Bir Melodram Klasiğinin Tasavvufla Yolculuğu: Gölge Oyunu - Zeynep Şen (Sosyolog)

Bir Melodram Klasiğinin Tasavvufla Yolculuğu: Gölge Oyunu - Zeynep Şen (Sosyolog)

A+ A-

Sanat ve kültür birbirini içeren birer olgudur. Birinin yansımasını diğerinde görmek mümkündür. Sanatın yansımasını kültürde, kültürün yansımasını da sanatta görürüz. Bu açıdan baktığımızda biçimsel benzerlikleri yönünden sinemayla da ilişkilendirilen Asya kökenli geleneksel bir sanat dalı olan “gölge oyunu” birçok toplumda da görülmektedir. Türk toplumunun “Karagöz ile Hacivat” olarak bildiği gölge oyunu, 1992 yapımlı Yavuz Turgul’un senaryosunu yazıp yönettiği, yapımcılığını ise Türker İnanoğlu’nun üstlendiği “Gölge Oyunu” adlı film file arklı bir tür olarak uyarlanıp Türk sinemasına katkı olarak sunulmuştur. Filmin oyuncu kadrosunda Şevket Altuğ, Şener Şen, Nazan Kesal, Ülkü Duru, Metin Çekmez’i görmekteyiz.

Filmin analizi bizi göstergebilimsel yönteme yaklaştırıyor. Ferdinand de Sassure, Christian Metz, Roland Barthes’in öncüsü olduğu dalda; insan algısına ulaşan, anlam taşıyan her şeyi görürüz. Seyirciye gösterge olarak tanınan bu örüntüler anlatılanın ortaya koyulması için çözümlenmesi gereken noktalardır. Filmin anlatısını çözümlemek ise öyküdeki olay örgüsünün nasıl yapılandırıldığını anlamamıza bağlıdır.

Senaristliğini Yavuz Turgul’un yaptığı "Gölge Oyunu" dram türünde bir filmdir. Sıradan iki insanın hayatını merkeze alıp neden sonuç ilişkisi içinde izleyiciye sunan bir film. Bir nevi Yeşilçam melodramlarına benziyor. Günlük hayattaki doğal mantıktan çok duygulara, heyecanlara sesleniyor. Bunun yanı sıra Yavuz Turgul, Yeşilçam sinemasının kodlarını çok iyi bilen biri olduğu için bunu özgün bir biçimde kullanıyor. “Gölge Oyunu” filminde de kullandığı kodlar aslında net bir biçimde dikkat çekmektedir. Örneğin, pavyona konsomatris olarak getirilen Kumru karakterinin; dürüst, adaleti sağlamaya çalışan Mahmut tarafından sahiplenilip kurtarılması. Benzer şekilde Kumru’nun sağır, dilsiz; Mahmut’un yetimhanede büyümesi, Abidin’in annesi tarafından terk edilmesi, Kumru’nun annesinin cezaevinde olması gibi temalar aslında yeşilçamda sık sık kullanılan temalardır.

 

                     

Mahmut ve Abidin’in hayatlarında olan ya da olmayanların bir hayal ürünü mü yoksa gerçek mi olduğuna anlam veremediği fakat aynı anda dışarıda da bir yaşam sürdüğü bir kurguyu izlemekteyiz. Mahmut ve Abidin iç açıcı olmayan bir çocukluk geçirmiştir. Biri yurtta büyümüş ve on dördüne geldiğinde arkadaşlarının yaptığı kötü bir şakadan dolayı travma yaşayarak yurttan kaçmış ve yaşam mücadelesine başlamıştır. Diğeri ise annesinin; kırmızı bir ruj sürüp parlak, dekolte kıyafetler giydiği gün kendisini terk ettiğini anlatıyor. Her ikisi de yaşadıkları travmadan dolayı insanlara karşı güvensizleşmiş, tek dertleri hayatlarını idame ettirmek olmuş. Mahmut içine kapanarak kendini dış dünyadan izole etmiş dürüst bir gençken Abidin onun tam tersi bir karaktere sahip birini canlandırmakta.  Hırsız, yalancı, çapkın… Abidin terk edilme korkusundan dolayı karşısındaki insana karşı bağlılık hissi duyamıyor. Çapkınlığını da buna bağlıyor.

Anlatıyı güçlü tutan tarafları ise genellikle erkek karakterler üzerinde kurulan dostluklar ya da çatışmalar olmasıdır. 

Abidin ve Mahmut’un yolları bir şekilde kesişir ve hayat mücadelesine birlikte devam edip ‘komik’ olmaya karar verirler. Komiklik; topluluk önünde sözlü iletişim ile jest ve mimik gibi estetik yargılarını kullanıp eğlendirmeye yönelik bir iş alanıdır. Doğaçlama yeteneği, kıvrak zeka, dilde yüksek hakimiyet isteyen, partnerinle tam uyum gerektiren bir türdür. Tıpkı Abidin ile Mahmut gibi. Onlar Korsikalı Kardeşlerin ‘Gölge Oyunu’ndaki temsilcileri. Onlar birbirini tamamlayan bir bütün.

“Sırtın partnerine dönük olsa bile onun ne düşündüğünü bilirsin”

Turgul’un filmlerinde öne çıkan diğer bir yön ise modern-geleneksel çatışmasıdır. Bunu filmde sahne sanatları-kabaredeki hızlı değişimlerde görüyoruz. Abidin karakteri de ‘bizim türümüzde komik kalmadı artık, altın değerindeyiz biz.’ sözleriyle komedideki değişim dönüşümü vurgulamaktadır.

Gölge Oyunu’nun en önemli yönü tasavvufi bir anlam taşımasıdır. Aslında Kumru karakteri Abidin ve Mahmut’un içsel yolculuk halinde onlara yardım edendir.

Hayatlarının dönüm noktası çalıştıkları pavyona gelen sağır, dilsiz, kimsesiz bir genç kız ile oluyor. Mahmut bu kıza yardım etmek isteyip ona sahip çıkarken Abidin kızı istemez ve Mahmut ile sürekli bu konuda tartışırlar. Mahmut ısrarla kıza yardım eder, annesini bulur ve cezaevinde olduğunu öğrendiği annesi ile görüşmesini sağlar. Annesi de tıpkı Kumru gibi sağır ve dilsizdir. Mahmut, Kumru’yu sürekli annesini görmeye götürür. Bu sırada Mahmut ve Abidin’in  zamanla araları açılmaya başlar ve bir gün ciddi anlamda kavga ederler. Ortaklıklarını bitirirler. Abidin yanına başka birini bulur ve onunla devam eder komik olmaya. Fakat çok mutsuzdur, yalnızdır ve bunalıma girmiştir. Bu süreç onu intihara sürükler. Tesadüf aynı yerde olup haberi alan Mahmut,  Abidin’in hayatını kurtarır ve tekrar barışırlar. Ertesi gün uyandıklarında yanlarında Kumru’nun olmadığı gören ikili yana yakıla onu aramaya başlarlar. Fakat hiçbir yerde bulamazlar. Çalıştıkları pavyondaki herkese sorarlar; “sizde gördünüz, bakın hepimizin toplu fotoğrafı var, siz onu süslediniz eğlendik hep beraber, patron bak sana borçlandık, hani demiştin ya bu kızı kaybederseniz ondan alacağım beş milyonu sizden alırım diye, kızı kaybettik vs...”söylemleri olur.

Fakat herkes kızı görmediğini, öyle biri olmadığını, hayal gördüklerini söylüyor. Her ikisi de çok şaşkın bu duruma. Nasıl olur böyle bir şey? Biz onu gördük, beraber yaşadık ama onlar hatırlamıyor, görmedik yok öyle biri diyorlar.

 

                     

Tasavvufta önemli bir değer olan şey, Allah’a yolculuktur. Bu filmin içinde de Kumru; manevi yolculukta Mahmut ve Abidin’in nereye gitmesi, kimle tanışması, ne yapması ya da ne yapmaması gibi yol gösteren, onları aydınlatan bir karakterdir. İyiliğe gitmeleri, doğruya ulaşmaları için yol gösterendir. Bir nevi Kumru, onların kendilerini bulma yolundaki içsel yolculuk aracı. Bir benzerinin Rus yönetmen Andrey Tarkovski’nin ‘Stalker’ adlı filminde de görüyoruz. Orada da yolculuk olgusu insanın hakikati arayışındaki bir dışavurumdu. Gölge Oyunu ve Stalker’ da da “yolculuk ve arayış” teması var.  Hakikati, gerçeği arama, bulma… Gölge Oyunu’nda yolculuk teması karakterlerinin evden atılması, İstanbul’un çeşitli semtlerini dolaşması, Mahmut’un Kumru’nun annesini araması, buna Abidin’i de dahil etmek istemeleri gibi sahneler yansıtıldı. Bilindiği üzere tasavvufta yolculuk; arayış, kendini arama, özünü bulma, kendileri olma yolunda adımlar atma, hakikate ulaşma gibi anlamlar taşımaktadır. Bunun yanı sıra ara ara ikili arasındaki çatışmalar ve bir süreliğine yaşadıkları ayrılık teması. Tıpkı Mahmut ve Abidin’in yaşadıkları gibi. Bu olguların yaşanmasında ana karakter Kumru’dur. İnsan görünümünde doğaüstü güçlere sahip bir karakteri, ilahi bir gücü temsil ediyor. Mahmut ve Abidin’in kendilerini bulma yolunda yardım etmesi yol göstermesinin yanı sıra ev sahipleri yaşlı kadının ölümü, ölü kuşu diriltmesi de bu olguyu destekler nitelikte.

Yeşilçam melodramlarının klasik özelliği ise mutlu son ile bitmesidir. Gölge Oyunu’nda da iki karakterin küslük yaşamasının sonunda tekrar barışmaları ve hayatlarını yoluna koymak için kendilerine çeki düzen vermeleri ile bunu bütünleştiririz.

İşte tam bu noktada “olan ya da olmayanların bir hayal ürünü mü yoksa gerçek mi olduğuna anlam veremediği fakat aynı anda dışarıda da bir yaşam sürdüğü bir kurgu” olan Kumru sayesinde Abidin ile Mahmut’un iç dünyalarında kendilerini bulma yolunda verdikleri mücadelenin sona erdiğini görüyoruz.

Bu durum perde-dünya, insan-gölge, hayali-yaratıcı-var olan gibi kavramları ön plana çıkarır. Bir hayal perdesinde yaşarlar. Bu perde mekân ve mesafe tanımıyor. Her şeyi üst üste koyuyor, kaldırıyor, kuruyor, kırıyor, yıkmak-toplamak hepsi kendi ellerinde. Suretlerini durduruyor, yürütüyor, koşturuyor, zıplatıyor… Tıpkı rüya alemlerinde olduğu gibi.
 

 

 


Kaynakça

• AÇAR, Mehmet (2007). “Gölge Oyunu”, (Derleyen), Burçak Evren. Yavuz Turgul, Antalya: Aksav Yayınları, s.62.

• CHİTTİCK, William (2016c). Varolmanın Boyutları Tasavvuf ve Vahdetü’l Vücud Üzerine Yazılar, (Çev: Turan Koç), İstanbul: İnsan Yayınları.

• CÜNDİOĞLU, Dücane (2016). Sanat ve Felsefe, İstanbul: Kapı Yayınları. DADAK, Zeynep ve GÖL, berke (2005). “Söyleşi: Yavuz Turgul”, Altyazı Dergisi, 37, ss. 50-53.

• ERDOĞAN, Nezih (2018).Gölge Oyunu: Geçiş Döneminde Sinema Tefekkür Eden Film, (Derleyen), Barış Saydam. Eskimeyen Filmler-2, İstanbul: Küre Yayınları.

• GIOVANNI, Scognamillo (2005). Türk Sinemasında Şener Şen, İstanbul: Kabalcı Yayınevi. • GÖKÇE, Övgü ve GÖL, Berke (2005). “Türk Sineması ve Gelenek: Bir Senarist Yönetmen Olarak Yavuz Turgul”, Altyazı Dergisi, 36, s. 20-28. • https://embed.letterboxd.com/film/the-shadow-play/

GÖRSELLER https://www.pexels.com

12-10-2021
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir