Çingeneler Zamanı - Hilal Atik  (Görsel İletişim Tasarım - Öğrenci)

Çingeneler Zamanı - Hilal Atik (Görsel İletişim Tasarım - Öğrenci)

A+ A-

       6 Mayıs günü Romanların baharın gelişini güzel dileklerle karşıladığı gün. Aynı zamanda epey popüler bir halk şarkısı. ‘ Ederlezi’. 

      Kimine göre acıklı, kimine göre umut vaat eden bu halk şarkısı, Emir Kusturica’nın ünlü yapıtı Çingeneler Zamanı (Dom Za Vesanje) ile birlikte ün kazanıyor. Tarihte ilk Çingene dilinde çekilen bu filmle ilgili konuşmak istiyorum bu yazımda. 

      Büyükannesi ve kız kardeşiyle birlikte yoksul bir yaşam süren Perhan’ ın hikayesi aslında. Sevdiği kıza kavuşmaya çalışıyor, hasta kardeşini iyileştirmek için başına bin türlü bela alıyor... Yorucu ya da komplike bir konu yok. Fakat izleyen herkesin çoğunlukla etkilendiği, kendine pay çıkardığı bir film Çingeneler Zamanı. Özgürlüğün ve masumiyetin insanlığın temel unsurları olduğu ana tema olarak işleniyor. Çingenelerin özgür ve zapt edilemez ruhunu, Perhan’ın sahip olduğu olağanüstü güçler temsil ediyor. Karakterimizin gelini havaya kaldırma, gözleriyle eşyaları hareket ettirebilme gibi özellikleri bulunuyor.  

    ‘Kanatlarımı kırpıyorsunuz! Kanatsız bir ruh neye yarar ki? Benim ruhum özgür. Bir kuş gibi özgür. Çingeneler özgür oldukları için gezerler, çaresizliklerinden değil.’ sözleri de filmin akıllara kazınan unutulmaz repliklerinden biri. Hayallerini gerçekleştirmek için uğraşan, özgürlüğün insanın hamuru olduğunu düşünen, masumiyet ve temizliğin ise yitirilmemesi gereken değerler olduğunu bize hissettiren bu genç adam, sonrasında yalanın, pisliğin, kötülüğün pençesine düşüyor. Sahip olduğu kirlenmemiş ve saf karakterinin ‘özgür bir kuş’ gibi uçup gittiğini görüyoruz. Yeni kişiliğinin ona bıraktığı hüzün, acı ve çaresizliği meyhanede içki içtiği sahnede iliklerimize kadar hissediyoruz. Annesinin başlık parası isteği yüzünden Perhan’la evlenemeyen Azra, yoksulluk içinde hasta küçük bir kız olan Danira, iki torun ve kumar müptelası bir oğulla kalan büyükanne ise filmin diğer etkileyici karakterleri. 

   Film boyunca en duraksadığım, kendime not çıkardığım sahne: ‘Kendime yalan söylemeye başladığımdan beri kimseye inanmıyorum.’ sözünün Perhan tarafından söylendiği andı. Ucu bir o kadar açık, bir o kadar da sınırlı ve net. Kendinizde nerede konumlandırdığınıza göre noktalanıyor bu cümle. Masumiyetin yitirilişinin verdiği acı ve pişmanlık söyletiyor bu lafı ona. Öksüz, yetim, yoksul ve umutlu genç bir çingeneyken, hayatın karanlık tarafına doğru yönelmiş bir yetişkin olup çıkıyor. Eğer seyretmediyseniz şiddetle tavsiye edip, konudan bahsetme aşamasını burada sonlandırıyorum. 

   Puslu, iç karartıcı yaşamda biraz da olsun hayal etmek, özgürlüğü aramak bizim fıtratımızda var aslında. Umut etmek için hayal etmek, hayalleri gerçekleştirmek için ise gerekli olan şey özgür hissetmek. Koşullar neyi gerektiriyorsa ona göre yaşıyoruz elbet, ama zihnin derinliklerinde bir zorunluluk yok. Uçsuz bucaksız bir yol gibi, isterseniz çiçekli ve ferah; istemezseniz karlı ve zorlu. ‘Hayalleri olmadan bir çingene nedir ki? Çatısı olmayan bir kilise, sesi çıkmayan bir çan gibi. Hayat bir hiledir. Sabah olduğunda kader seni dibe batırabilir.’ (Filmden bir replik). 

   Kader sizi sabah olunca dibe batırabilir, gün doğana kadar güzel hayaller kurmak için zaman lehinize işliyor. 

 


Kaynakça

unsplash.com

26-08-2023
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir