Nereden Geliyor Bu Narsizm’in Suyu II - Merve Doğanlar (Psikolog)

Nereden Geliyor Bu Narsizm’in Suyu II - Merve Doğanlar (Psikolog)

A+ A-

Peki bu değilse nedir bencillik?

Sözlükte;”Kişi aşırı derecede kendisiyle ilgili olduğunda,başkalarının çıkarlarına vermesi gereken hassasiyeti orantısız bir şekilde verdiğinde ortaya çıkan bir durum”olarak geçer.Yani bencillikte Jean Cocteau nundeyimiyle ” Siz kendinizle ilgili konuşmak için can atarken ,kendi hakkında konuşma için ısrar etme “ vardır.Bencillik kimi zaman dengeyi kaybetmeye dayandığı için daha değiştirilebilir bir tarafı vardır bana göre.Etikettir fakat değişkendir de.Bencilliğin tehlikesi; diğer evreler gibi kişinin zihnindeki yorumlama hataları ve sabitleşmesi ihtimalidir.Öte yandan narsistik kişilik bozukluğuna bakacak olursak direncin kırılmasının bencilliğe göre daha zor olduğunu görebiliyoruz.Çünkü narsizm in temelinde bakımvereninözellikle çocuğun doğumundan 7 yaşına kadar olan döneminde  duygusal ya da fiziki yoksunluğunun,travmalarının(hatta hamileyken bile),ebeveynin çocuğun yine 7 yaşına kadar olan sağlıklı benmerkezciliğini reddetmesinin, ebeveynin tutarsız uygulamalarının ve ebeveynlerin kendi ihtiyaçlarını karşılamak için çocukların kullanıldığı bir aile ortamı oluşturmalarının da etkisiyle kendilik – kişilik gelişimine verdiği hasarlar yatar.Çocuk bahsettiğimiz otistik dönemden çıktığında ise  dış dünyadaki nesnenin (anne ,baba bakımverenher kimse) duygusal ve fiziksel yakınlığından benliğini anlamlandırmaya başladığı için de bu dönemde anlamlandırdıkları ya da maruz kaldıkları durumlar örüntüler halinde kümelenir ve benliğinin ayrılmaz bir parçasını oluşturur.Bu bakımdan narsizm ve bencillik birbirinden ayrılabilir diyebiliriz belki de.Yani bencillik biraz daha davranışlarla ilgilidir ve davranışlar değiştirilebilir fakat narsizmde benlik algısında ciddi hatalar ve yaralanmalar vardır.Mesela,narsistlerde genellikle empati yoktur.Bu sebeple yaptıkları yardımlaşma,özveri ya da entelektüel yatırımların hemen hepsi kredi toplama,dikkat arama,daha yüksek bireysel kazanım elde etme ve narsist yapılarını düzenlemeye yöneliktir ve yine bu sebeple de başkalarının duygu,düşüncelerini anlayıp hissetmede yabancı kalırlar.Aslında Karen Horney’e göre “Narsizm kendini sevmenin değil,kendine yabancılaşma” nın bir ifadesidir.Kişi önce kendine yabancılaştığı için diğerleri de onun için yabancı olur ve kişi asıl benliğini kaybettiği için kendi ile ilgili illüzyonlara asılır.Bu sebeple de kişi kendini gerçekçi olmayan bir şekilde şişirir ve ortaya patolojik bir görünüm çıkar.

Şimdi ;eğer çok azıcık daha geriye gidersek şayet başta konusunu ettiğimiz Piaget ve Freudun ayrıştığı noktayı daha net kavrayabiliriz belkisiJ

(en yukarda bahsettiğim atıf tam da burada başlar ;))Freudyenteoride narsizm libidonun (yaşam enerjisi) kişinin kendi benliğine yönelmesiyle ortaya çıkar.(Aslında piaget de otistik dönemle de bunu kast ediyordu)Freud kendi kuramında bunu, birincil süreç ve ikincil süreç olarak ikiye ayırıyor.Birincil süreçte gelişimin ilk yıllarında çocuk kendini dış dünyadan ayıramadığı için,kendini sevgi nesnesi olarak görür(yani hep bana hep bana :D)ki bu olağan/doğal durumdur.İkincil süreçte ise ilerleyen gelişim dönemlerinde dış dünyada aranan sevgi nesnesinin bulunmamasıyla libidonun yeniden benliğe yönelmesini ifade eden patolojik özellikler ortaya çıkar ki bu yetişkinliğe erişildiğinde narsizmi oluşturmaya ve beslemeye yeterince alan oluşturur.Tam şurda piaget Freudun bu kuramı için :”narsizmdeki bu kendine yönelmiş sevgi durumu, kişi kendini tanıdığı için değil,rüya ve arzularının dışındaki her şeyi görmezden geldiği için ortaya çıkar” der ve Freud ‘danfarklı olarak narsizmi– benlik bilincinin yokluğu devam ettiği sürece- mutlak bir benmerkezcilik  mahkumiyeti olarak ifade eder.Başka bir tabirle çocuktaki bu boomerang etkisinin ebeveyn tarafından farkındalıkla cevap verilmemesi ya da geri bildirim alınamaması halinde kişinin kendi ve ilişkileri üzerinde devam eden bir patinaja dönüştüğünü söyleyebiliriz....Ve bana hatırlatın dediğim yer tam da burası olabilirJNe demiştik;” kişisel sembollerle oluşturulmuş otistik düşüncenin hayatımızın büyük çoğunluğunda bizimle kaldığını ancak yaşla birlikte rolünün değiştiğini” söylüyordu bize Mr.Piaget.Yani narsizm bize hayat boyu eşlik eden bir oluşum fakat kişinin hayatındaki olumsuz,yıkıcı,yıpratıcı etmenlerin yoğunluğunun buradaki narsizmin sağlıklı ya da patolojik bir görünüm alıp almamasında çok büyük bir rol ortaya koyduğunu söylemek mümkün.

İşin vehametini ortaya çıkaran çalışmalara gelirsek şayet :

1979-2009 yılları arasında Konrarth ‘ın 13.737 öğrencilerine uyguladığı empati ölçeği sonuçlarına dayalı çıkan analizinde öğrencilerde %48 oranında empatide düşüş olduğunu tespit etmiş.Bu tip çalışmalara bakıldığında narsistik yapılanmalardaki yükselişin tırmanmasıyla beraber empatinin tam tersi düşüşte olması olası etkenleri düşündürüyor haliyle.Bunun özellikle bilinçsiz ve bağımlılık düzeyine varan teknoloji kullanımından kaynaklandığını düşünen hatrı sayılır birçok araştırmacı var.Çünkü yapılan başka bir araştırma, öğrencilerin günde ortalama 9.5 saatini sosyal medyaya ayırıyor olduğunu,her 10 üniversite öğrencisinden 8inin yatağında cep telefonu ile uyuduğunu gösteriyor.

Elbette tüm bunları bilmekten öte ne yapabiliriz daha kritik bir soru. Çünkü hepimiz bu anlattığımız gelişim evrelerinden çıkmış olsak da,yetişkinler olarak bilişsel(düşünme,öğrenme,anımsama vs) ya egocentrizminyani benmerkezciliğin tamamaen üstesinden gelebilmeyi zor buluyoruz  ya da çocuklukta maruz kaldığımız istismar ya da ihmalin ve neticesinde pratikte bahsettiğimiz özellikle patolojik  narsizmin başı çektiği birçok kişilik bozukluğunun hem ferdi hem de toplumdaki vehametine seyirci kalmanın ötesine geçmekte zorlanıyoruz.

Tüm bunlara rağmen her benmerkezci insan narsist diyemesek de,her iki kulvardakinin de daha düşük gerilim ve daha az karmaşa için istedikleri konforu elde ettiklerini söyleyebiliriz.Şu ara ve birçok zamanda fenomen “konfor alanından çıkmak” kalıbına taban tabana ters bu durum tabiîki..Gerçi biz bu konfor alanından çıkma işini de genellikle büyük hamlelere endeksliyoruz,bu da ayrı bir handikap.Çünkü rahatlıktan çıkmak fiili bir hamle yapmaktan önce zihinsel bir sıçrayışa izin vermeyi gerektir insanoğlu için. Zihnimizdeki bazı  kalıpları değiştiremesek de alternatif üretmek,o alternatifleri zenginleştirmek,biraz o düşünceyi bekletmek,doğru bir diyafram nefesi almak belki bir günde banka sırasının en önüne geçme güdüsünü yok etmez ama etkisini azaltıcı tabiri cazise kas gevşetici etki yapabilir.

Burda bir klişeyi daha tekrar etmekte fayda görüyorum “ geçmişi değiştiremeyebiliriz ama geçmişe yüklediğimiz anlamı değiştirebiliriz”.Bu belki profesyonel destekle veyahut da içsel motivasyonumuzla ya da kendimize gerçek anlamda yatırım yapmaya net bir biçimde karar verdiğimizde olabilir.Hangisi olursa olsun önce değişmeyi kabul etmekten geçiyor her şey.

Değişmek için içimizde daha kaç korku,endişe,karmaşa kapısı var bilmiyorum ama bunları içimizde kapalı tutmak bizi esarette tutar.Umarım her birimiz bu esarete kafa tutacak cesarete kavuşabiliriz bir gün…

 

16-11-2021
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir