Kayıp Şeyh Aranıyor - Barış Selim Uzun (Öykü Yazarı)

Kayıp Şeyh Aranıyor - Barış Selim Uzun (Öykü Yazarı)

A+ A-

            Cenaze evinden toprak yola vuran aydınlık, Musa’nın birkaç adım ötesinde sona ererek Uryani Köyü’nün gayrı resmi güney hududunu tayin ediyor ve aysız gecenin karanlığı, Kadı Dağı’nın eteğinde yanmakta olan birkaç ateşe değin tüm mahlukatı yutuyordu. Biz aciz kullar için Uryani Köyü’nde gece vakti, dağlar nerede başlıyor nerede bitiyor anlaması zordur. Oysa o akşam ardındaki evden yükselen ağıtlara sırtını vermiş sigarasını tüttüren Musa, kara gökyüzüne atılmış açık bir imza gibi sıradağların doruklarını, yamaçlarını seyrediyor; önü sıra uzanan her bir taşı, tümseği, tepeyi kerametvari bir kolaylıkla seçiyordu.

            Acı dolu böğürtüsü başı koparılmış bir horoz gibi aniden kesilen ihtiyar bir kadın yüzünden Kuran tilavetine bir süredir ara verilmişti. Fenalaşan kadın arabalardan birine karga tulumba yüklenirken ardında kalanlar, içinde bulundukları ölümcül kederin ayırdına ancak bu baygınlık sayesinde varmış gibi giderek güçlenen feryatlar koparıyordu. Son iki gündür aynı ölümün acısı içinde kıvranan Musa ise yorgunluğunun tesiri altında o an, kendini nispeten sakin hissediyor ve etrafındaki hissi baskıdan kaçabilmek için kendince bahaneler arıyordu. Ufukta, Kadı Dağı’nın eteğinde yanan ateşler de işte bu yüzden ilgisini çekmişti. Parmakları arasında çıtırdayan sigarasının harına baktıkça biraz sonra cenaze evine dönmesi gerekeceğini görüyor ve başka bir ateşe, Kadı Dağı’ının eteğinde yanmakta olana gitmek için normalde hiç hissetmeyeceği ölçüde yoğun bir merak ve arzu duyuyordu. Mesafeyi kafasında tartarken ve nahoş görülecek bu gezintiye kendini hazırlarken sevinçli denebilecek bir nida yükseldi ardından,

            “Buradasın!”

            Sabah, mezarlıkta kuvvetiyle göğü inleten ama gün ilerledikçe yorgun düşüp çatallanan bu ses köyün imamına aitti. Yaşlı adamın yüzünü kaplayan memnun ifadeden, bir süredir Musa'yı aramakta olduğu anlaşılıyordu. Hemen sonra, bu mutmain hali uygunsuz bularak kendini toparladı ve kederli jestlerine yeniden büründü. Bembeyaz sakalına ve her an biraz daha eriyormuş izlenimi veren derin kırışıklıklarına rağmen imamın duruşu öylesine düzgündü ki yirmilerinin başında olan Musa’dan çok daha çevik gözüküyordu. Seri adımlarla yaklaşan yaşlı adam, Kadı Dağı’nı işaret ederek konuştu,

            “Abdallara mı gidiyorsun? Yorgunsundur şimdi, bu gece iyice yorarlar seni. Eğer istersen yarın birlikte gideriz.”

            Genç adam çoktan yürümeye ve Kadı Dağı’na çıkan patikayı arşınlamaya başladığını o ana dek fark etmemişti. Etrafına utançla bakındı. Bu kaçışı gizleyemeyeceğini görüyordu. Kabullendi,

            “Evet,” diyerek yanıtladı, “ama abdal olduklarını bilmiyordum.”

            “Doğrudur. Siz belki gitmiştiniz onlar geldiğinde. On senedir buralardalar. Bizim ahali pek sever bunları. Çocuğunu kapan götürür, keramet var diye. Mümkün oldukça yemeklerini, ihtiyaçlarını eksik etmezler.”

            “N’apıyorlar orada?”

            “Yaşıyorlar. Köylere uğramazlar. Şeyhlerini arıyorlar. Bu civardaki her köyün gencini, çocuğunu yaktılarsa da nafile. Bulamadılar. Malları mülkleri yoktur. Para mara da kullanmazlar. Bir tek geçen sene ilan vermek istediler. Bizim muhtarın torunundan çıkmış bu fikir. O da inanıyor bunlara. İnternete ilan verirsek daha kolay bulunur demiş. Garipler de son çare kabul etmişler. Yardım toplandı köylerden, galiba bir iki kalem varmış bu iş için parası ödenecek. Sonunda verdiler ilanı ama daha bir şey çıkmadı oradan da. Zaten bu işler öyle kerametle, lekeyle, ateşle falan olacak iş değildir. Yine de inanıyor işte millet.”

            “Anlamadım hocam,” dedi Musa şaşkınlık içinde, “ne şeyhi, ne ateşi?”

            Yaşlı adam cebinden telefonunu çıkardı.

            “Bunlar buraya gelmezden önce hocaları vefat etmiş. Buraları da tarif etmiş derler. Bir de çocuk söylemiş; o sizin kandiliniz, kıbleniz olacaktır diye. Alametlerini de…” bir yandan konuşuyor bir yandan telefonuna bir şeyler yazıyordu, “Sözüm ona alametlerini de saymış bu çocuğun. Tabi on küsur sene evvel bu olay. Onu arıyorlar. Al bak!”

            İmamın telefonundan yeşil bir ışık huzmesi yükseliyordu. Musa'ya uzattı. Bir internet sitesi açıktı,

            “www.kayipseyharaniyorcom.wordpress.com

            Sitede yazanları mırıldanarak, kesik kesik okudu.

            “Vefatından bir gece evvel Muzahir Harici Hazretleri… Vuslat kuşlukta gözüküyor… Elhamdülillah, estağfurullah… Azat olmak korkutmasın… İki nehir geçer… Susuzluğunu giderecek kaynak bu çocuktur… Bizler onu nasıl tanıyacağız…”

            Sevimsiz rengi gece karanlığında gözlerini alsa da sitede yazan her cümle Musa’yı giderek heyecanlandırıyordu. İstemsizce eli göğsüne gitti ve kayıp ilanının son cümlesini, okuduklarından emin olmak ister gibi kelime kelime bastırarak, yeniden seslendirdi,

            “İman tahtasında sapan taşı büyüklüğünce leke vardır ki hiçbir ateş o mübarek mührü yakamaz.”

            Kafasını kaldırıp coşku içinde baktığı imamın gözlerinde bir mânâ aradı. Eli hâlâ göğsündeydi. İhtiyar adamsa Musa’nın bu heyecanını fark etmeden telefonunu geri aldı ve alaycı bir tonda konuştu,

            “Bir de senin gözler de mavi ya, kolay kolay salmazlar seni. O yüzden gel bu gece eve dönelim. Şimdi anacığın rahmet bekler. Yasin-i Şerif okuyacağım. Hem suyumuz da var çok şükür.”

            “Elbette,” diye düşündü Musa, “annem!” Birkaç dakikadır aklından çıkmış olan o yoğun acı yeniden hücum etti. Eli göğsünden inmemişti. İhtiyar eve doğru yürüyor, Musa ise Kadı Dağı’nın eteğinde yanan ateşlere bakıyordu. O da dönecekti birazdan. “Annem!” diye mırıldandı. Sönmek üzere olan sigarasının ucundaki cılız ateşe kaydı gözü. İhtirasla gömleğinin ilk düğmelerini çözdü ve atletini sıyırdı. Eli bu kez iman tahtasının üzerindeki doğum lekesindeydi. Bir çıkış kapısı bulmuş, bir kurtuluşa kavuşmuş, bir inşiraha dokunuyormuş gibi parmaklarını lekenin etrafında gezdirdi. Bir Kadı Dağı’nın eteklerine bir sigarasına baktı. Bastı sigarayı lekeye.


Kaynakça

Kayıp İlanı: www.kayipseyharaniyorcom.

wordpress.com

Görsel: Yazara aittir

05-12-2021
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir