Günümüzün ‘NORMal’ Alışkanlığı Kaçma İsteği Üzerine - Tuğba Özcan (Yoga)

Günümüzün ‘NORMal’ Alışkanlığı Kaçma İsteği Üzerine - Tuğba Özcan (Yoga)

A+ A-

Yoganın bir çok tanımını yapabiliriz. Bir çok tanım ve açıklamanın arasında en çok yakın hissettiğim yoganın farkındalığımızı artırmaya götüren bir teknik oluşu. Farkındalığı geliştirmek için bulunulan anı gözlemleyebilmek ve anda var olabilmek gerekiyor. Patanjali’nin sutralarında anlattığı gibi yoga sadece fiziksel hareketlerden oluşan bir egzersiz pratiği değil[1]. Hatta asana olarak nitelenen fiziksel hareketler yoganın çok küçük bir kısmını temsil ediyor. Tüm pratikler insanın kendine ve dünyadaki varlık haline farkındalığını artırmayı hedefliyor. 5.000 yıl öncesine dayanan yoga bilimine bu çağda her zamankinden daha çok ihtiyacımız var diyebilirz çünkü teknolojinin hiç olmadığı kadar ilerlediği bu modern dünyada, görsel olarak ve işitsel olarak sürekli bir dikkat dağıtma hali içinde olmanın normalleştiği hayatlar yaşanıyor. Kültür alanında yapılan bazı çalışmalar bu dikkat dağıtma konusuna insanlarda oluşturulan istek/arzu üzerinden yaklaşıyor. Bulunulan durumdan ‘kaçma isteği’ bizi görsel alanda daimi farklılık sunan sinema, tv gibi kültürel tüketim ürünlerine bağımlı kılıyor olabilir mi?

“Modern sinema tutkusunu tamamen açıklayan bir şey var: kaçma isteği. Nasıl ki çalışma temposu ya da devlet otoritesi ruhsal bağlılığı ve dolayısıyla propagandanın gerekliliğini varsayıyorsa, teknik rejim altındaki insanlık durumu da çeşitli teknikleri sunarak gerçeklerden kaçışı varsayar. Zehri damıttığı gibi panzehiri de sağlayan bir teşkilata hayret etmemek elde değil.”[2]

Jachues Ellul’dan yaptığım bu alıntı, Kültürel Politika literatürünün ana temalarından biri olan ideoloji ve kültür arasındaki karşılıklı ilişki tartışmalarını doğrudan hatırlatıyor. Kültürel ürünlerin üretim süreci ve tüketimi nasıl ilişkilendirilebilir? Kültürel metaların üretimi ve yayılması konusunda ideolojinin belirleyiciliğinden söz edebilir miyiz? Ya da alternatif olarak, Gramsici'nin "karşı hegemonya" terimiyle anlatmak istediği gibi hegomonik gücü ortadan kaldırmak için kültür ürünlerini özgürleşme aracı olarak görebilir miyiz? Adorno, Horkheimer, Gramsci vb. gibi ideolojik tahakkümün belirleyeci olduğu savını mı  açıklayıcı bulmalıyız yoksa Hall'un o dönemde öne sürdüğü gibi kültürel çeşitlilik ve kültürel ürünler yoluyla özgürleşme olasılığı savını mı?[3] Bu tartışmaların ikili tarafının dışına çıkıp

Yukarıdaki alıntıda Jacques Ellul, sinema derken hareketli resimler, teknik ve bunların insan durumu üzerindeki etkisi hakkında yorumlar yapıyor. Sözü, kitle iletişim araçlarının izleyiciler için panzehir sağladığı ve aynı zamanda aynı sürecin alıcılara/izleyicilere zehir enjekte ettiği kültürel üretim ve yayılım sürecinin sistematikliğine işaret ediyor. Ellul’un günümüzdeki teknoloji kullanımının insanlık üzerindeki etkisini tartıştığı kitabından [4] ilham alarak anlatmak istiyorum. Modern dünyadaki insanların kitle iletişim araçları, kültürel ürün çeşitliliği ve teknoloji içindeki gerçekler/yanılsama ağında giderek daha fazla boğulduğunu öne sürüyorum. Burada, şöyle bir soru gelebilir: “İzlenilen yapıtlar vasıtası ile bilgiye erişim artıyor. Sinema, dizi gibi görsel kültürel yapımlar insanların sorgulama kapasitesini artıran, düşündüren, bilgilendiren bir kaynak olarak onlara fayda sağlayan bir şekilde kullanılabilir”. Bu argüman tamamen yanlış olmamakla beraber, bana göre eksik. Evet, teknoloji de diğer herşey gibi hangi amaca hizmet ettiğine göre iyi ya da kötü, faydalı ya da zararlı olarak kullanılabilir. Bu noktada hemfikiriz, ancak konuya daha temel düzeyde şu açıdan bakmayı öneriyorum: İnsanın bilgiye ve eleştirel düşünceye ulaşım kanalı sadece dışarıdan aldığı veriler mi? İzleyerek (ve hatta okumayı da dahil edebiliriz), dışarı kaynaklı bilgi edinmenin ‘norm’ olmasına neden bu kadar alıştığımızı soru haline getirelim istiyorum.

İnsanlar/izleyiciler, kültürel ürünlere ve kitle iletişim araçlarına alternatif bir davranış ile yanıt verebiliyor mu? Düzenli ve sürekli bir şekilde dışarıdan gelen uyaranlar ile dikkatimizi dağıtarak geçirmiyor muyuz zamanımızı?

Bağlamsal olarak teknoloji eleştirisini ele alan yapıtlara zamanımızı ayırdığımızda bile, teknolojinin insan davranışlarını ve praksisini kontrol eden bir sistem ağının örneği olduğunu doğrulamış oluyoruz. İzlemeye ayrılan sadece zamanımız değil, enerjimizi de vermiş oluyoruz. O anı ne yaparak geçiriyorsun? Kendinde misin? Ekranın sana sunduğu gerçeklik içinde mi?

Kaçma isteği ile nasıl baş edeceğimizi bilememek sorunumuz. Ve bu soruna çarelerden biri, anda kalma pratiği yapmamız için bize yöntem ve teknikler sunan yoga.

[1] Swami Prabhavananda, Christopher Isherwood. Patanjali'nin Yoga Sutraları. (2018) Okyanus Yayınları.

 

[2] Ellul, J. (1964), The Technological Society. New York: Vintage Books.

[3] Adorno, T. & Horkheimer, M. (1979), “The Culture Industry: Enlightenment as Mass Deception”, in Dialectic of Enlightenment, London: Verso.

Hall, S. (1980), “Encoding/decoding”, in S. Hall et al. (eds.), Culture, Media, Language, London: Hutchinson.

[4] Ellul, J. (1965), Propaganda: The Formation of Men’s Attitudes, Knopf.


Kaynakça

Swami Prabhavananda, Christopher Isherwood. Patanjali'nin Yoga Sutraları. (2018) Okyanus Yayınları. [2] Ellul, J. (1964), The Technological Society. New York: Vintage Books. [3] Adorno, T. & Horkheimer, M. (1979), “The Culture Industry: Enlightenment as Mass Deception”, in Dialectic of Enlightenment, London: Verso. Hall, S. (1980), “Encoding/decoding”, in S. Hall et al. (eds.), Culture, Media, Language, London: Hutchinson. [4] Ellul, J. (1965), Propaganda: The Formation of Men’s Attitudes, Knopf. Photo by Pixabay: https://www.pexels.com/photo/brown-fabric-sectional-sofa-275484/

01-04-2023
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir