Benliğin Sanrıları - Ceren Arslan (Sosyolog)

Benliğin Sanrıları - Ceren Arslan (Sosyolog)

A+ A-

İnsan, tarih boyunca varoluş nedenini sorgulamış ve varlığını hep bir amaçla kuşatmıştır; fakat bana kalırsa yaşam tamamen bir oyalanma halidir. Özellikle kendini mutluluğa adayan insan kadar yanılanı yoktur. Hayatın ve insan olmanın özüne erişebilecek birileri varsa onlar da acıyı ve kendini aşmayı göze alanlardır. Buradaki asıl mesele şudur: Zihnindeki zincirlerden kurtularak toplum tarafından sana tahsis edilen benliği yıkmaya ve rahatını bozmaya, kendini yıkıp yeniden yaratmaya  cesaretinin olup olmadığıdır.

Doğduğumuz andan itibaren maruz kaldığımız çevresel faktörler kişiliğimizi oluşturmada büyük rol oynar. İçine doğduğumuz ailenin kültürel yapısıyla, değer yargılarıyla ve inançlarıyla yoğruluruz; bunlara bir de sosyal normlar eklenir. Temelde benliğimizde hep dış faktörlerin kalıntıları vardır,  bunları ne kadar içselleştirirsen o kadar kabul görür ve daha mutlu bir yaşam  sürersin, yeter ki çarkların dışına çıkma. Zincirlerine bağlı kaldığın süre sorun yoktur, yaşam sakince akıp gider. Eğer günü gelip zincirlerini kıracak farkındalığa erişirsen de huzurundan feragat etmen kaçınılmazdır. Kişi ne kadar derine inerse o kadar yalnızlaşır, anlaşılmaz olur; derine inmiş olanın hakikatiyle yüzeyde kalmışların hakikat algısı bir değildir ve yüzeydekiler hep daha kalabalıktır.

Nietzsche de bireyin kendi olabilmesi için geleneksel ve ahlaki ölçütlerin yıkılması gerektiğini vurgular ve bu görüşünü Übermensch yani üst insan kavramıyla pekiştirir. Onun üst insanı iyinin ve kötünün ötesindedir, sorgular, toplumsal beklentiler ile değil, kendi güç ve iradesi ile yaşar. Tabii bu süreç sancılıdır ama zaten bu sancılar üst insana ulaşmanın evreleridir. İnsan yaşamında acı kaçınılmazdır, dolayısıyla insan ondan kaçmak yerine itici bir güç olarak kullanmalıdır. Acının yarattığı içsel mücadele mevcut potansiyeli ortaya çıkarır, bu yüzden ''öldürmeyen acı güçlendirir'' der. Yaygın olarak bilinenin aksine nihilist değildir, tam tersi nihilizmi aşmaya çalışır. Aslında hiçliğe ve ızdıraba rağmen insanı yaşamaya iter; ''amor fati'' (kaderini sev) der.  Yöntemi belki çok pozitif olmayabilir, lakin insanın kendi hakikatine ulaşmasındaki  gerçekçi ve derinlikli tutumu onun görüşlerini benim için farklı kılıyor.

Hayatın içerisinde bulunan mutluluk adı altındaki sahtelikleri yaşamaktansa, gerçekliğin acısını yaşamak bana da her zaman daha cazip gelmiştir. İnançlardan ve ahlaki yapılardan ziyade akıl ve vicdanla kendi içimde ürettiğim değerlerle hareket etmek daha önemli olmuştur. Ebetteki akıl ve vicdan da diğer faktörlerden etkilenir fakat doğruyu, yanlışı sana ezberletildiği şekilde değil, bilinç ile elde etmeni sağlar.  Sığ sularda yüzmektense bazen boğulmayı göze almak daha insanca bir eylemdir.

Ancak şunu da görüyorum ki insan denen çelişkili varlık, ne kadar benliğini aşmaya çalışırsa çalışsın kendi duvarlarına çarpmadan edemiyor.

 


Kaynakça

Görsel: www.pexels.com

05-09-2024
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir