Oyalar ve Boncuklar

Oyalar ve Boncuklar

A+ A-

Bir sepetin içinde onlarca renk iğne oyalı yazmalar

Her biri özenle ince ince işlenmiş, göz nuru dedikleri.

Her oyada başka bir hikâye, kıvrım kıvrım, her ilmekte güzel ince bir ruh canlanıyor sanki.

Kimi dertlerini, kimi üzüntülerini, kimi hüzünlerini, kırgınlıklarını, kızgınlıklarını; kimi de fark edilemediği her günün, anın, belki de yılların birikimini işlemiş tek tek.

Renklerin coşkusu gösteremediği heyecanını, yaşamaya çekindiği aşkın sözcüsü olmuş. Dile gelmiş her biri, her ilmek kelime olmuş, hepsi bir araya gelince cümle kurmuş olmalı.

Yalnızlıklarına dost mu oldular, yüzlerce kalabalığın içinde,

Dokunamadıklarına teselli mi oldular o güzelim çiçekler, koklayamadıklarına inat.

Neredeydiler o çiçek kokan kadınlar, dört duvarın içinde mi kalakaldılar yoksa bastıkları toprak kaydı da iğnenin ucuna mı tutunabildiler?

Yoksa o renk renk iplikler boynuna sıkıca dolanan iblis miydiler kandırıldılar mı bilmeden?

Anadolu’nun farklı topraklarında yaşayan yüzlerce binlerce nasıl yaşanır bilemeyen o güzel elli kadınlar.

Ellerinde ne varsa, kalplerinden ne geçtiyse düşlerinde koşan heyecanla yaşayan, bir yerlere sıkıştırılmış, bastırılmış duygularını mahkûm etmiş o güzel bakan güzel gözlü kadınlar.

Avuçlarının içi mis gibi hamur kokan, parmakları yaralı bereli, yüzleri yaşadıklarının ağırlığıyla çizgi çizgi olan o güzel kalpli kadınlardı onlar.

Yazmalarının rengini alan, rüyalarında gizlice hayal kuran, işleye işleye yolculuğa ve keşfe çıkan o güzel kırmızı yanaklı kadınlar.

Hararetli geçen bir sohbetin içinde anlattığı hikayelerden çok etkilendiğim bir beyefendi söylemişti: “Bu yazmaları işleyen Anadolu’nun ücra köşelerinde yaşayan kadınlar, dört duvar içinde bastırmak zorunda kaldıkları o güzelim duygularını işte böyle işlerlerken aslında kodeste boncuk dizen mahkumlardan hiçbir farkı yok bilir misin?”

Nasıl güzel bir benzetmeydi öyle?

Kaderleri demir parmaklıkların ardına hapsolmuş olanlar, her ne yaşadılarsa, geriye kalan o güzel duygularını boncuklarla sıra sıra özenle dizmemişler miydi?

Pişmanlıkları mıydı, renk renk boncuklar yoksa çaresizliğin adı mıydı o minik boncuklar?

Tamamlanmış, dizilmiş her boncuk, zarafetle işlenmiş renk renk iplikler miydi teselli oldukları?

Küçük bir pencere, oradan görünen o sonsuz gökyüzü müydü onları az da olsa mutlu eden?

Yazmaları süsleyen o iğne oyaları, büyük bir ustalıkla dizilmiş o boncuklar bir gün o kadar renkli, o kadar gerçek olacak mıydı küçük pencerenin dışında başka bir yerde?

Ama bu olanlar hiç bitmeyecek; acılar kişi ve şekil değiştirecek yine başka yerlerde, bir başka surette can bulacaktı. Sönmüş, ötelenmiş her duygu tekrar gün yüzüne çıkacaktı.

O güzel kadınlar nefesleri kesilmeden o yazmalara sevgiyle üflemeye devam edecekti.

Her boncuk başka bir duygu ile yeniden canlanacak, birleşip yan yana gelecek, o kader mahkumları da dizmeye devam edecekti.

Behlül ŞENTÜRK

 

05-04-2024
Behlül Şentürk

Behlül Şentürk

Ressam - Görsel Sanatlar Öğretmeni - Hikaye Anlatıcısı

Esnaf bir babanın ve ev kadını bir annenin ilk çocuğu olarak 1970 yılında Zonguldak’ ta dünyaya gözlerimi açtım.

İlk ve ortaokulu yaşadığım mahallede tamamladıktan sonra üniversite eğitimi için aynı zamanda memleketim olan Trabzon’ da yaşadım ve tamamladım .K.T.Ü Fatih Eğitim Fakültesi Resim Öğretmenliği bölümünü bitirdikten sonra  24 yıldır özel okullarda Görsel Sanatlar Öğretmenliği yapmaya devam ediyorum.

Bu 24 yılın içerisinde sık sık ara verip düşlerimi tek tek gerçekleştirme fırsatını kendime tanımaktan delicesine mutlu oldum.

 Atölyemi Zonguldak ‘ ta açtıktan sonra yaşamımın en önemli dönüm noktasıdır diyebileceğim dönüşümleri yaşarken buldum .

Bir çok konuda eğitim ve seminerlere katılarak güncellendiğim dönemde atölyemi kapatıp tekrar öğretmenlik mesleğine geri döndüm.

Bir süre çalıştıktan sonra  tekrar hayallerimi ararken bulduğum süreçte  yaşamıma ‘’ Hikaye ve Masal Anlatıcılığı ‘’ eğitimini  kattım ve bana kazandırdıklarını keşfederken ‘’ Giyilebilir  sanatı ‘’ nın içinde buldum.

Hayatıma farkında olmadan  yön veren sevgili anneannem ‘’ Lamia ‘’ serisini işte tam bu yüzden hazırladım. Bilgeliği ve yaratıcılığı ile beni daima etkileyen o güzel kadınla hikayelerim yerini bulmaya başlamıştı.

Çizimlerimi , eserlerimi insanların üzerinde görmek beni çok mutlu etmişti. Tam bu süreci yaşarken ‘’ Kırkyama ‘’ ‘’ Yamalı Bohça ‘’ ile ilgili hikayeleri okurken yine çizimlerimi bu yamaların üzerinde görürken  ve bu eserlerimin hikayelerini tek tek yazmaya başlarken buldum.

Halen çalışmalarımı devam ettiriyor ve her birinin hikayesini yazmaya devam ediyorum.

behlul_7651@hotmail.com

@behlulllls

Diğer Yazıları

Bu yazılar da ilginizi çekebilir