Dramadan Hayata - Sibel Gökdurna (Sanat)

Dramadan Hayata - Sibel Gökdurna (Sanat)

A+ A-

Yaşamın içinden, yaşama açılan bir kapıdır yaratıcı drama. İnsan odaklı olduğu gibi, insan yaşamından beslenir. Her birimizin hikâyesi farklıdır, önem taşır ve birer çıkış noktasıdır. Bu yüzdendir ki, ortak bir payda da buluşturur bizleri. Her bir hikâyede kendimizden bir ize rastlarız, bize “bizi” anımsatacak şeylerle karşılaşırız.

Sürekli bir çatışma halindeyiz, belki diğer insanlarla belki kendimizle. Yaşamın kendisi bir çatışma değil midir zaten? Hayatımızın her alanında bu unsur çıkar karşımıza, farkında olmasak bile. Basite indirgeyecek olursak, fikir ayrılıklarının ya da farklılıkların yarattığı dramatik durum, dramatik an ve atmosfer, çatışmayı oluşturur. Bu bir söz, bir bakış, bir hareket olabilir. Eylemsizlik de bir harekettir. Günlük hayatımızda, toplu taşımada yaşadığımız itiş kakış, yer edinme çabası dahi çatışma yaratır. Buradan yola çıkarak diyebiliriz ki, yaratıcı drama hayatın içinde değil, hayatın kendisidir.

Yaratıcı drama çemberine dahil olduğumuz an, ayrım gözetmeksizin, şimdi ve burada ilkesi ile, oyunları ve canlandırmaları spontane (kendiliğinden) bir şekilde, doğaçlama tekniği ile gerçekleştiririz. Sonuç değil süreç odaklı olması sayesinde, bize kattıklarını daha net gözlemleyebiliriz. Sanılanın aksine, yaratıcı drama tiyatro ya da sadece oyun oynamak değildir. Gördüğümüz ve işittiğimiz, algıladığımız her şeyi, her alanda ve her yerde oyunlaştırabilmek, yaratıcı dramaya entegre edebilmek, zihnimizi ve hayal gücümüzü ne kadar zorlayabilirsek o kadar mümkündür. Baktığımız zaman, hayatlarımızda da görürüz kendiliğindenliği, bir şeyler hep oluverir, her şey planlandığı gibi gitmeyebilir. Bize verilen rollerle de, doğaçlayarak sürdürürüz yaşamlarımızı, öylece yaşayıveririz bazen.

Kendi adıma konuşacak olursam, yaratıcı dramayı hem mesleki hem de sosyal hayatıma taşımak bana beni fark ettirdi. Yapmak istediklerimi, olmak istediğim yeri biliyorum. Yapabileceklerimin ve hayal gücümün sınırı yok. Neden olsun? Yıldızlar aslında mordur; uzansam tutabilirim, gözlerimi kapatsam kendimi yıldızların arasında bulabilirim desem, kafamın içini kim susturabilir, ufkumu kim baltalayabilir ki? Kendime bir şeyler katabilmek, yeni şeyler öğrenebilmek ve bir yere ait olabilmek adına girişmiştim bu işe. Sonradan fark ettim, hayata farklı pencerelerden bakmaya başlamışım, kendime ve benliğime dönmüşüm. Asıl amaç bu değil midir? Hayatın gürültüsünden, karmaşasından kaçmak isteriz bazı zamanlar. İşte benim için yaratıcı drama bir kaçış noktası oldu. Hayatımı tekdüze sürdürdüğümü hissettiğimde, çemberde buldum kendimi. Çembere ve topluma, insanlığa dahil oldum. Bir süreliğine de olsa bir başkasının, bir karakterin gözünden bakabiliyorum dünyaya.

Toplumun her kesiminden, her yaşta insan ile yaratıcı dramayı buluşturabilmek benim amacım. Ne kadar hayata dokunabilirsem, ne kadar eli tutabilirsem sıkı sıkı, kendimi o kadar gerçekleştirmiş olacağım. İnsanın temel ihtiyacı değil midir kendini gerçekleştirmek?

İsterim ki insanlar başka bir hayatın varlığını ve o hayata açılan kapının hayal gücümüz kadar uzaklıkta olduğunu bilsin, mor yıldızların varlığına inansın. Biz istediğimiz sürece, biz gördüğümüz sürece ve yine biz hissettiğimiz sürece, mor yıldızlar vardır. Kendimizi aşmayı başarabilirsek eğer, yapamayacağımız şey yok, zihnimizde olsa bile. Sonuçta o zihne, o kafanın içine ulaşabilecek olanlar yine bizleriz değil mi?

 

 


Kaynakça

Görsel: Unsplash.com

20-12-2021
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir