Kansız Ölüm

Kansız Ölüm

A+ A-

Aksak adımlarının aksine nefesleri düzenliydi. Bedenine eş değerde attığı minik adımlar hedefine götürüyordu ağır ağır. Acelesi olan kalabalıkta belli ediyordu kendisini, görene. Bu kaygıyı en son ne zaman duymuştu? Hatırlayamadı.

Umursamadı hiçbirini. “Olanda bir, olmayanda bin hayır vardır.” Kıymetlisinin ona verdiği öğüttü bu. Dizlerine yatırıp şimdiki yıpranmışlıklarının aksine yumuşacık olan saçlarını buruşuk elleriyle tararken fısıldamıştı kulağına. Eskiler renksiz yüzünde acı bir tebessüm olurken uzun kollarının içinde kalan ellerini yumruk yaptı. Tırnakları etini kanatıyordu. Umursamadı. Her zaman yaptığı gibi.

Sonunda gürültücü kalabalıktan ayrılıp sakinliğe kavuştuğunda içindeki hissiz boşluk karanlık yanını gösterdi. Alışıktı siyah gölgelere, gri boşluklara… Mutluluğun rengini kaybedeli çok olmuştu.

“Çok zaman kaybettim.

Çok zaman ve biraz ümit.

Yaşamak bu galiba.” [1]

Gözleri tanıdık dükkânla kesiştiğinde ayakları da aynı rotayı takip etti. Tahta ve ucuz oda parfümü kokusu genzine doluyordu. Teklemeden her zamanki rafın önüne gelip istediklerini almaya başladı.

Zaman zaman gelen müşterilerin ücretini almak dışında ilk defa kendi isteğiyle kafasını ayırmıştı ekran başından. Onun geldiğini biliyordu. Aynı süzme ve sorgulama işine başladıysa da her zamanki gibi anlamayıp sıkıldığından yarım bıraktığı işine döndü tekrar.

Önüne bırakılan bir avuç kurşun kalem ve bir miktar bozuklukla ikinciye kaldırdı başını. Yılların tecrübesiyle hızlı bir hesaplama yapmış ardından bozuklukları sayarak kasaya koyuyordu.

“Tamam.”

Gelen onayın ardından kalemleri avuçlayıp hiçbir şey demeden ayrıldı. Aynı aksak adımlarla eve yürürken içinde minik kıpırtılar hissetti. Başka bir zaman olsa bu duygular onu heyecanlandırırdı belki ama sebebini bildiğinden hissettiği tek şey gerginlikti.

Ahşap kapı gıcırtıyla açılırken sese aldırmadan rutin işlerini halletmeye başladı önce. Yaşadığı yer evden çok kulübeyi andırıyordu. İhtiyacını gören bir iki parça dışında fazla eşyası da yoktu. Kalemlerin masaya bırakılırken çıkardığı gürültü onu rahatsız ettiğinde daha fazla tahammülünün kalmadığını fark etti. Son perdeyi geciktirmek için gösterdiği aciz çaba gözlerini sıcak yaşlarla doldurdu ama bu sefer tutmadı kendini. Hatırı sayılır bir vakitten sonra ilk defa geçti yüzünden ıslak yollar. Vaktin yaklaştığını anladığında keskin aleti yerinden çıkardı. Aynı ağırlıkta oturdu iskemleye. Desteden birini aldı titreyen ellerinden düşürmemeye çalışarak. Sivri uç, kalemin gövdesinde silinmez izler bırakmaya başladı. Çakı benzeri alet zaman zaman rotasından fırlayıp ellerinde derin kesikler açıyor, çizgiler halinde kanın akmasına sebep oluyordu. Ziyanı yok, diye düşündü. Bu saatten sonra hiçbir şeyin önemi yoktu.

Destedeki kalemlere tezat artan kesikler canını gittikçe daha fazla acıttı. Acısıyla birlikte gözyaşları da hızını artırdı. Onlar da neye döküldüklerini bilmiyordu esasen.

Kanayan elleri miydi ruhu mu? “Ölüler kanamaz.” diye geçirdi içinden.

Sonunda işi bittiğinde eski sobaya yöneldi. Evde kalan yarım paket kömürü boşaltıp sobanın iyice dolduğuna emin olduktan sonra kazıdığı kalemleri aldı eline sırayla. Aldığı her kalem ortadan ikiye bölünmesinin ardından havaya küçük bir toz bulutu bıraktı. Üstlerindeki bozuk yazılara ikinci bir kez bakmadan yanan sobaya attı birer birer. Artık atacak kalem kalmadığında duruşunu bozmadan sobadan gelen çıtırtıyı dinledi bir süre. Acıyan gözlerini kapatıp son damlaların akmasını bekledi. Vaktin geldiğini hissettiğinde gözlerini açtı. Son perdeyi oynayacaktı şimdi. Yaptığı dağınıklığı ellemeden rahatsız yatağa ilerledi. Yürüdüğü uzun yolun ardından verdiği tek molada yükü sanki ilk kez taşırmış gibi belli etti kendini omuzlarında. Yaklaştığını hissediyordu. Gözleri ağır ağır kapanırken hafiflemeye başladığını hissetti.

***

“Ambulansı aradınız mı?”

“Evet komiserim.”

Ellisine merdiven dayamış adam genç memuru onayladıktan sonra elindeki telsize konuştu.

“4550 merkez. Beykoz sahili yakınlarında bir genç kız cesedi bulundu. Soba zehirlenmesi olduğu tahmin ediliyor. Adli tıp ekibi acil gönderilsin. Tekrar ediyorum. 4550 merkez. Beykoz sahili yakınlarında bir genç kız cesedi bulundu.”

 

 

[1] Cemil Meriç

25-08-2023
Şevval Yıldırım

Şevval Yıldırım

Edebiyat Fakültesi - Öğrenci

İstanbul, Üsküdar’da doğdu. Doğma büyüme İstanbul’da yaşamış olsa da Ankara ile tanıştığı andan itibaren Ankaralı olduğunu iddia ediyor. Hâlen Hacettepe Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisi. Küçüklüğünden beri okur. Cesaret edebildiği günden beri yazmaya çalışıyor. Kurgusal evrenleri sever ve kendine çoğunlukla onlardan yeni bir dünya yaratır. Kendini tam olarak anlayamamış olsa da insanları anlamaya ve çözmeye meraklı. Zihninden geçen kelimeleri olduğu şekilde paragrafa dökecek teknolojinin gelişmesini bekliyor.

yildirim_sevval@hotmail.com

yildirim.sevval

https://www.linkedin.com/in/%C5%9Fevval-y%C4%B1ld%C4%B1r%C4%B1m-17414828a/