Kız Kardeşimin Gözünden-2 'Şeyda Nur Turunç'

Kız Kardeşimin Gözünden-2 'Şeyda Nur Turunç'

A+ A-
Tekrardan merhabalar kız kardeşlerim :) Bundan önceki yazıda genel olarak ne yapacağımız üzerinde durmuş, kısa bir giriş yapmış ve tanışmıştık. Bir sonraki yazılar için de feminizm nedir, ne değildir, feminizm tarihçesi, feminist yaklaşımlar, üç dalgada feminizm gibi daha teorik konuları paylaşacağımızı söylemiştim. O zaman hızlıca ve kısaca nedir şu herkesin anlamaya çalıştığı feminizm bir bakalım.

                         Feminizm nedir? Ne değildir?

Feminizm üzerine birçok farklı yorumlamalar da olsa ortak payda şudur “Kadın ve erkek olarak zihinsel ve fiziksel kabiliyetlerimiz aynıdır ve aynı İNSANİ haklara sahibiz. Bu haklar bize verilmiyor ise biz de söke söke alacağız.”
Böyle bir bilgiyi de paylaşmış olduk :)

Evet tam olarak bu kadar basit. Feminizm eşitlik savunuculuğudur. Biyolojik, anatomik, düşünsel, hissel ya da davranışsal olarak kadının erkekten üstünlüğünü savunmaz feminizm. Feminizm kadının, kadın biyolojisiyle doğmuş olmasından kaynaklanan sorunları tespit edip tedavi etmek üzerine yoğunlaşır. Öfke, güç, ayrımcılık gösterisi değildir. Kadını doğurganlıkla kutsamaz. Kadının yapabildiğini erkek de yapar, erkeğin yapabildiğini kadın da yapar temel motto diyebiliriz. Bir de hayatımızda sindirmemiz gereken çok güzel bir savunu var ki o da “Herkes için feminizm”. Bu söylemi pratiğe dökebildiğimiz takdirde daha barışçıl, güçlü ve birliktelik bilincine sahip bir toplum oluşturmak çok daha mümkündür. Eşit haklar, eşit özgürlükler, eşit bireysellik, eşit saygı, eşit, eşit, eşit…

                 Feminizm hayatımıza ne zaman ve nasıl girdi?

Yaşasın kız kardeşlik :)

Aslında bunu tam şu tarih ve şu gün diye cevaplayabilmek imkânsız. Kadınlar insanlık tarihinin başından beri sırf kadın olarak doğdukları için ikinci sınıf insan muamelesi gördüler hatta bazen insan adı altında barınamadılar bile. Topluluk olarak olmasa da kadınların bireysel hak ve özgürlük arayışları, hatta yaşam arayışları sürekli var oldu.

                     Peki ne zaman bu daha kitlesel bir hal aldı?

Fransız Devrimi ve Kadınlar

Bu durumda bir dönemden bahsetmek daha kolay. 1789 Fransız Devrimi dönemi doğru bir cevap olabilir. Devrim döneminde toplumun her kesimindeki insanlar özgürlük ve eşitlik taleplerinde daha cüretkâr olabildiler. İşçiler, çiftçiler, yoksullar, öğrenciler gibi toplumun her kesimi bir süredir devam eden adaletsizlikten bahsederken, kadınlar da dedi ki “Bir dakika, biz var olduğumuzdan beri adalet ve eşitlik arıyoruz.” Sonra bu güzel kadınlar bir araya gelerek sanat, bilim, tarih, politika ve benzeri pek çok konuyu konuşmaya başladılar. Bizim feminist kadınlar dediğimiz ilk kadın topluluğu böylelikle oluşmaya başladı. O dönemlerde kadınların talepleri daha yoğun olarak; eğitim ve siyasi hakları üzerineydi diyebiliriz. Sonrasında kadınlar arasında hızla yayılan bu yeni ideoloji birçok hareketle daha sağlam temellere oturmaya başladı.

                  Feminizmin adım adım hayatımızda yer buluşunu şöyle sıralayabiliriz;

Feminizm üzerine yazılmış ilk önemli eserler; Olympe de Gougeus “Kadın Hakları” ve Marry Wollstonecraft’ın “Kadın Haklarının Savunusu”dur. (1790)
Mary Wollstonecraft (1759-1797), A Vindication of the Rights of Woman

İlk deklarasyon 1848 de Elisabeth Candy Stanton tarafından ele alınan “Declaration of Sentiment”dir. 100 erkek ve kadın tarafından imzalanmıştır. Ayrıca doğal haklar kuramından kaynaklanan bu belgenin “Bağımsızlık Bildirgesi” üzerine tüm içeriğiyle oturtulduğu söylenebilir.
Declaration of Sentiment’ i imzalayan 100 kadın ve erkeğin listesi

1883 de “Kadın ve Sosyalizm” isimli eserle kadınlar da o dönemin karmaşık siyasetine dahil olmuşlardır.
1906 de Emily Wilding Davison tarafından “Kadınların Sosyal ve Politik Birliği” kuruldu.
Birinci Dünya Savaşı’nın sonrasında kadınlara pek çok batılı ülkelerde seçme ve seçilme hakkı verildi.
ABD’de ilk feminist hareket(eylem) zencilere özgürlük hareketi içinde görüldü. (1920)

                            Türkiye’de Feminizm tarihçesi

Osmanlı Dönemi’nde sahibi ve yazar kadrosu kadınlardan oluşan ilk dergi “Şükufezar”
15 Temmuz 1886 - Kadınlar Şükufezar dergisinde "Saçı uzun aklı kısa" deyimine karşı mücadele başlattı

Osmanlı Döneminde sahibi ve yazar kadrosu kadınlardan oluşan ilk gazete “Hanımlara Mahsus Gazete”
Hanımlara Mahsus Gazete’den bir sayfa

“Kadınlar Dünyası” 1913 yılında çıkmış ve içeriği feminist olarak nitelendirilebilecek ilk dergi.
Nuriye Mevlan, Türkiye’nin ilk feminist kadınlarındandır. Ayrıca “Kadınlar Dünyası” dergisinin kurucusudur.

Jön Türk iktidarı döneminde kadınlar üniversitede okuma, fabrikalarda işçi olarak çalışabilme, memur olabilme gibi hakları kazandı. Ardından da 1917 “Aile Kararnamesi” ile boşanma hakkı kazandılar ve 1919 da oy kullanma haklarını talep etmeye başladılar.
Kurtuluş Savaşı sonrasında “Kadınlar Halk Fırkası” adında bir parti kurmak isteseler de kendilerine sadece vakıf kurma izni verildi ve “Türk Kadınlar Birliği” kuruldu.

Türk Kadınlar Birliğinin bir açıklamasında kadın eylemciler

5 Aralık 1934’te kadınlar seçme ve seçilme hakkını kazandı.
1975’te “İlerici Kadınlar Derneği” kuruldu.
İlerici Kadınlar Derneğinin bir eyleminden

1981-84 tarihleri arasında “Somut” gazetesinin hayatımıza soktuğu yabancı bir kavramdı “Feminizm”. Birkaç yıl sonra kadın yazarlar “Kadın Çevresi Şirketi”ni kurarak feminist yayınları Türkçe’ ye kazandırdılar.
Yazarlar Kooperatifi’nin (YAZKO) 1980’li yıllarda çıkardığı haftalık kültür ve düşünce gazetesi Somut’un kadınlar ve sorunlarına yer veren dördüncü sayfasında yer alan yazı

1986 yılında BM tarafından “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi” nin gündeme gelmesiyle, Türkiye’nin de bu sözleşmeyi imzalaması için bir imza kampanyası başlatıldı.
Türkiye’de ki ilk feminist eylem “Mor İğneli Sepetler” olarak adlandırılabilir sanırım. Şiddet nedeni ile boşanmak isteyen bir kadını “kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin” diyerek reddeden hâkime karşı başlamış eylem ve gösterilerdir. (1987 İstanbul, Kadıköy, Yoğurtçu Parkı)
Yoğurtçu Parkındaki eylemlerde direnen kadınlar

1990 yılında “Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı” kuruldu. Ve 1998’de devlet “Aileyi Koruma Yasası”nı kabul etti.

                                      90’lı yıllardan sonra

90’lı yıllardan sonra feminizm tüm dünyada pek çok farklı yaklaşımları besleyerek ve destekleyerek hızla kitlesel bir hale geliyor. Ayrıca artık sadece feminizm çatısı altında kadınlardan da bahsetmiyoruz, pek çok cinsel kimlikten söz edebiliriz. Son yıllarda sadece siyasi, eğitim ve cinsel haklardan bahsetmiyor feminizm. Kültürel haklar, sosyal statü, bedensel özgürlük, cinsel yönelimde özgürlük ve çok daha fazlasını konuşuyor, savunuyoruz. Artık feminist yetişen çocuklardan bahsetmek mümkün. Feminist yayınların çocuk kitaplarına ve yayınlarına kadar ulaşabilmesi, ülkemizde pek göremesek de medyada yer alabilmesi, internet üzerinden sınırsız bilgi erişimini sağlayabilmemiz, örgütlenebilmemiz harika ve çok daha fazlaları için de el ele vereceğimize eminim.
Bugün “Feminizm” hepimizin derdi

              Feminizm destekçisi dünya çapındaki bazı kuruluş, hareket ve örgütlerden bazıları ise şunlardır;

Dünya Kadınlar Birliği
Kadın Dernekleri
Mor Çatı
Kadın Meclisleri
Sosyalist Fikir Kulüpleri
Pornografi ve Fuhuşa Karşı Eylem Birliği Örgütleri
Kadın Hakları Bildirisi
Sosyalist ve Komünist Hareketler
Femen… ve yazamadığım daha pek çoğu

                                    8 Mart gerçeği nedir?

Son olarak sizlere kadın hakları deyince simgesel olan “8 Mart Emekçi Kadınlar Günü”nden kısaca bahsedip yazıyı sonlandırıyorum.
8 Mart 1857

8 Mart 1857 de ABD, New York da 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları için greve başladı. Polis işçilere saldırdı ve işçileri fabrikaya kilitledi. Bütün bu olayların takibinde; fabrika önünde kurulan barikatlar nedeni ile işçiler çıkan yangından kaçamayarak can verdi. 129 kadın işçiyi 10.000 den fazla kişi sonsuzluğa uğurladı. 26-27 Ağustos 1910 tarihinde Kopenhag’da 2. Enternasyonele bağlı kadınlar toplantısında Clara Zetkin, 8 Martta yaşanan bu acı olayın “International Women’s Day” olarak anılmasını önerdi ve oy birliği ile kabul edildi.
Ne yazıktır ki kapitalist sistemin bir parçası olmuş ve hediye alınması bir zorunlulukmuş gibi bize aktarılan 8 Mart tarihinin temeli 129 kadın işçinin haklarını ararken katledilmesidir. Pek çok kız kardeşimin zaten bu gerçekliği bildiğini ve bilmeyen arkadaşlarımıza da anlattığına ve 8 Mart’ı gerçeklikleriyle kutladığına eminim.

                                         Ve bitiriyoruz :)

Evet uzun bir yazı oldu. Bu yazıyı hazırlarken ben pek çok bilmediğim detayla karşılaştım. Benim için güzel bilgiler edindiğim, tazelediğim bir araştırma ve aktarma süreci oldu. Umarım ki sizler için de “ aaa ben bunu ilk defa okuyorum” dediğiniz bir yazı olmuştur. Arada atladığım önemli olaylar, kronolojik sıralamada yanlışlarım ve ya yanlış ya da eksik aktardığım bilgiler var ise lütfen benimle paylaşımda bulunun.

                                      Bir sonraki yazıda…

Bir sonraki yazıda üç dalgada feminizm, 2. Dalga feminizm içerisinde yeşeren “Kız Kardeşlik” söylemi ve Feminist Yaklaşımları paylaşabilmemizi umuyorum. Kendinize iyi bakın, değerinizle cesaretinizle kalın ve hoşça kalın kız kardeşlerim.
 
 
 
 
02-12-2018
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir