Üniversite Sınavları

Üniversite Sınavları

A+ A-

Hafta sonu üniversiteye giriş sınavları yapılacak.

Birinci ve ikinci basamak sınavları ilk kez ardı ardına yapılacak. Öğrenciler ilk gün birinci basamak ertesi gün ikinci basamak sınavına girecekler.

Sınavdan çıkar çıkmaz dikkati dağıtmak çok kolay olmayabilir. Bazıları yaşananlar üzerinde düşünerek hazmederken bazıları da dikkatlerini başka konulara dağıtarak baş ederler. İlk gün iyi geçerse sorun yaşanmaz ama zor geçerse ertesi gün için motivasyonu sağlamak kolay olmayabilir. İlk gün zorluk yaşanması halinde öğrenciler, ertesi gün için neyi bildiklerini neyi bilmediklerini hatırlamaya çalışabilmektedirler. Oysa üniversite sınavları uzun soluklu bir çalışma gerektirmektedir. O yüzden ezber değil, bildiklerinin özümsenmesine dayalı bir sınavdır. Öyle olması da gerekir. Bu nedenle, ne biliyorum diye hatırlamaya çalışmak ve hatırlayamamak iyice panik yaratabilir. 

Bildiğimiz bir bilgiyi hatırlayabilmek, bilgiyi bilinçli tarafa çağırabilmeyi gerektirir. Bilinçli tarafımızın saniyede bilgi işleme kapasitesi düşük iken, bilinç dışı tarafımızın saniyede bilgi işleme kapasitesi çok yüksektir. Örneğin bisiklete nasıl binileceğini tarif edin deseler edemeyiz ama bisiklete binmeyi biliyorsak tarif edemesek de binebiliriz. Yani, yeterince çalışmışsanız eğer sınavda çalıştığınız konularla ilgili ihtiyaç duyduğunuz bilgiler, sizin o konuyu bildiğinizi bilmenize bile gerek olmadan kendiliğinden devreye girer.

Test sınavları, özümsenmiş bilgilerin kullanılmasını sağlayan sınavlardır. O yüzden uzun soluklu sınavlarda çok daha anlamlıdır. Klasik sınavlarda ise yorumdan çok ezberlenmiş bilgiler ölçülür. Klasik sınavda sorulan yorum soruları, milyonlarca kişinin girdiği sınavlarda kâğıtlar okunurken keyfiyete göre değerlendirmeye izin vereceği için uygun olmayacaktır. O yüzden sınavdan hemen önce ne hatırladığınızı sorgulamayın. Sınav öncesindeki günlerde ezber gerektiren konuları tekrar edebilirsiniz ama sınav günü ne bilip ne bilmediğinizi asla sorgulamayın. Özümsenmiş bilgi, sınavda kendiliğinden kâğıda akar zaten.

Üniversite sınavlarını bizim dostumuz olarak görmek, sınava girerken hissedeceğiniz rahatlığı arttıracaktır. Çünkü üniversiteye giriş sınavı, yıllardır verdiğiniz emeğin karşılığını alabilme fırsatı sunmaktadır. Eğer bu tür merkezi, tek elden yapılan, bilgisayar tarafından okunan bir sınav sistemi olmasaydı eğer bizim ülkemizde güvenilir sonuçlar alınamayabilirdi. Çalışmaya verilen emeğe göre değil hiç onaylamayacağımız başka birçok faktörlere göre sonuçlar belirlenebilirdi. Sınava verdiğiniz emeğin karşılığını alabileceğiniz bir fırsat gözüyle bakmanız, sizin daha iyi bir performans çıkarmanızı sağlar.

Sınava girerken hiç heyecanlanmamalıyım gibi bir düşünceye kapılmayın. Belli orandaki heyecan sınavdaki hızınızı, motivasyonunuzu ve yaratıcılığınızı arttırır. Heyecan duymamalıyım diye düşündüğünüzde ise zihniniz heyecanı tehlike olarak algılar. Heyecanı bastırmaya çalışmak kitapçığa yönelmesi gereken dikkatin heyecana yönelmesine neden olur. Çünkü zihin neye odaklanırsa oraya yönelir. Heyecanı yok etmeye çalışmak, dikkatin heyecana yönelmesini sağlar. Çünkü heyecan, yok edeyim diye uğraşarak azaltılamaz. Zaten çözebildiğiniz sorulara denk gelip soruları çözmeye başladığınızda odağınız değişeceği için heyecan da hissedilmemeye başlanır. Zor sorularda, takıldığınız sorularda heyecanı tekrar hissedebilirsiniz. Takıldığınız yerde zaman kaybetmeden başka bir soruya atlayın. Sonra zaman bulduğunuzda tekrar dönersiniz.

Sınav süresi boyunca sonuçla ilgili hiçbir şey düşünmeyin. Yapamıyorum, kazanamayacağım gibi düşünceler aklınıza gelirse, sınavdan sonra bunları düşünmek için çok zamanınızın olduğunu düşünün ve bu düşünceleri erteleyin. Geniş geniş zamanınız olduğunda düşünürsünüz bunları.

İlk gün nasıl geçerse geçsin, ikinci gün başka bir fırsat başlıyor gibi düşünün. İkinci günkü sınavın değeri daha yüksek olduğu için ilk gün sınavın nasıl geçtiğine takılıp kalmayın. Dikkatinizi dağıtmak, daha pozitif bakış açısına sahip olan arkadaşlarınız ile zaman geçirmek, akşam yatmadan önce bir süre size keyif verecek, akıcı bir kitap okumak işinize yarayacaktır.

Her şey, hayat yolculuğunda sizin için en iyisi olacak şekilde olsun.

Sınav girecek tüm öğrencilerimize başarı dileklerimle

 

28-06-2018
Dilek Türkoğlu

Dilek Türkoğlu

Psikiyatrist Dr.

İlk, orta ve lise eğitimimi Ankara Dikmen Lisesi"nde tamamladım. 1992 yılında Hacettepe Ü. Tıp Fakültesinden mezun oldum. Aynı yıl yapılan TUS sınavları ile çocukluğumdan beri istediğim psikiyatri ihtisası yapmaya hak kazandım. 1997 yılında Çukurova Üniversitesi Psikiyatri A. B. D da uzmanlığımı tamamlayarak Hacettepe Ü. Sağlık ve Rehberlik Merkezi"nde göreve başladım. 2001 yılında Hacettepe Üniversitesi"deki görevimden ayrılarak ODTÜ Sağlık ve Rehberlik Merkezi"ne başladım. 2009 yılında hekimler için tam gün  yasasının gündeme gelmesi nedeni ile devlet memurluğumdan istifa ettim. O zamandan beri kendi muayenehanemde  çalışmaktayım.

2004 yılında kurulan Ankara Tıbbi Hipnoz Derneği"nin (ATHD) kurucu üyelerindenim. ATHD, 2000"li yıllarda Türkiye"de hipnoz hakkında bir şey bilinmediği ve bu yüzden çaresiz insanların tıp dışındaki insanlar tarafından hipnoz adı ile suistimal edildiğini gözlediğimiz için, etik çalışan ve hipnoz hakkında doğru  bilgileri topluma yayan bir dernek olması amacı kurulmuş bir dernektir. Şu anda  derneğimizin  başkan yardımcılığı görevini gururla üstlenmekteyim.

2010-2020 yılları arasında Milliyet gazetesi Ankara ekinde de haftada bir olmak üzere köşe yazıları yazdım. 

Medya Çuvalı"nın ilk oluşmaya başladığı yıllardan beri, Medya Çuvalı ailesinin  bir parçası olmanın mutluluğu ile yazılarıma Medya Çuvalı" ndan devam etmekteyim. 

Evliyim, bir oğlum var.

 

0 542 725 88 08

0 542 725 88 08

drdilekturkoglu@gmail.com

Diğer Yazıları

Bu yazılar da ilginizi çekebilir