Düş Esareti - Fatma Şeyma Uzun  (Sosyolog)

Düş Esareti - Fatma Şeyma Uzun (Sosyolog)

A+ A-

Düşünceler içinde yüzülen derin bir okyanus. Düşünceler beynin dili. Dil ise düşüncenin ta kendisi. Her bir eylem ve eylemsizliktir düşünce. Her bir davranış ve her bir jest. Var olan yaşantının mimarı. Bireyin ve de tüm dünyanın.

Her bir davranış düşüncenin ürünüdür fakat her düşünce davranışa dönüşmez. Bir düşünceyi davranışa dönüştürmekselfte, benlikte yani kişidedir. Düşünceler fiziksel hale birçok yolla gelebilir. Örneğin bir resim, örneğin bir heykel… Hatta dil. Ağızdan çıkan her bir kelimenin karşı tarafa ve hatta kişinin kendisine uyandırdığı etki de düşüncenin fiziksel halidir. Kişiyi akıl hastanesine kapatan şey de düşüncedir kişiyi filozof yapanda. İnsanı doğumdan ölüme kadar bir an bile yalnız bırakmayan,bazen dost bazen de ansızın düşman olan düşünceler. Bütün radikal kararların sahibi ve hatta hayatın şu an bu şekilde olmasına neden olan şeydir düşünce. Mevlana’nın da dediği gibi et ve kemik dışında düşünceden ibarettir insan. Her saniye yenisi eklenen sonsuz bir yığın. Sahi bu uçsuz bucaksız düşünceler okyanusunda boğulmadan nasıl yüzülür?

Syrus ‘bazı düşünceler vardır ki insan onların sahibi olmalıdır aksi halde uşağı olur’ der. Yani insan kontrolü kaybetmediği sürece düşüncelerinin sahibidir. Kontrol bir kere kaybedildiğinde kişi artık o düşünceden ibaret olur. Artık düşünceleri tarafından yutulmuştur. Dünya onun için tek pencerelidir. Düşünceye düşünceymiş gibi bakabilme yetisini kaybetmiştir. Onun için düşüncesi salt ve tek gerçektir. Düşünce okyanusunda bir amatördür o ve artık boğulmuştur.

Düşüncenin salt gerçekliğine inanma halini fanatiklerde sıkça görürüz. Fanatizm kişinindüşüncelerinikontrol edememesi haliyle ortaya çıkan ve bireyi tek yönlü bakış açısına hapseden; kişiler için üzücü, toplum için korkunç bir unsurdur. Dilin, coğrafyanın, siyasetin, cinsiyetin ve hatta etnisitenin fanatikleri iyi birer yüzücü değillerdir. Onlar için doğru tek ve biriciktir.

Sadece kişisel seçimlerle değil insan bazen hiç istemeden, belki fark etmeden de yutulabilir düşünceler tarafından. Bir travma, tetikleyici, depresyon, duygusal boşluk da sebep olabilir böyle bir duruma. Bazı insanlar değersizim, başarısızım, yeteneksizim, beceriksizim düşüncelerinin sadece birer düşünce olduğunu unutur. Kendilerini bu tek pencerenin ardına hapsederler. Mükemmelim, eksiksizim, kusursuzum düşünceleri de diğerlerinden farklı değildir. Oysa insan ne tamamen değersiz ne de tamamen kusursuzdur. Tek yönlü bakış açısından uzaklaşmak, düşüncelerin sadece birer düşünce olduğunun idrakine varabilmek, düşünceleri kontrol edebilmek ve düşüncenin uşağı olmayı reddetmek insanı sağlıklı bir insan yapan yegâneşey değil midir?

Örneğin, sarı camlı bir gözlük taktıysak dünyayı sarı algılarız. Ama gözümüzde bir gözlük olduğunu unuttuysak ve hiçbir zaman gözlüğü elimize alıp kontrol etmek aklımıza gelmiyorsa biri bize gelip dünya şeffaf dediğinde ona inanmayız. Çünkü biz artık sarı gözlüğün gerçekliğini kabul etmişizdir. İşte düşünceler bu sarı gözlüktür.Ben değersizim gözlüğünü gözümüze bir kez takmışsak artık değersiz olduğumuz bir dünyada yaşarız. Ben mükemmelim gözlüğü, bize eksiklerimizi göz ardı etmekten başka bir şey katmayacağı gibi ben sevilmiyorum gözlüğü de bizi sevenleri görmemize izin vermez. İşte düşünceler okyanusunda boğulmadan ancak böyle yüzülür. Bir düşüncenin yanlış olabileceği ihtimalini her zaman göz önünde bulundurarak, sarıgözlüğün sadece bir gözlük olduğunu ve her zaman salt gerçeği ifade etmeyeceğini bilerek, kontrolü ele alarak ve dünyanın şeffaflığını görerek.


Kaynakça

Görsel: pexels.com

10-05-2021
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir