Kabuk Karıncalanması - Beyza Sarımeşe (Edebiyat)

Kabuk Karıncalanması - Beyza Sarımeşe (Edebiyat)

A+ A-

 Oya, eline telefonunu almış, yatağında yatarken bir hisle rahatsız edildi. Kabuk karıncalanması. Kabuklarına hiçbir zaman sığamayan bir genç kız olan Oya, okuduğu lisenin en başarılı bulunan öğrencilerinden biriydi. Ancak Oya’nın boncuk gözleri hiç parıldamıyordu. Gününü ders çalışmak ve arkadaşlarıyla eğlenerek geçiren Oyaysa buna anlam veremiyordu. Birkaç aydır nükseden bu his midesini alt üst etmişti. Ve şimdi de yatağında yeniden yakalanmıştı bu hisse. Herkes kabuklarına tam oturamadan yaşıyordu bu hayatta. Ama o kabuklarından taşmaya çalışıyordu. Ve buna da engel olamıyordu. Akıp giden hayatında hiçbir olgudan tam doyum alamıyordu. Zamanının boşa gittiğini hissediyordu. Karıncalanıyordu Oya. Kabukları çatır çatır çatırdatıyordu içindeki deliyi. Kimdi bu kabuk ve neden onu mutsuz ediyordu?

 Elindeki telefonu yanındaki komodine bırakıp yorganının kenarını açtı Oya. Yatağında oturup, kıvırcık karamel saçlarını tokasından kurtarıp oraya buraya savurdu. Saçları rahatlamıştı. Ensesi ne kadar da kasılmıştı. Arkadaşının attığı son mesaj aklına geldi. Ne kadar da çocuksulardı. Lisedeki arkadaşlarını seviyordu. Seneye mezun olduğunda görüşemeyeceklerini biliyordu. Mesafelerin, düğümleri sıkı bağlanmamış gönül iplerini kestiğini öğrenmişti. Arkadaşlarını, derslerini, onu, bunu, şunu seviyordu ama tutkulanamıyordu. En son ne zaman içten bir kahkaha attığını hatırlayamıyordu. Hatırlayamamak ne kadar da acı verici. Mutlu anıların silikleşmesi, içindeki kabuğun en sert yüzeyi olsa gerek. Yüzükoyun yattı yatağına Oya. Bu düşüncelerden kendini savurup uyumak istedi artık. Uyumak ve dalmak. Rüyalarında heyecanlanmak istedi. Evet, heyecanlanmak. Nerede yanlış yapıyorum, yanlış insanları mı seçiyorum, yanlış hedeflerde mi geziyorum diye düşündü. Derslerine olan ilgisi gittikçe azalmıştı. Kendini sadece yazmaya vermiş, hayal dünyasında yarattığı karakterlerle zamanını geçiriyordu. Geçmişinde bastırdığı yazmak iç güdüsü artık Oya’yı bastırıyordu. Gördüğü rüyaları bile uyanır uyanmaz eline bir kağıt alıp hikayeye çeviriyordu. Ancak bu zaaf onu karıncalandırmıştı. Kontrol damarlarını kaşındırıyor, içindeki deliyi hırçınlaştırıyordu. Ortamını değiştirmek, yeni insanlarla konuşma ihtiyacı hissettiriyordu. Eskiler yetersiz hissettiriyordu. Arkadaşları eskiyordu. Anıları yitiyordu. Ona kendini değersiz, yetersiz hissettiren kim varsa hırçınlanmış deliyle yüzleşiyordu. Oya, büyüyordu belki de. Bunu düşünerek yorganını kendine doğru çekti. Ancak bu zaaf aynı zamanda derslerini de etkiliyordu. Yetişkinler dünyasında sabit bir işte, düzenli bir hayat yaşamak fikri zaaflarını kirletiyordu.

 Bu kabuğun adı mucize olmalıydı. Mucize kabuğuydu onu kıstıran. Onu boğan, kirletenlerle mücadele etmeyi öğrenmeliydi. Savaşmalıydı belki de. O kabuklar Oya’yı sıkmalıydıki Oya rahatsız edilsin. Konforlu alanından çıkıp o mutluluğu elde edebilsin. Ne kadar da felsefik ve uçarı bir düşünceydi. Oya, derin bir iç çekti. Yetişkinliğe iki adım kala büyümek bu olmalıydı belki de. Kaç kişi çıkabilmiştir ki bu kabuktan? Ya da kaç kişi bu kadar sıkıştırılmıştır? Silmek ve yeniden başlamak o kadar cazip geliyordu ki. Hayatı boyunca aşırı kontrolcülüğüyle bu caziplilikten kaçmıştı. Belki de kaçtıklarıydı onu karıncalandıran. Pişman olmaktansa o riskleri almaya değerdi. Olmayacak işleri oldurmalıydı. Oya’nın uyumadan önce son düşündüğüyse kaç kişinin bu kadar karıncalandığıydı. Çünkü karıncalanmak, mucizeyi aralayıp sadece bakmakla yetinen olmamak için tek seçenekti. Kaç kişi seçeneğini görüp kullanabilmiştir ki?

 

 


Kaynakça

görsel: unsplash.com

04-11-2023
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir