Ruhun Paradoksu - Ceren Arslan (Sosyolog)

Ruhun Paradoksu - Ceren Arslan (Sosyolog)

A+ A-

Herkes bir yerlerde ruhunda eksik olanı arıyor ama neyin eksik olduğuna dair fikri olan yok. Kimi anlaşılmak istiyor daha kendini bile anlamamışken, kimi sevilmek istiyor daha hiç sevmemişken. Hepimiz hayattan alacaklıyız, talihimizin dönmesini, sıranın bize gelmesini bekliyoruz. Kendimizi ne de güzel kandırıyoruz, özde olmayan mutluğu hep başka yerde arıyoruz.

Burada Ruh sonsuz mudur ya da ölümlü müdür kısmını atlayarak bedene anlam katan insanın özü olarak ele alıyorum ve işin içine biraz da felsefe katıyorum. Hatta metaforik bir perspektiften bakarak diyebilirim ki ruh, bedenden çok önce de çürüyebilen ve çürüdükçe kendini aşan bir şeydir. İnsanın anlam arayışları ile başlar, cevapsız kalan bu arayışlar zamanla insanın ruhuna bir karartı gibi yayılır. Ruh burada bir paradoksta sıkışır, hayatın olağan akışını sürdüren ruh, diğer taraftan yenilenecek yollar arar. İşte ben böyle zamanlarımda daha çok yaşadığımı anımsarım ve o sırada Albert Camus’nün Sisifos’u düşer aklıma.  Camus, yaşam usa oturan bir şey değildir, absürttür der. Biz ise varlıkta hep bir mantık arar, kendimizi yer bitiririz. Varlığa anlam yüklemeye çalışmanın, sonu gelmeyen ağır bir yürüyüşten ibaret olduğunu bilerek yaparız bunu çoğu zaman. Kimileri de vardır ki bilinçten yoksundur ve o zaten sadece madde olarak vardır ve bilinçsizliğin kayıtsızlığıyla yaşar.

İnsanın sürekli bir düşünüş ve sorgulama içinde olması gerektiğine inananlardanım, bizi masadan duran bir bardaktan, saksıda duran bir bitkiden ayıran daha yüce bir özellik var mıdır bilmem. İnsan düşündükçe kaybolur fakat kayboldukça kendini de bulur. Düşünmek bir yerde huzursuzluğu da yanında getirir ama her şeye rağmen bizi bundan alıkoyacağını sanmam. Düşünen insanın farkındalığı artar ve aslında insan kendi kendini rahatsız etmeye başlar hatta öyle ki bazen yaşamda tadacağı yeni bir duygunun kalmadığını bile düşünür, çünkü yaşanabilecek tüm alternatifler yaşanmıştır zaten. 

Hayatın döngüsü, tanrılar tarafından cezalandırılan Sisifos’un ağır kaya parçasını dik bir tepeden yukarı çıkarmasına benzer. Kayayı tepeye çıkardığı an geri düşeceğini ve kısırdöngüye giren bu eylemi aynı neden ve sonuçlarla tekrar tekrar yaşayacağını bilen Sisifos, Camus tarafından yine de mutlu tasvir edilir çünkü Sisifos hayatın absürtlüğünün farkındadır, yaşamın bilincine erişmiştir bir cahillik ile değil farkındalıkla var olanı kabullenmiştir. Bu yönüyle Camus’nün Sisifos’u hayatımın önemli bir noktasında durur. Sonu baştan belli olan hayatı sırtlamayı öğretir tüm saçmalıklarına rağmen.

Şimdi diyeceksiniz ki madem düşünme bu kadar acı veren hatta ruhu çürüten bir eylem o zaman insanın bundan kaçması en mantıklısı değil mi? Peki düşünceden kaçan ruh, nasıl gelişip insan olmaya erişecek.

 


Kaynakça

Görsel: www.pexels.com

05-01-2024
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir