Yörüngemin Kahramanı: Öz Şefkat - Melike Nur Tefenli  (Psikolog)

Yörüngemin Kahramanı: Öz Şefkat - Melike Nur Tefenli (Psikolog)

A+ A-

     Söz konusu gelişim psikolojisi olunca akla ilk gelen isimlerden Erik Erikson'a göre hayat boyunca her birey iki farklı ergenlik döneminden geçer. İlk ergenlik dönemi, Anal Dönem olarak adlandırılan 1-3 yaş arasındadır ve bebeklikten çocukluğa geçiş yapan küçük bireyler, hala temel bakım verenlerine muhtaç durumdadırlar. Bezleriyle vedalaşıp tuvaletlerini tutma özgürlüğü kazanmak için çaba gösterirler; kaslarını kendi istekleri doğrultusunda tutarlar, tutarlar ve tutarlar. Söz konusu tuvalet olsa bile, "o"nun olan elbette ki "o"nda kalabilirdi, öyle değil mi?

     İkinci ergenlik dönemi, 12-18 yaşlarına denk gelen kimlik edinme evresidir. Çocukluktan bağımsız birey olma yolunda yaşanan bu yıllarda kimlik krizleri ortaya çıkar ve bilen bilir bayağı da sancılı bir evredir. Eğer ergenin kilo alan vücudunu yakın arkadaşı Ayşe onaylamadıysa bu konu artık onun için önemli hale gelir. Vaktinin çoğu okulda geçiren birinin bilgi kaynağının arkadaşları olması çok da absürt bir durum olmasa gerek.

     Her güne yeni bir rota ekliyor, zorluklarla karşılaşıyoruz. 2 yaşında dahi olsak, ortada bir değişim var ve biz onun yörüngesi altında kalabilmek için çeşitli konuları gündemimize alıyoruz. O halde yaşam macerası dediğimiz şey, aktif olarak kendi yörüngemize yetişmeye çalışmaktır. İlkokulda arkadaşlarımızla oyun üretmek, üniversite sınavlarına hazırlanmak, ideal eş adayını aramak, çocuklara bakmak, ev almak ve daha birçok şey. Tırnaklarımızla kazıya kazıya kendimizi "var" etmek için uğraşıyoruz. Elbette herkesin deneyimleri kendinedir, buna bir itirazım yok. Ancak evine ekmek götürmeye çalışan insan da emek sarf ediyor, şirketini idame ettirmeye çalışan insan da. Farklı kulvarlar, benzer amaçlar ve çokça yorgunluk. E peki tüm bu hayat meşgalesi içinde kendimize karşı neden bu kadar anlayışsız yaklaşıyoruz? Hayatımız boyunca hayata tutunmak için elimizden geleni ardımıza koymuyoruz fakat şöyle bir oturup kendimizi tartmaya gelince her şeyi un ufak ediyoruz. Her sabah demlediğimiz çayı henüz içmeden çöpe dökeceksek neden demlemek için uğraşıyoruz ki? Varlığımızı ve yaptıklarımızı göz ardı etmek, kendimizi zayi etmek bu kadar kolay olmamalı.

     Henüz çok gencim, dinamiğim, ağlıyorum ve kendi kaleme sahip çıkmak için savaşıyorum. Tüm bunların yanında ufak ufak kendimi unutmamaya çalışıyor ve şefkat besliyorum. Adımlarım ufak olsa da bunu hiçten sayamam çünkü ben onu yok sayarsam hiç kimse bir daha görünür kılamaz. Bu sebeple yörüngemde kalabilmek için kendimi anlamaya çalışıyorum. Bazen saçlarımı okşuyor, bazen de haksız olduğumu dile getiriyorum. Söz konusu çevrem olunca anlayışla karşıladığım ve ılımlı olduğum her konuda, kendime karşı da anlayışlı oluyorum. "Peki ya insanlar, onlar neler neler başarıyor, görmüyor musun?" Evet, görüyorum ve aslında hayır, görmüyorum. Görüyorum çünkü öğrenmem gereken daha çok şey var ve insanların deneyimlerinden fayda sağlayarak kendi yolum için uğraşabilirim. Görmüyorum çünkü ben benim, alabileceğim şekil sınırlı. Yolumu oluşturmaya çalıştığım anlarda zaten normalden daha fazla bir yükle ilerlemeye uğraşırken kendime karşı anlayışsız davranmak istemiyorum. Hiç kimseye bir şey ispatlamak zorunda değilim, üstelik 70 yaşına geldiğimde de böyle düşüneceğim. Değişmeyen tek şeyin kendime gösterdiğim şefkat olması beni her zaman mutlu eder mi bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa o da: Bazı zamanlarda, bazı olaylar için, yörüngeyi yakalamak yerine olduğum yere oturmak ve kendime sarılmak beni hengameden kurtarıyor. Kendime gösterdiğim şefkatin vücut bulmuş hali, beni bu savaştan çekip çıkarıyor...

                                                                                                                                                         Sevgiler....

12-12-2023
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir