Geçmiş Zindanları - Burcu Özcan (Tiyatro Sanatçısı)

Geçmiş Zindanları - Burcu Özcan (Tiyatro Sanatçısı)

A+ A-

Son günlerde, geçmişte yaşananları değil de geçmiş kavramının, insan üzerindeki etkilerine takıldım kaldım.

GECMİŞİMDİ olduğunda...

Hiç bunu yaşadınız mı? Hayatınızdaki insanlar gider ama siz onların hayaleti ile yaşarsınız. En zoru da bunun farkında bile olmayarak yaşamak. Daha önce çok yolunda giden bir işiniz yön değiştirir. Başka bir ortama girersiniz; yeni bir soluk dersiniz, netice yine aynı olur! Yahut çok iyi giden ilişkinizde, sevgilinizle aniden yollar ayrılır. Zamanla her ilişkinizde, bunu tekrar tekrar yaşadığınızı anlarsınız. Tuhaf değil mi? Bunu yapan sihirli el bize ait, inanın böyle bu. Geçmişteki o kişinin suretini kime yansıttınız, hiç düşündünüz mü?

Geçmişten tamamen kopmanın mümkün olamayacağını ve geçmişin asla yadsınamayacağını düşünüyorum son zamanlarda. Hem tekerrür eden tarihten, hem de tanık olduğum yaşanmışlıklardan.

"Geçmiş "deriz üstüne basıp geçmek isteriz çoğu zaman ya da arkamıza bakmadan, ona  kadar sayıp uzaklaşırız oradan.

Günler, aylar hatta yıllar geçer, belki bir ömür. Zaman soğuttu, dediğiniz o şeyler tıpkı eskisi gibi canınızı acıtır ya da haz verir size. Geçmiş, eğer geçen giden bir şeyse acısı neden ya da verdiği heyecan ve mutluluk?

Bunlar laf olsun diye yapılan, insanın zerre kadar inanmadığı ve unutmaktan başka bir çaresi olmadığı için uydurduğu kılıflar sadece.

Geçmişe dönmek orada yaşamak büyük bir işkence; bunu yapın demek istemiyorum. Ama geçmişte yaşadıklarınızla yüzleşmeden, o hasarı onarmadan, kapıyı kilitleyip gidemezsiniz ben bunu bilir bunu söylerim. Birden kilit açılır ve kapının ardında ne istiflediyseniz hepsi koridorunuzda vücut bulur.

Bu hayatla kaçak güreşmektir. Hayat kaçak güreşilecek bir yer değildir. Göğüs göğüsse mücadele yeridir.

Yönünüzü siz tayin edin, hatta dönüp teyit edin. Kafanızı ne yöne çevirirseniz çevirin yine de üç yönün birleşimisiniz. Geçmiş, şimdi ve gelecek.

Zindanlarımız var her birimizin. Kendimizi sık sık kapatıp, anahtarlarının yerini unuturcasına kendimizden geçtiğimiz. Sığınırken tükendiğimiz, sakinleşirken aslında biriktirdiğimiz, biriken yığınlarla taşa dönüştüğümüz.

Zindanlarımız; gerçeklerden kaçışlarımız, kulaklarımızı tıkayışlarımız. Acıdan kıvranıp, açlıktan öldüğümüz, buna rağmen kendimizi yine yine kapattığımız zindanlar! 

Zindanlarda, belirsizlikler, kısır döngüler, kangrenler, ustaca birçok işkence yöntemi barındırıyoruz. Zaman zaman duvarlarına vuruyoruz kendimizi geçmişin ve acının. Yetmiyor! Zaman zaman zemindeki çatlakları sayıyoruz, kısır döngülere sancılı.

Anahtarları biz kaybettiysek eğer sağlam bir bilinçle -ne kadar sağlamsa- bulmak neden bu kadar zor?

Peki ya mesele, o anahtarları koyduğumuz yeri bulmak istememekse? Geçmişi reddedip var olabileceğin yanılgısına düşmekse?  İşte atladığımız ama asıl üzerinde durulması gereken, can sıkıcı konu bu değil mi?

Ya anahtarları bulmaya çalışırsak -ki bulacağımız aşikâr- o zaman dışarı çıkmak zorunda kalmaz mıyız? 

Zindanlardan çıkmak mesele değil, ne de olsa alışmışız kendi işkencelerimize, ya başkası yapmaya kalksa bunları bize? Eyvah!

Zindandan çıkmayı göze alacak olursan; duyulacak cümleler, verilecek cevaplar, uygulanacak kararlar var, o kapının güneşe açılan yerinde! Kendimize defalarca sorup, cevabını bulamadığımız sorular  yahut kendimize bile itiraf edemediğimiz gerçekler var.

Zindanlarımız… Kendi ellerimizle kurduğumuz, ilmek ilmek işlediğimiz, arkasına saklandığımız ve bir üfleyişte yıkılacak olan, kâğıttan kalelerimiz.

Ama boş verin gitsin! Hem kaldı ki, kim sonsuza kadar güneşin ışığında yaşayabilmiş ki?

Karanlığımız da lazım bize işkencelerini göze aldığımız arsız dünyamızda!

 

Bu hikâyeler ara verir ama bitmez.


Kaynakça

https://pixabay.com/tr/photos/zindan-ayr%C4%B1ld%C4%B1-karanl%C4%B1k-korkmak-2260706/

30-08-2023
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir