Sonu Gelmeyen Hikayeler

Sonu Gelmeyen Hikayeler

A+ A-

Yaşadığımız süre boyunca sürekli farklı içerikler tüketiyoruz. Kitap, film, müzik, tiyatro oyunu, videolar. Birini tanımaya çalışırken bunlar hakkında sorular soruyoruz. Ne kadar zor değil mi “En sevdiğin kitap ne”, “Şu ana kadar en etkilendiğin film hangisiydi”, “En sevdiğin müzik grubu ne” gibi sorulara cevap vermek. Peki siz neye göre karar verirsiniz bir içeriğin iyi olup olmadığına? Mesela bir filmin sonu kötüyse filmi izlerken aldığınız keyfin bir önemi yok mudur veya bir müzik dinlerken alışıldık ezgiler duymayı mı seversiniz yoksa beklenmedik notalar duymak mı heyecan verir size?

Bilinmezlik çoğu zaman hoşumuza gitmiyor. Örneğin klasik müzik bir kesim tarafından çok sevilirken toplum genelinde pek sevilmez çünkü popüler kültürdeki şarkılar gibi tekrar eden bir ezgisi, ağza takılan bir nakaratı yoktur. Aksine sizi duymayı ummadığınız bir notayla, bir ezgiyle karşılar. Benzer şekilde bir tiyatro oyununda oldukça sevdiğiniz, baş karakter olduğunu düşündüğünüz bir karakterin oyun ortasında ölmesi ve sizi bilinmezliğe sürüklemesi hoşunuza gitmeyebilir. Sonu belirsiz kitaplar, filmler tadınızı kaçırabilir; ama belki de tüm bunların ilham verici yönüne odaklanabiliriz.

Şu ana kadar beğendiğim birçok kitap oldu; ama beni en çok etkileyen kitap geçen sene okuduğum José Saramago’ya ait “Mızraklar, Mızraklar, Tüfekler, Tüfekler”di. Toplumun pasifistler ve militaristler olarak ikiye bölündüğü bir ülkede silah fabrikasında çalışan bir adam zamanla neden bu işi yaptığını sorgulamaya başlıyor. Birçok sektörde grev olmasına rağmen toplumda kötü olarak genel kabul gören “savaş” için neden fabrikalarda hiç grev yapılmadığını düşünürken buluyor kendini. Karısı koyu bir militarist olan bu adam kendi pasifist fikirlerini savunurken tartışmalar da haliyle artıyor.

Kitap konusu itibariyle oldukça düşündürücü. Savaş sanayisi kimin çıkarı doğrultusunda varlığını devam ettiriyor, insanlar neden bu konuda hiç düşünmüyorlar? Ancak beni asıl etkileyen şey kitabın sonu oldu. Evet, kitabın bir sonu yok çünkü Saramago bu kitabı bitiremeden ölüyor. Saramago’nun çevresindekiler kitaba bir son yazmaya çalışıyorlar; ancak bazı hikayeler için sondan çok daha önemli şeyler var. Örneğin bu yazıyı okuyan “siz”in, bu yazıyı yazan “ben”in hala hayatta olması gibi. Sonu gelmeyen hikayelerden alacağımız en büyük ilham kendi hikayemizin henüz bitmemiş olması.

Belki okuduğunuz bir kitapta, izlediğiniz bir filmde “son”lar sizin için çok önemli olabilir. Ancak gerçek hayat bir içerikten çok daha fazlası. Hayatınızda baş karakter gibi gördüğünüz birinin ölmesi sizin hikayenizin sonu olmaz, üniversitede kazandığınız bölüm sizin tüm hayatınızı belirleyecek bir adım değildir. Bazen günleriniz, radyoda çalan popüler bir şarkının nakaratı gibi gelir size, sanki her gün bir diğerinin tekrarıdır. Ama hayatın geneline baktığınızda klasik müzikteki iniş çıkışlar gibi sizi şaşırtan beklemediğiniz bir sürü şeyle karşılaştığınızı da görürsünüz. Gerçek hayatta sona odaklanmaktansa yolculuğun kendisine odaklanırken bulursunuz kendinizi. Bilinmezlikten, sonu gelmeyen hikayelerden ilham alırsınız. Saramago’yu anarken biz de onun sonundan böyle bir ilham almış olalım.

 

20-10-2023
İrem Ekeroğlu

İrem Ekeroğlu

Uluslararası İlişkiler Uzmanı

Ankara doğumluyum. Uluslararası İlişkiler bölümü mezunuyum. Siyaset felsefesi, sosyoloji, eleştirel güvenlik, uluslararası hukuk konularına ilgim var. Okumaya, etrafı gözlemlemeye ve kahveye bağımlıyım. Sorunlarını şarkı söyleyerek ve uyuyarak çözebileceğine inanan çok düşünen ve her zaman en düşünmediği şeyde karar kılan bir insanım. Burada sizlere bana ilham veren şeyleri paylaşacağım.

iremwitt@gmail.com

iremwitt