Sinemada Yeni Gerçekçiliğin Doğuşu: MİZANSEN  - Kubilay Ergün (Sinema Yazarı)

Sinemada Yeni Gerçekçiliğin Doğuşu: MİZANSEN - Kubilay Ergün (Sinema Yazarı)

A+ A-

Sinemada yeni gerçekçilik kavramı İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kuramcıların sinemayı bir sanat olarak göz önünde bulundurmasıyla başlamıştır. Kurgu sanatının yaratıcısı olan Sovyet sinema yönetmeni ve kuramcısı Sergei Eisenstein dönemin avangard sinemacısı olarak temel anlam düzeyinde diyalektik kurgular oluşturmayı başardı. Sovyet kuramcının iyi ve kötü arasında oluşturduğu bu diyalektik kurgu anlayışı kendinden sonraki sinemacılar için bir ilham kaynağı oluşturdu ve kurgunun sinema içinde daha fazla yer almasını sağladı.


Sergei Eisenstein tarafından yönetilen Potemkin Zırhlısı filminden Odessa Adımları sekansından bir sahne. Bu sahnede bebek arabasının merdivenlerden düşmesiyle insanların çektikleri acı ve korku başarılı bir kurgu ile izleyiciye yansıtılır. Sinemanın birçok filminde bu sahneye atıfta bulunulmıştur.

İkinci büyük savaşın bitmesinin ardından Avrupa’da esmeye başlayan yeni gerçekçilik akımı sinemanın görselden çok konu ile ilgilenmeye başladığı dönem oldu. Daha sonralarında sinemada göstergebiliminin de kapısını aralayacak olan mizansen, odak görüntüleme ve plan-sekans ile izleyicinin doğrudan aktif bir şekilde filme katılmasına olanak sundu. Odak derinliği izleyiciyi görüntü ile gerçekçilikle olduğundan daha yakın bir ilişkiye sokarak izleyicinin istek ve dikkatinden imgenin anlamını inşa etmesini sağlamaktadır.

Eisenstein’ın filmleri neyse o’dur ama yeni gerçekçilik izleyiciye bir seçim özgürlüğü tanır ve gerçeklik ve film arasına bir sis perdesi koyar. Bununla beraber izleyici odak derinliği ve sekans bağlamında yapılan mizansen aracılığıyla filmden (imgeden) anlam çıkarır.

1948’de eleştirmen ve yönetmen Alexandre Astruc kamera-kalem çağı olarak tanımladığı, yönetmenin bir yazar sinemanın da bir yazı olduğu yeni bir sinema anlayışını ilan etti. Bununla sinema kuramı ilk defa matbaa harfleri yerine filmlerle yazıldı. Astruc’un ilan ettiği bu çağ 1960’lı yıllarda bir grup Fransız yönetmenin yeni dalga dönemini oluşturmasıyla yaşama geçirilecekti. Genç bir Fransız eleştirmen olan François Truffaut, Cahiers du Cinema’ya yazdığı makale ile Auteur Kuramını ortaya attı. Bir filmin yaratıcının ürünü olduğu, yapımından çekim sürecine kadar tek bir kişinin emeğinin sonucu olan ve gerçek temsiller yerine yönetmenin düşüncelerinin dışavurumu olan bu politika uzun yıllar boyunca Avrupa Sineması’nın mihenk taşını oluşturdu.

 

 


Kaynakça

James Monaco. (2002) Bir Film Nasıl Okunur. (Çev. Ertan Yılmaz). İstanbul: Oğlak Yayıncılık

26-06-2022
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir