İran İslam Devrimi‘nin Çizgisel Anlatımı: Persepolis - Rumeysa Öztürk (Sinema)

İran İslam Devrimi‘nin Çizgisel Anlatımı: Persepolis - Rumeysa Öztürk (Sinema)

A+ A-

Ortadoğu bölgesinde siyasal İslamcılara adeta ilham kaynağı olan İran İslami Devrimi, sinemada siyah beyaz ve iki boyutlu bir gerçeklikle bizi karşılıyor. Marjane Satrapi'nin aynı ismi taşıyan çizgi romanından uyarlanan Persepolis, 2007 yapımı bir animasyon filmi. Bir çocuğun gözlerinden İslami devrime giden süreçten başlayarak, toplumsal yaşamda meydana gelen dönüşümlere tanık olduğumuz film, animasyon filmlerinin sadece çocuklar için yapılmadığını tekrar hatırlatmakta.

Marjane modern yaşantıya sahip, komünist bir ailenin kızıdır. Son derece zeki ve meraklı olan Marjane daha çocuk yaşta komünizm hakkında bilgi edinmeye, Şah rejimini sorgulamaya başlamıştır. Şah’ın iktidarına karşı toplumsal seslerin yükselmeye başladığında 10 yaşında olan Marjane’ in hayatı giderek değişecektir.

Devrim ve İslam kavramları birlikte kullanılması ilk defa İran İslami Devrimiyle olmuştur. Siyasal İslam’ın bölgede yükselişe geçtiği 1970’li yıllar Arap coğrafyasının Batı temelleri üzerinden demokratikleştirilmeye çalışıldığı yıllardır. Bu yıllarda Batı tarzında siyasal modernite hedeflenmiş, rejimler ve kurumlar bu doğrultuda yaratılmaya çalışılmıştır. Fakat liberal demokratik ilkeler ışığında ekonomi, siyaset ve toplumda meydana gelen dönüşümler Arap toplumlarında beklenen sonucu yaratmamıştır. Bölgede kurulmaya çalışılan liberal demokratik anlayış Doğu-Batı kültürünün çatışmasına ve mevcut olan kültürel farklılığın daha fazla vurgulanmasına yol açmıştır. İslamiyet’in adeta bir ideoloji olarak benimsendiği bu topraklarda halk, içine girdikleri kriz dönemine cevap olarak siyasal İslam’ı ortaya çıkarmıştır.

Rıza Şah Pehlevi Birinci Dünya Savaşı ardından yoksullaşmış bir İran’da iktidara gelmiş, ordu ve bürokrasiyi inşa ederek merkezi otoritesini kuvvetlendirmeye çalışmıştır. Modernleşme reformlarına yönelik attığı adımlarda ise bizzat Mustafa Kemal’i örnek almıştır. İslam anlayışı ve Şii mezhep üzerinden temellenen toplumun yapısını değiştiren reformlara halk henüz muhalif bir tepki vermeyecektir.

1941 yılında babası yerine iktidara gelen Muhammed Rıza Şah, ordu içerisindeki yapılanmayı arttırmak için askeri yatırımlara ağırlık vermiştir. Ülke ekonomisinde kötüye gidişin bir sorun olarak devam ettiği bu dönem geçiş dönemi olarak yorumlanmaktadır. 1951 yılında iktidara gelen Musaddık İran petrolünü millileştirmiştir. Petrolden elde edilen gelirin doğrudan devlete akması 1953 yılında CIA ve İngiltere tarafından düzenlenen darbe sonucu Musaddık’ın devrilmesiyle son bulmuştur. Muhammed Rıza Şah’ın yeniden yönetimi ele geçirmesiyle katı bir monarşiye geri dönüş sağlanmıştır. 1979 yılına kadar ekonomik ve toplumsal yaşamın her alanında vücut bulan politikaları halkın yoğun tepkisiyle karşılaşmıştır. Şah’ın dinin ve ulemanın toplumsal etkinliğinin azaltılmasına yönelik politikaları dini kesimleri kızdırırken, diktatörlüğe evrilen yönetim anlayışı o yıllarda ülkede giderek etkinliğini arttıran sosyalist işçi sınıfı ve üniversite öğrencilerinin tepkilerini toplamıştır. Halkın aktif biçimde katılım sağladığı protestolar ve ordunun da mevcut iktidara karşı olmasının sonucunda Şah ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Oluşan iktidar boşluğunu dolduracak ve muhalif hareketleri “üstlenecek” kişi Humeyni’dir.

Humeyni 1970’li yıllardan itibaren İslami yönetim tahayyülü ile İran halkının sempatisini toplamaktadır. Şah döneminde keskinleşmiş sınıfsal yapılar karşısında ulema sınıfının değerini vurgulayan Humeyni, kısa sürede destek görmeye başlamıştır. Şiiliğin etrafında temellendirdiği ideolojisi ülke içerisinde giderek siyasal gücü ele geçiren dini gruplarca da benimsenmiştir. 1 Nisan 1979’da İran İslam Cumhuriyeti ilan edilmiş ve Humeyni dini lider olarak iktidarı ele geçirmiştir. İran’da monarşinin tasfiye edilmesiyle sol örgütlenmeler ve siyasal hakları savunan kesimlerin kanlı bir şekilde susturulduğu, dinin kanun kabul edildiği bir rejim ortaya çıkmıştır.

Şah’ın ülkeyi terk etmesinden sonra özgürlük ve sosyalist devrim beklentisi sonuçsuz kalmış, meşruiyeti olmayan seçim sonucuyla dini yönetim ülkede boy göstermeye başlamıştır. Komünist ve devrim karşıtı insanlara yönelik başlayan katliamlarda özgürlüğünü kaybedenlerden biri de Marjane’in amcasıdır. İşçi sınıfının bir gün egemen olacağına inancı sonsuz olan amcası Marjane’in çocukluğunda tanık olduğu rejime karşı isyan figürlerinden yalnızca bir tanesidir.

Devrim sonucunda toplumda meydana gelen keskin dönüşümün en somut yansıması başörtüsü olmuştur. Toplumsal alana çıktığında artık başörtüsü takmak zorunda olan Marjane, dinlediği müzik grubunun kasedini gizlice almaya çalışırken yakalanmış, “yozlaşmış Batı kültürü hayranı” olmakla eleştirilmiştir. Eleştirinin kaynağı ise giydiği ayakkabının markasıdır. Çünkü devrim ile birlikte Batı’dan gelen ve İslamiyet ile örtüşmeyen her türlü kültür ögesi düşman kabul edilmektedir.

Şeriat kurallarının en doğru kabul edildiği ülkede önemli olan gerçekten dini bağlılık değil, dine bağlı görünmekten ibarettir. Din olgusu altında yürütülen siyaset, topluma ilahi emir olarak yansıtılmakta, din adeta halkın afyonu olarak kullanılmaktadır. Bu doğrultuda şehitlik kavramı da siyasetin bir aracı haline gelmiştir. Devrimin ardından başlayan İran-Irak Savaşı filmde bir plastik anahtar ile ele alınmıştır. Marjane evine gelen annesinin arkadaşından bir plastik anahtarın hikayesini dinlemektedir. Rejim savaşın devam etmesini istemekte, gönüllü asker sayısını arttırmak için yollar aramaktadır. Şehitler sayesinde vatanın var olduğu ve devamlılığının sağlanacağı vurgusu sürekli tekrarlanır. Yalnızca şehitliğe vurgu yapılmaz, çok daha etkili ve basit yollarla din toplumda itici güç olarak kullanılmaktadır. Satın alınacak plastik bir anahtarın savaşta şehit düşüldüğü takdirde cennetin kapılarını açacağı erkek çocuklarına söylenmekte ve onların savaşa gönüllü gitmesi amaçlanmaktadır. Devrimle birlikte dini yozlaşma basit bir anahtarda dahi kendini göstermektedir.

Kadınlar için başörtüsü takmanın zorunluluk haline geldiği sokaklar, erkekler için istediklerini giyebildikleri yerler olmaya devam etmektedir. Kadınların nasıl giyindikleri, makyajları, eğitimleri ve birlikte dolaştıkları erkekler rejimin müdahale edebileceği başlıklar haline gelmiştir. Özgürlük kavramının giderek anlamını kaybettiği böyle bir toplumda büyümeye devam eden Marjane, ailesinden miras aldığı muhalif görüşleri okulda dile getirmeye başlamıştır. Alabileceği cezalar korkan ailesi onu Viyana’da okumaya yollama kararı alır. Marjane ilk defa ailesinden ayrılmış, özgürlüğü kendi topraklarından çok uzakta aramaya başlamıştır.

Batı kültürü ile doğrudan tanışan Marjane, ait olacağı bir yer bulma arayışında farklı insanların hayatlarına dahil olmuştur. Yeni alt kültürlere doğrudan “Avrupalı” olduğunda uyum sağlayabileceği düşüncesiyle hareket etmiştir. Arkadaşları gibi sigara içmiş, gece hayatıyla tanışmış, ilk defa sevgilisi olmuştur. Fakat etnik kimliğinden uzaklaşamamıştır. O bir İranlıdır ve Avrupalı gençlerin yaşama dair nihilist bakış açılarının kendi ülkesinde bir anlamı yoktur. Çünkü İran’daki savaş, yıkım, katliam ve dönüşüm bir gerçektir.

Marjane, Tahran’da dolaşmanın mezarlıkta yürümek gibi olduğu savaşın bitimiyle ülkesine dönmeye karar verir. Yaşadıklarından dolayı içine girdiği duygusal bunalıma ne ailesi ne de eski arkadaşları çare olmuştur. Tanıdık yaşam şekli de aradığı huzuru bulmasını sağlamamıştır. Batılı bir aktivite olarak görülen içki içmek ve partiler elinde kalan son özgürlüklerdir. Gizlice düzenlenen partilere katılmış, sansürün sanat eserlerine de uygulandığı bir ortamda üniversiteye başlamış, sevgilisiyle dışarda yan yana yürüyebilmek için evlenmiştir. Yalnız Avusturya’da değil, kendi ülkesinde de bir yabancıdır artık.

Filmin başlangıcını sonuna bağlayan sahne renklenen bir dünyadır. Marjane bir daha geri dönmemek üzere evinden ayrılır. Fransa’ ya geldiğinde kadınların küçümseyici bakışları altında başörtüsünü çıkarır. Ne olacağını az çok bildiği yeni dünyasına ilk adımını atar, kırmızı montu ona eşlik etmektedir.

 


Kaynakça

Balaban, Y. (2016). İran Karşı Devrimi Bağlamında Persepolis Filminin Gösterge bilimsel Analizi.

Uluslararası Hakemli İletişim ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 352-378. Gündoğan, Ü. (2011).

Geçmişten Bugüne İran İslam Devrimi: Genel. Ortadoğu Analiz, 93-99. Paşaoğlu, M. T. (2019). İslamî Devrim Nedir?: 1979 İran Örneği. İnsan&İnsan, 307-323.

27-12-2021
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir