BÜYÜKLER Ve küçükler - Eylem Aktaş (Hayatın İçinden)

BÜYÜKLER Ve küçükler - Eylem Aktaş (Hayatın İçinden)

A+ A-

Karamsarlığın yakın zamanlarda peşini bırakmak istemediği şu günlerde, varolmanın dayanılmaz hafifliğini hissedeceğimiz günlerin de azalmış olduğunu görmek çok acı verici. Son zamanlarda yaşanılan afetler, siyasi bunalımlar ve uzlaşımlar, teknolojik ayaklanmalar, insanı yardımlaşma ve yağmalamalar ise esaretin bedeli haline geldi.  

Aslında bu yazı bir bireyden toplumdaki diğer bireylere haykırış olarak nitelendirilebilir. Sebebi açıkça bellidir ki; bireysel doygunluğa erişmeden, toplumsal uyanış bilinci de ortada olmayacaktır. İnsanımızın 7'den 70’e bilinçli bireyler haline gelmesi her birimizin elindedir. Bunu uygulayış biçimlerimiz ortak normlara dayansa bile uygulayacağımız kişiler aynı normları kabul etmeyebilir. Bunun en temelinde ise korku ve hodkâmlık vardır.  

Korku; ben bu insanın yaptığı davranışın kötü olduğunu biliyorum doğrusunu ona göstermek istiyorum ama ya bana kötü davranırsa veya zarar verirse? düşüncesidir. 

Hodkâmlık; doğrusunu öğrensin, banane her cahili ben mi düzelteceğim? düşüncesidir. 

İnsanımızın, şahsiyetlerinin dolgun-özgün birey olma noksanlıkları ve buna rağmen her şeyi aynı anda ve aynı şekilde olmasını isteme arzusu da beni hayretler içerisinde bırakıyor. 

Cücelerin dev gölgeleriyle yapılan savaşta kılıç oyunculuğunun da bilinçsiz insanımıza yıkılması da cabası tabi. 

Her şey açıkça ortadayken sorun nedir? 

Keşke durum sandığımızdan da kolay olsa. 

Anlatayım; 

Bizler kendi kültürümüzü böbürlenerek anlatsak da aslında içten içe çürüyoruz. Yeni nesil gözlerle bakmayıp, onlarla duymayıp ve onlarla konuşmuyoruz.  

Yakın zamanda yaşanan felaketlerimiz, son birkaç yılda gerçekleşmesi beklenen durumlardan bir tanesiydi. Yıllardır eski nesilden gelip yeni nesile uygun gözlerle bakanlarımız, gerekli önlemlerin alınması ve yaşanılacak olan hayata daha değerli gözlerle bakmamızı sağlamaya çalıştılar. 

Hangi birimiz hala yaşanmamış bir felakete bir hazırlık yapıyoruz ya da yapmakta olduk? Var olan afetlerimize bile gerekli önlemleri almıyoruz ki. Sözün meclisten dışarı olduğu durumlarda kendilerini bilenler, bu konunun dışında olduklarını zaten bilirler. 

Cücelerin, devlerin sahnesinde sandalyeleri sağlamlaştırılmak için kullanılması bizlere bencil bakış açısıyla işlenmiş olsa da aslında var olan develerin de bir zamanlar cüce olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Kendilerini yüksekte görmek isteyen cüceler uygun koşullar altında kendi gölgelerini, cüceleri ezerek yaratıyorlar.  

Ee hiçbir zafer karşı tarafı ezmeden kazanılmıyor değil mi?  

Evet. 

Girdiğimiz onca sınavlardan aldığımız başarılar, aldığımız terfiler, refah düzeyimiz, her biri başkalarından daha fazlasını isteyip ona göre olan çalışmalarımızla elde ettiğimiz başarılardır. 

Bir tarafın daha büyük ve diğer tarafın daha küçük olduğu durumlardır.  

Küçükler veya var olan büyükler bencil bir bakış açısıyla daha da büyümek isterse bu durum hep terazinin adaletsizce dağıtılması ona ait olanı başkasından alarak kendi kefesini doldurması anlamına gelir.  

Şu anki büyüklerin, karşısındaki küçüğün günün birinde onun gibi büyüme isteğini kötü amaçlarında kullanmayıp ona örnek olması için vicdanlı ve onurlu bireyler haline gelmesi gerekir. Terazideki dengeyi adaletli bir şekilde dağıtıp, büyüklerin sırası geçtiğinde kalanların küçüklere dağıtılması için de ön ayak olması geleceğe umutla ve yeni nesile uygun olarak bakmak daha uygun olur.  

Cücelik şu anda bana göre kendi kabuğunu geliştirmeyip varolanla yaşamak veya bu kabuğu hemen yepyenisiyle ve daha genişiyle değiştirmek gibi geliyor. Bense kendi kabuğumu biraz daha çiçeklendirmeye çalışıp basamak basamak genişletmek istiyorum. Belki günün birinde ben de bir büyük olurum. 

Eskilerden olup yeni nesile uygun bakanlarımızın çoğalması dileğiyle. Kendinize güzel bakın.  

19-10-2023
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir