Gazeteciler ve Cadılar  - Zeynep Özdemir (Gazeteci)

Gazeteciler ve Cadılar - Zeynep Özdemir (Gazeteci)

A+ A-

Başlık size “Ne alaka acaba?” dedirtti, biliyorum. Ama kısa bir süre ayırdığınızda yazının sonunda o kadar da alakasız gelmeyeceğine eminim.

En eski kayıtları M.Ö. 930’lu yıllara dayanan cadılık; birçok dini ve kültürel inanışta kötü bir figür, kötülüğe hatta şeytana hizmet ettiği düşünülen, doğaüstü güçleri ile insanları korkutan bir figür olarak yer alıyor. Öyle ki bu kadar eski bir dönemde ortaya çıkmış cadılar, değişen dünya düzeninde bile hala kendine “kötü” karakter olarak yer bulabiliyor.

Modern dünyanın içerisinde de masallarda, kitaplarda, dizilerde ve filmlerde sivri şapkalı, çirkin ve kötü ruhlu resmedilen cadılar; genel olarak güzel prensesleri kıskanır, güç ve iktidar sahibi olmaya çalışır ve doğaüstü güçlerini kötülük için kullanır.

Tüm bu klasiklerinin yanında bazen de cadıların arka plandaki yaşantıları ve hisleri ele alınır. Örneğin Pamuk Prenses’e kızlarıyla beraber kötülük yapan üvey anne -ki bir üvey annenin büyü gücü olmasa bile cadı özellikleriyle servis edildiği çok fazla içerik var- geçmişinde fakir bir hayat sürmüş, evlenip iki kızı olduktan sonra eşi ölmüş ve yine fakirlikle mücadele etmeye başlamış. Tabii ki bunları yaşadığı için illa ki gidip bir başka adamla evlenerek servetini kullanmak istemesi ya da Pamuk Prenses’e kötü davranması gerekmez. Ama özellikle masalların doğduğu o eski çağları düşündüğümüzde bir kadın olarak yaşayabileceği çizgilerin sunulduğu ve kadınların çalışmadığı bir dünyada böyle bir yol seçip, sahip olamadığı şeylere sahip bir kızı kıskandığı için kötü şeyler yapması gayet insani bir davranış değil mi?

Bir başka örneğe geçelim. Mangası da bulunan bir anime dizi olan Castlevania’da çeşit çeşit hastalıklarla mücadele edilen, bilimin gelişmediği ve bu yüzden çok fazla sıkıntının yaşandığı bir coğrafyada bir kadın insanlara tedavi bulabilmek için vampirlerin lideri ya da en eskisi olarak ele alınan Drakula’dan yardım ister. Özellikle tıp alanında engin bilgi ve bilimsel araçlara sahip Drakula kabul eder ve kadına her şeyi öğretir. Bu sırada da birbirlerine âşık olurlar. Tüm bu süreçte kadın halka şifa dağıtır ve daha önceleri ölümlü olan hastalıklardan halkı kurtarır. Ancak bir gün gelir halk kadının “cadı” olduğuna, şeytan işi şeyler yaparak kötülüğe hizmet ettiğine karar verir ve kadın yakılarak idam edilir.

Şimdi diyeceksiniz ki gerçekliği kanıtlanmamış bir mit olan cadıyı anlatıyorsun, bunu anlatırken de bir çizgi dizi ve masalı örnek veriyorsun. “Bunun gazetecilikle ilgisi ne ve dayanağın ne?” dediğinizi duyar gibiyim. Gelelim o konuya. Fikir, insan dünyasında özellikle de düşünsel ürünler verilirken en önemli şeydir. Kendinize ait bir fikriniz yoksa yazacağınız konuya dair düzinelerce kitap, makale ve hatta tez okuyun bir işe yaramaz. Çünkü onlar zaten yazarlarının fikirlerini içeren yapıtlardır. Özgünlük ve ortaya atılan farklı bir sav olmazsa düşünsel bir yapıt da olmaz.

Dönelim cadılık ve gazetecilik bağlantısına. Cadıların var olup olmadığını bilmiyoruz. Ya da hangi sebeplerle insanlar cadı ilan edildi, gerçekten büyü diye bir şey vardı da onu kullandıkları için mi yoksa çağının ötesinde yaşayan zeki ve yetenekli insanlar mıydı? Şu zamanda şu teknoloji ile bile onları anlayamıyor, anlamlandıramıyorken bundan binlerce yıl önce insanların onları anlamasını ve kabullenmesini beklemek, onlara bilmedikleri ve anlamadıkları şeyler yüzünden cadı diyerek korkuyla onları katlettiklerini bir ihtimal dahi olarak ele almamak bence çok büyük bir kibir göstergesi olur ve bizi o insanlarla aynı kefeye alır.

Sonlara gelirken sizi zorlamamak adına ben dile getireceğim. Yazımızın ana fikri “insanlar anlamadıkları şeyden korkar ve önünü keser”. İşte bu noktada cadılar ve gazeteciler bence benzerlik gösteriyor. Bir “cadının” öyle bir ortamda belki de bütün arkadaşları ya da ailesi gözünün önünde infaz edilirken sırf yaşamak için kendini gizlediğini düşünün. Hatta belki de kötülük yapan cadılar bu şekilde doğdu. İntikam arzusuyla. Ya da bir sürü yetenekli, özel güçleri olan insan bu yüzden köreldi. Yaşayabilmek için.

İşte gazetecilikte de etkisi olduğunu düşündüğüm ve cadılarla benzediğimizi söylememe sebep olan şey bu. Gazeteci, karşı çıkandır. Eleştirendir. Doğruya ulaşmak ve bunu halka iletmek için kendi ideolojisini bile kenara bırakandır. Ya da öyle olmalıdır. Ya biz de tam olarak bu gerekçelerle yanlış anlaşılan ve kendileri gibi olmadığı için önü kesilen ya da yeterli görülmeyen kişilersek? Ya mesleki anlamda en çok eleştiri alan “gazetecilerin tarafsızlığını kaybetmesi” konusu da bunun bir sebebiyse? Bazılarımız “yaşamak” için asimile olup beklenen şeyleri yaparken bazılarımızsa kendinden ödün vermek istemediği için “cadılığını” saklayıp içinde yaşıyor ve dünyanın onu anlayıp kabulleneceği günü bekliyorsa?

Ya gazeteciler olarak biz, modern dünyanın cadılarıysak?

 


Kaynakça

Görseller Pinterest üzerinden bulunup yazar tarafından birleştirilmiştir. Görsel linklerini aşağıda bulabilirsiniz. https://tr.pinterest.com/pin/155303887822380540/ https://tr.pinterest.com/pin/344666177730025424/

21-04-2024
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir