Ben ve Kendim - Aga Suhanov (Tarih)

Ben ve Kendim - Aga Suhanov (Tarih)

A+ A-

Kendimle tanışalı yani benim kendimle tanışalı çok vakit olmadı. Sanırım altı aya yakın oldu. Yoksa kendimin benle mi, demeliyim bilemedim. Başta, ikisi de içimde olduğundan, aynaya bakarken gözüken ben mi yada aynaya bakan ben mi? sorusu gibi saçma, hangisinin gerçek ben hangisinin kendim olduğunu bilemiyordum. Artık, içimizde kaç kişi yaşıyorsa. Ancak zamanla: güneş yavaş yavaş batarken, karanlığında güneşi takiben aheste aheste çökmesi gibi: keskin olmasa da belirgin hatlarla sonradan tanıdığım kendimle konuştukça, benden ayırmayı öğrendim. Şimdiyse, içime cin girmiş gibi kendim beni ele geçirmiş durumda. Tabi bu durum yıldırım çarpmış gibi hemen olmadı. Tanıştıkça, alıştıkça, usul usul gelişti, yerleşti beni esir aldı.

Ömrümü kül eden o kaza olmasaydı belki de böyle olmayacaktı. Kaygı, kederden uzak eşimle mutlu mesut yaşıyorduk. Çok severek evlendiğim eşimle beş yıllık evliydik. Kısa süren küskünlükler hariç, hiç kavga ettiğimizi hatırlamıyorum. Hanı derler ya: "Doğa kanunuymuş gibi bir kişiden ne kadar uzak durursan, o kadar özlersin kendine yakın hissedersin". Bizse tam terstik. Çalıştığımız bankamıza beraber gider, yemeğimizi beraber yer, beraber eğlenir, tek başıma gittiğim önemli davetlerden eve gelene kadar, gözünü kırpmadan beni bekler sonra aynı yatakta beraber uyurduk. Biz evli değil sanki hep sevgili gibiydik. O benim yarım, bende onun yarısı, ikimiz beraber bir bütündük. Zamanın nasıl geçtiğini bilmeden, güzel her şeyimiz yerli yerinde yaşasak da bir şeyimiz eksikti. Çok istesek de çocuğumuz olmuyordu. Problem eşimdeydi. Rahmindeki bir sorundan dolayı hamile kalamıyordu. Sonunda, uzun süren özel tedaviler sonucunda hamile kaldı. Çok sevindik. Bir evladımız olacak, ikimiz üç olacaktık.

Planladığımız bir aylık yurtdışı tatilimizi yaza erteledik. Yaz gelince İsviçre Alpleri'ne gittik. Eşim altı aylık hamileydi karnı belli olmaya başlamıştı. Kiraladığımız arabayla şehirden çıkmış, tepesi beyaz karlarla kaplı dağları, soğuk sulu çeşmeleri, ineklerin otladığı yeşil vadilerde yerleşen köylere taraf gidiyorduk. İlerde yol yokuşa doğru yükseliyor, yokuşu çıkınca da sol taraftan devam ediyordu. Öncede buralardan geçtiğim için yolu biliyordum. Ama sol tarafımızdaki dağ, önümü kapatıyor, yokuşu çıkmadan yolun kıvrımını göstermiyordu. Sağ tarafımızsa uçurumdu. Üstelik yolda daralıyordu. Yokuşu çıkmak üzereydik. Aniden önümüze çıkan kamyon, yokuş aşağı hızını yavaşlatmadan üstümüze geliyordu. Ne yapacağımı bilemeden, kamyonun çarpmasına az kala, direksiyonu sola çevirdim, gaza basarak dağa çarptım. Çarpmanın geri yansıması bitmeden kamyon gelip çarptı.

Bir ay sonra kendime geldiğimde mumyalanmış gibi vücudum sargı bezi ile doluydu. Sol elimle, sol ayağım kırılmış, sol beynim zarar görmüş. Eşimse karnındaki bebekle olay yerinde can vermiş. Keşke beraber bende ölseydim de bu gün bunları yazmasaydım diyeceğim ama babam Haluk Karakaya'nın mirası, Servet Bank'ı sahipsiz koyamazdım. Hareket ettiremediğim elim ve ayağımla, üzüntü içinde geçen altı ay sonra yürümeye başladım. Hemen işimin başına döndüm. Eşimin yokluğunda kendimi işime verdim. Herkesten önce gelir, herkesten sonra çıktım. Ancak içimde eşimin yeri boştu. Başkasıyla dolduramadım.

Tahterevalli gibi insan ruhu hangi taraf ağır basarsa fikirleri de o tarafa kayıyor. Neyi düşünüyorsan ona dönüşüyorsun. Günde çok kişilerle görüşme yapsam da, dünyadaki tüm insanlar ölmüşte, tek başıma kalmışım gibi ben yalnızdım. İşte o zamanlar başladı derdimin başı.

Kendimle konuşmaya başladım. Bazen sessiz bazen sesli. Genelde evde tek başımayken, gece uymadan önce konuştuk. Beni teselli ediyor, ertesi işime hevesli gitmem için motive ediyordu. Dediğim gibi başlarda az konuşuyorduk. Kendimle konuştuğumu biliyordum çünkü bilincimin dışında değildi. Sonra alıştım biraz daha uzun konuşmaya başladım. Ben, masal dinleyerek uyuyan çocuk misali uyuyakalıyordum. Ama bu huzur ortamı uzak devam etmedi. İçimdeki kendim yada her neyse, beni konuşmazsam tehdit etmeye, zorlamaya başladı. Gelişmeler kontrolümden çıkmaya başladı. İyi ki insan biyolojik varlık sadece ruhtan oluşmuyor. Uyku hapı alarak alıştığım saatten önce uymaya başladım. Benim için kurulmuş kapana bile bile yakalanmak istemiyordum. Ancak etkisi bir hafta gibi devam etti. Etki ne kadarsa tepkisi de git gide büyüdü. Bir gün sakal tıraşı olurken, istenç dışı hareketle şah damarımı kesmekle korkuttu, onu dinlemediğim için beni öldürmekle tehdit etmeye başladı. Acaba Deliriyor muyum? Doktora mı görünsem diye düşündüm. Fakat Mesut Karakaya delirmiş, içine cin kaçmış diye dillerde destan olmak isteyemezdim. Yoksa tanıdık psikiyatrda vardı.

Yanımda birisi varken böyle şeyler olmadığından, eve gelmeye korkmaya başladım. Savaş için talim yapan asker gibi her gün kendimle mücadele edebileyim diye hazırlık yaptım. Ama nasıl savaşırsan savaş, düşman güçlü olunca, ya ölürsün ya da boyun eğersin. Ben de yenemeyince, kendime boyun eğdim. Artık onun insafına kalmış durumdayım bundan sonra ne olacağını bilemiyorum.

Bir kaç gün sonra haberlerde: " Finans dünyasında önemli başarılara imza atmış Servet Bank'ın sahibi ünlü hayırsever Mesut Karakaya otuz altı yaşında vefat etmiştir. Tek başına kaldığı villasında intihar ettiği açıklandı. Adli Tıp incelemelerine göre, intiharın nedeni: yazdığı günlüklerden anlaşıldığı kadarıyla, geçen sene geçirdiği ölümcül trafik kazasının sonucunda sol beynine aldığı darbeyle, konuşmaya başladığı kendisinin intihara zorlanması olarak açıklandı.

Haber programına konuşan Servet Bank'ın genel müdür yardımcısı Bülent Bükülmezel:" İşe herkesten önce gelen Mesut Bey gelmeyince endişelendik. Halbuki bu gün önemli toplantımızda vardı. Kendisine telefon ettim açmadı. Geri arar diye bekledim. Ama saat öyleden sonra üç oldu. Ne aradı ne de kendi geldi. Evine gittim. Zili bastım kapı açılmadı, içerden de ses gelmiyordu. Kapıyı açmaya çalıştım ama kapı kilitliydi. Komşuları çağırdım, durumu anlattım. Onlarda polisi çağırdılar. Polis ekipleri gelince kapıyı kırarak içeri girdik. Banyoda, küvetin içinde iki elinin bilek damarları kesilmiş Mesut Beyin cansız bedeni yatıyordu. Benim için çok acı bir andı. Ama aklı dengesi yerindeydi, kendi kendine konuştuğunu hiç duymadım."

11-07-2024
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir