Anın Farkına Varabilmek
Günlük hayat o kadar hızlı akıyor ki, yaşadığımız anı fark edemeden geçip gidiyor zaman. Sürekli bir şeylere yetişme telaşındayız.
Teknolojinin bize zaman kazandırması ve gücümüzü asıl yapmamız gereken şeylere harcamamız gerekirken bir de bakmışız ki teknoloji tüm zamanımızı ele geçirmiş. Hemen hepimiz ya teknoloji başında zaman geçiriyoruz ya da daha ileri düzey bir teknoloji ürünü satın alabilmek için çalışıyoruz. Doğal olarak da sonuç elde etmek için uğraşırken süreci kaçırıyoruz. Süreçten zevk alabilme duygusunu unuttukça sonuçtan zevk alabilme becerimiz de azalıyor. Bir hedef bitmeden yeni bir hedefe koşturmaya başlıyoruz. Hatta o hedef de çoğu zaman bizim değil reklamların ve de elde etmeyi istediğiniz şeyi elde etmenizle kar edecek kişilerin hedefi oluyor. Sürekli model değiştirilen cep telefonları, hiç kullanmayacağımız özelliklere sahip olduğu için istediğimiz bilgisayar modelleri, arabalar hatta reklamı yapılan beden ölçüleri bile bizim hedefimiz haline gelebiliyor.
Çocuklarımıza da aynı şeyi yapmayı öğretiyoruz. Onlarla oyun oynamak, onlarla kitap okuyup o sırada onların anlattıklarını can kulağı dinlemek ve sorular sorarak hayallerini öğrenmek, onların ruhu ile temas etmek yerine oyuncaklar alıp mutlu olmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Böylece çocuklarımız da sahip olarak mutlu olmayı öğreniyor. Sonra da tekrar edilen şeyin daha fazla öğrenilmesi nedeniyle yaşam döngüsü, sahip olunanlar ve sahip olunması gerekenler üzerine kuruluyor.
Sahip olma çılgınlığı, günlük yaşantımızda yakamızı kurtarabileceğimiz bir çılgınlık olmaktan çoktan çıktı belki de. Belli oranlarda grup içinde kalmak ve o grubun parçası olarak devam etmek için diğerlerinin düşündüğü gibi düşünmek, benzer şeyleri beğenip, benzer şeyleri istemek zorunda hissediyoruz kendimizi. Ancak aralarda yaşadığımız anı fark edebilme becerimizi koruyabilmek, ruhsal olarak iyi olma becerimizi devam ettirebilme becerisinin gelişmesi açısından çok önemli.
Sanat ve spor, bu becerinin gelişmesinde çok fayda sağlamaktadır. Ancak spor ve sanat, çocuklarda bir yarışmada ödül kazanmak için değil de anı fark etmelerini, kendi gelişimlerinden zevk almalarını sağlayan bir süreç olmalıdır.
Bazen sokaktan geçerken bir çiçeğin kokusunu alıp, çiçeği koparmadan sadece koklayıp geçebilmektir an. Kokunun keyfini çıkarmak ve devamı için çiçeği koparmadan o kokuyu orada bırakıp gidebilmektir. Bazen bir dakikanızı bir serçenin şarkısına adayabilmektir. Genellikle parayla alınabilecek şeyler değildir bunlar. Sadece beceri geliştirmeye bağlıdır. Çoğu zaman ebeveynlerin çocuklarına öğretebileceği bir hazinedir. Kurulumu tamamen ücretsiz, hatta üzerine bir de kârlı bir programdır.
Gününüzü güzelleştiren şeylerin sokaktaki minicik bir mine çiçeği, bir serçenin ötüşü, rüzgârın yüzünüze eserken hissettirdiği duygu, arkadaşınızla sohbet ederken içtiğiniz çayın lezzeti, çocuğunuzla zaman geçirirken varlığından dolayı hissettiğiniz muhteşem duygu olması dileğimle…