YaşamınTrajik Özü: Varoluşta Acı - Helin Peker (Siyasi Bilimler ve Uluslararası İlişkiler - Öğrenci )

YaşamınTrajik Özü: Varoluşta Acı - Helin Peker (Siyasi Bilimler ve Uluslararası İlişkiler - Öğrenci )

A+ A-

Acıyı Kabullenmeyi Öğrenelim!

Hepimizin denk geldiği klasik bir cümle vardır: ‘ Acı insanı değiştirir.’  Birçoğunuz bu cümleyi negatif değerlendirebilir oysa ben acıları Tanrıdan bir armağan olarak görenlerdenim. Acı insanı yontar, işler, parlatır. Tıpkı bir bakır ustasının kararmış bir bakırı kalaylaması gibi acıda ruhu  kalaylar. Kalaylanan ruh sorgulamaya başlar, ruhunun derinliklerine inip kendi içine bakmayı öğrenir ve biz fark etsek de etmesek de her acı bizi  Varoluşçuluğa (Egzistansiyalizm)’e yöneltir.

Hayatın anlamını sorgulayıp, doğruları yanlışları analiz edip, yeryüzü mizanında kendinize bir yer edinmemizi sağlar acı. Trajik bir yazgı değildir aksine faydalanmasını bilene muazzam bir öğretmendir. Can acıtır mı elbette ama hangi haz azapsız olmuştur ki şu yeryüzünde?

 Skopsty'lerin benimsediği gibi Tanrı’ya ulaşmanın tek yolu günah işlemekten geçiyor mu bilmiyorum ama bence hakikati anlamanın ve kendini keşfetmenin bizatihi yolu acıyı kabullenmekte. İnsanı insana anlatabilmenin en kolay yolu da acının mahzenlerinde gizli bence eğer öyle olmasaydı edebiyatı derinden etkileyen romanlar, izleyicileri gözyaşlarına boğan filmler, ruha dokunan şarkıların malzemesi acı olur muydu ki ? 

Acının öğreticiliği, farkındalığı, aydınlatıcı etkisine rağmen birçoğumuz nefret eder acıdan. Kimse kabul etmek istemez yazgısındaki acıları. Neden ben diye çok sorgulanır kötü olaylarla karşılaşıldığında lakin ben bundan ne öğreneceğim diye kimse geçirmez içinden. Hepimiz adeta Shakespeare’in trajik eserlerinden çıkmış karakterler gibi isyan edip, ağlamakla meşgul oluruz. Elbette bunları da yapacağız acının yarasının büyüklüğüne oranla ağlayıp, isyan edeceğiz ama eninde sonunda acıyı kabullenip gözyaşımızı dindirmeyi de öğrenmeliyiz.

Acı ile ilgili kabul gören yanlış bir diğer algı ise geçmişteki günahların, yapılan kötülüklerin karşılığının veyahut tanrının sevgisizliğinin kaynağı olarak görülmesidir. Oysa duruma faklı bir açıdan bakarsak belki de tanrı üzerimize acı yağdırarak bizi biçimlendirmek istiyordur; Seni görüyorum, seni duyuyorum ve senin benliğinin gücünü keşfetmeni istiyorum bu yüzden sana acılar yolluyorum bu yüzden diğerleri gibi mutluluğun sebep olduğu geçici körlük yerine hakiki bir acı ile gözlerini açıyorum. Bana isyan etme, sana yolladığım acıdan kaçma, o acıya kucak aç, onu özümse ve ruhunun derinliklerini keşfettikten sonra bana şükret zira o acıyı başkasına yollasaydım onun gözleri açılacaktı acı sende iz bırakmış olabilir unutma ki o iz tanrının ben buradayım deme şeklidir.

Tüm bu örneklere rağmen acı ile felsefenin bağını çözümleyemeyenler olacaktır. Acı özünde öğreti taşır. Öğretide felsefensin benliğidir. Acıyla uğraşan, acıyı dindirmeye çalışan kişi, acıyı ve acının sebebini anlamaya çalışan kişidir ve bu kişi, anlamak için felsefe yapmak, yani kendi varlığıyla, dünyayla, yaşamla ve ölümle hesaplaşmak gerçekleri ve yanılsamaları sorgulamak zorundadır. Bu nedenle, bir acı çözümlemesi, felsefeden bağımsız yapılamaz. Nasıl ki acı hayatın gerçeği felsefe de hayatın kendisi ise bu iki olguyu ayrı değerlendirmek yanlış olacaktır. Montaigne’nin de dediği gibi : ‘ Acıyla karşılaşıldığında, acı çeken kişinin ya da ona yardım edenin yaptığı aslında felsefi bir çözümleme olmasına rağmen, böyle bir durumda felsefeden bilinçli olarak yardım almak, ya da aslında işin içinde felsefenin olduğunu bilerek davranmak az kişiye özgüdür. Oysa felsefe, ruhun fırtınalarını dindirmeyi, açlığı ve hastalığı gülerek karşılamayı, birtakım uydurma müneccim işaretleriyle değil, doğal ve somut yollarla öğretmeye çalışır ve gamlı ve buz gibi soğuk bir yüz içimizde felsefenin barınamadığına alamettir.’

İlk cümleye nasıl başlamıştık hatırlıyor musunuz? ‘ Acı insanı değiştirir.’ Demiştik. Şimdi de ‘ Acı en iyi öğretmendir.’ Diyerek toparlanalım. Bir ömür boyu mutluluğu arayan insanlar olarak yaşamın hakikatinin yalnıza mutlulukta saklı olmadığını umarım hepimiz anlarız. Mutlak bir mutluluk ne yazık ki mevcut değil şu yeryüzünde zıtlıkların birbirlerini var ettiği, birbirlerinde anlam kazandığı güzelliklerle çirkinliklerin; sevinçlerle hüzünlerin, yaralarla şifaların, acılarla öğretilerin bir bütünü olan  düalite düzeni özümseyip , yaşamın ve duyguların her anı ile bağlantılı felsefeyi keşfetmeliyiz.

 

 

 


Kaynakça

Alıntı :  Montaigne, Denemeler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2006, s. 11-12

04-04-2022
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir