2022
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir