Eyvah Doğuyorum! - Azer Sude Akçay (İletişim Bilimleri - Öğrenci)

Eyvah Doğuyorum! - Azer Sude Akçay (İletişim Bilimleri - Öğrenci)

A+ A-

 Uzun zamandır kalabalıklar içinde, varoluş sancısı çekiyorum. Bunu da yazıya dökmek istedim. Kalabalıklardan kastım ise, yurt. Hayatınızın bir döneminde, muhtemelen okul çağında, yurtta kalmayı deneyimlemiş olabilirsiniz. Bundan dolayı birazdan söyleyeceklerime az çok aşinasınızdır.

  Yurt deneyimim; pandemi, uzaktan eğitim gibi olaylardan dolayı bölük pörçük de olsa bir yılı tamamladım. Özellikle bu yıl; konfor alanım, güvenli bölgem gibi adlandırmalara gittim. Bu sayede benimsemem kolaylaştı. Fazla olumlayıcı olduğumu kabul ediyorum. Bunun nedeni en iyi ihtimalle bir, bir buçuk sene daha burada barınacak olmamdan geliyor. Yani zorunluluktan. Mesela yemek listesine bakarken; annemin yaptığı yemeklerden, tüm eve yayılan iştah kabartıcı yemek kokularından pay biçmiyorum. Hmm bugün ıspanak varmış demir kaynağı, bugün mandalina varmış C vitamini deposu şeklinde değerlendiriyorum. Klişelerden gidecek olursam da; yemek için yaşamıyorum, yaşamak için yiyorum da diyebilirim. Basit mantık, yararcılık, anlam yüklememe noktasında yurt yaşamının size katkıları oldukça fazladır.  

 Biraz da özlemden konuşalım. Hele ki benim gibi evden ilk ayrılışınız üniversite ile olmuşsa… İlk zamanlar özgürlük fikri, ben büyüdüm düşünceleri sizi büyülemiş olabilir. Ama o büyünün etkisi, şifayı kapana kadar… Bir kâse sıcak çorba, bir bardak nane limon için bütün özgürlüklerden vazgeçmeye hazır olmak nedir işte o zaman anlıyorsunuz. Ev, anne, baba, memleket burnunuzda tütüyor. En çok da o zamanlar istiyoruz, çocuksu bir hisle ışınlanmayı.

  İmkânsızlıklardan, fırsat yaratma becerisi ortaya çıkıyor. Dostoyevski’nin de dediği gibi “Önce biraz ağladılar, ama alıştılar şimdi. Aşağılık insanoğlu her şeye alışır!”  Kişinin kendine olan inancı tekrar tekrar pekişiyor. İş hayatında, kriz anında kontrolü elde tutmayı olanaklı hale getiriyor. İşte yine bir olumlama;  gelecek yıllara, zorlu yaşam koşullarına hazırlık gibi de düşünülebilir. Bu bakış açısı sayesinde olaylar ve durumlar daha katlanılabilir hale geliyor. Hayatı kendimize zehretmeye hiç gerek yok ki. Çamaşır sırası, çamaşır makinesi yetersizliği, fazla zaman alışı, kurutma problemi gibi sorunların baş göstermesi üzerine kendi keşfim olan poşette çamaşır yıkamayı öğrendim mesela. Sıcak su olması, sıkmada kollarımı kullanmam, güzel deterjan kokusu beni mutlu ediyor. Belki de mutlu eden, sorunumu tek başıma çözmüş olmamdır, kim bilir?

  Bir diğer konu ise; bunalım, duygusal çöküş, yalnızlık isteği dönemlerinde; kulaklık ve duşakabinin önemini kavramayla alakalı. Banyonun sadece fiziki açıdan kabul edilen ‘kir’den arındırmaktan ziyade; duygusal tortulardan da arındırdığını keşfediyorsun.  Yalnızlık ihtiyacını da yine duşta gideriyorsun. Farklı anlamlar yüklüyorsun işte. Bulunduğun alanı ve anı daha yaşanılabilir kılmak için… Kişisel farklılıkları, kırgınlıkları, suskunlukları kulaklıklara sığdırıyorsun. Soyutlanma ve yenilenme sürecinde bir çift kulaklık yoldaşın oluyor adeta. Yoldaşın sayesinde o andan sıyrılıp, olmak istediğin veya müzik evreninin seni yönlendirdiği yere yelken açıyorsun…

  En önemlisi saygıyı öğreniyorsun. İnsanları olduğu gibi kabul etmeyi… Kokularıyla, şapırdamalarıyla, kahkahalarıyla… Asla yapmam, katlanamam dediğin ne varsa yutmayı öğreniyorsun. Topluma, kalabalığa yeniden doğmayı öğreniyorsun… İşte bu da bir olumlama.

13-01-2022
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir