İNCİ - Burcu Tüylüoğlu (Edebiyat)

İNCİ - Burcu Tüylüoğlu (Edebiyat)

A+ A-

 Nisan yağmurları yeryüzüne dökülürken bolluk, bereket ve uğur getirirmiş. Hatta nisan yağmurları ile başlarmış incinin hikâyesi. Nisan ayında kıyıya çıkan istiridye, yağmur yağınca kapakçığını açarmış. Yağmur damlası, yere düşerken istiridyenin içine bir kum taneciği bırakırmış. İstiridye denize varınca, içindeki kum tanesine katlanamazmış ve onu kapatmak istermiş. Sedef salgısıyla katman  katman örermiş kum taneciğini. Günden güne, sedef katmanıyla kapanan kum taneciği bir inci oluverirmiş.

 Ne çok oldu bu hikâyeyi annemden dinlemeyeli? Annem bu hikâyeyi bana her anlattığında sen de bana yağmurlu bir nisan ayında geldin. Bu yüzden adını İnci koydum senin, derdi.  Ben istiridyenin incileri gibi herkes için değerli olamamıştım ama annemin bir tanecik, kıymetli İnci’siydim. Annemin hayattaki tek dayanağı bendim. Ben annemin inci tanesi, babamın hiç göremediği kızıydım.

 Annemi kaybettikten sonra kimsenin inci tanesi olamamıştım bir daha. Önümde nihayetsiz duran günlerde anbean dökmüştüm sedeflerimi. Katman katman yok olmuştu tabakalarım. Doludizgin ödün vermiştim parlaklığımdan. Bunları; annemin bu hayattaki tek yadigârına, İnci’sine yapmaya hakkımın olmadığını biliyordum ama bedenim de pes etmişti ruhumun ve gönlümün falsolarından artık. Güç bulamıyordum kendimde,  kendim için.

 Annemin yüzü zihnimde belirdiğinde utanıyordum kendimden. Ben annemin İnci’si, inci tanesi, tek kıymetlisi. Kendimi bulamadığım her an, annemin elden gözden sakınıp büyüttüğü İnci’ye ihanet ediyordum. Evin her köşesinde beni izleyen annemin hatıraları, benim yargılanmamı bekliyordu. Yargılanacaktım elbette. Yargılanan ben, yargılayan annemin İnci’si.

 Kimseyle konuşmak, derdimi paylaşmak gelmiyordu içimden. Anlaşılamamaktan çekiniyordum, korkuyordum. Daha fazla olacak bir sarsıntıyı kaldırabilecek zeminim yoktu. Ansızın çöküverirdi hasarlı bedenim. Sığınabileceğim tek dert ortağım, bir defter ve bir kalem olabilirdi bundan sonra.

 Başladım her şeyi ama her şeyi yazmaya. İstedim ki ellerim vücuduma, vücudum ruhuma önayak olsun. Yazsın yazsın ellerim, içimin tüm huzursuzluğunu anlatsın kâğıtlara. Başka kimse bilmesin kâğıtların bildiğini, kalemin yazdığını. Kimse görmesin böyle annesinin İnci’sini. Kendime, kendimi hatırlatmak için yazıyordum. Kendime annemin sedefkâr emeklerini anımsatmak için yazıyordum. İçimde kapanmayan, tamamlanmayan boşlukları doldurmak için yazıyordum. Tüm umarsız saatlerimi, uyku tutmayan gecelerimi yazıyordum. Sığındığım kalelerde bozgunculara karşı yenilişimi yazıyordum. Dalgalara karşı baş edemeyen gönlümün sahile vuruşunu, kırgınlıklarımı, yalnızlıklarımı anlatıyordum can dostuma. Yazdıkça güç buluyordum; yazdıkça tahliye ediyordum kendimi, yazdıkça ayıklanıyordum.  Hüngür hüngür ağlayarak yazıyordum kimi anları. Ellerim, titreyerek yazıyordu bazı insanları. Can dostum hiç araya girmeden, sözümü kesmeden, suçlamadan hafifletiyordu beni. Çekip alıyordu yükümü tüm dokularımdan ve ruhumdan.  Nihayet bitmişti “Arınma Defter”imin sığınak olmuş beyaz sayfaları.

  Bir nisan sabahı, yağmurun cama vuruşuyla açtım gözlerimi. Fırladım yatağımdan merdivenleri üçer beşer inmek için. Balkondan bahçeye açılan kapıdan attım kendimi Önce saçlarımın bağını çözdüm sonra dizlerimi karnıma çekip yan yattım çimlerin üzerine. Başımı kollarımın arasına aldım. Bıraktım kendimi bir nisan yağmuruna. Yağıyordu yağmur bereketiyle, bolluğuyla, uğuruyla. Tenime düşen her damla ruhuma geçsin istiyordum. Yağdıkça yağıyordu yağmur; hastaya şifa, toprağa bereket, ruhuma ferahlık, istiridyelerin içine bir kum tanesi bırakarak.

 Annelerin sedef döken inci tanelerine ilham olması dileği ile.

 

 


Kaynakça

Kaynakça Pala, İskender, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Kapı Yayınları, İstanbul, 2015.

07-07-2023
Konuk Düşünce Yazarları

Konuk Düşünce Yazarları

info@medyacuvali.com

www.medyacuvali.com

Konuklardan Diğer Yazılar

Bu yazılar da ilginizi çekebilir