
Korku
Korku en temel duygularımızdan biridir. Sağ kalmayı sağladığı için bütün diğer duygulara göre geçiş üstünlüğü vardır. Örneğin çok mutlu olduğunuz bir zaman aniden yangın alarmı çalsa, korku diğer duyguların önüne geçer, hakim olan duygu haline gelir. Hemen kaçmaya çalışırız.
Sağ kalım ile ilgili olan duygular, tıpkı itfaiye gibi geçiş üstünlüğüne sahiptir. Geleceğimizi de daha fazla etkileme eğilimindedir. Korkunun olduğu yerde düşünme bozulur. Çünkü korku sırasında düşünmenin değil, acil bir eylem yapmanın zamanıdır. Düşünülecek şeyler sadece acil eylem ile ilgili olacaktır.
Küçükken bizi korkutan şeyler, erişkin hale geldiğimizde de varlığını bile fark etmediğimiz korkular halinde devam etme eğilimindedir. Korktuğumuz şeyler somutsa (köpek, kedi gibi) yetişkin yaşlarda üzerine giderek korkuyu aşabiliriz. Ergenlik dönemi, korkulara meydan okuma, onlarla yüzleşme dönemidir. O dönemde aşılamamışsa, hele içine belirsizlik katılmış şeyler ise yetişkinlikte de fark etmeden taşıma eğiliminde oluruz. Örneğin yetişkin yaşa gelmiş biri, terapi odasında, karşısında babası olduğunu düşündüğü zaman, içinden geçenleri, kızgınlıklarını babasına söylediğini hayal bile edemeyebilir.
Genellikle çocukluğunda çok korkutulmuş olanlar, yetişkinlik yaşına geldiğinde aynı korkuyu “saygı” adı altında yaşamaya devam edebiliyor. Söylenenler doğru olmasa da itiraz edemeyebiliyor ve hatta doğru bulmadığı şeyleri bile yapmak zorundaymış gibi hissedebiliyorlar. Yaptıkları zaman da kendileriyle çelişmemek adına doğru bulduğunu düşünme eğiliminde oluyorlar.
Saygı duymak çok kıymetli bir şeydir. Korktuğumuz birine saygı duymuyoruzdur aslında ama kendimize korktuğumuzu itiraf edemediğimiz için saygı duyduğumuzu sanıyoruzdur. İkisini ayırt etmek için korkunun ne kadar etkili olduğunu fark etmeye çalışın. Saygı duyduğumuz kişiden istediğini yapmadığımızda yaptırım gelmesinden korkmayız. Korktuğumuz kişiden yaptırım gelmesini bekleriz. Hatta bazen korku o kadar belirgindir ki, korkulan kişi bir şey yapamayacak durumda olsa bile onun gibi düşünmediğini, ya da söylediğini yapmak istemediğini söyleyecek cesareti bulamazlar. Zihnindeki hayali korkuyu devam ettirir.
Korku üzerine kurulu hiçbir sistem sağlıklı değildir. Yazının başında söylediğim gibi, korku devreye girdiğinde düşünme kaybolur. Korku ile hissettiğimiz saygı, saygı değildir, yaptığımız iyilik de iyilik değildir. Çünkü karşımızdakinin iyi olmasını istediğimiz için iyi bir şeyler yapıyorsak, karşımızdakinin ihtiyacına uygun şeyler yaparız. Korktuğumuz için iyilik yapıyorsak genellikle karşıdakinin ihtiyacını giderecek şeyler değil, bizim için görüntüyü kurtaracak şeyler yaparız. O durumda da yaptığımız iyilikten dolayı içimiz ısınıp insanlara karşı sevgi ve güven duygusu yaşmak yerine geçici bir süre güvende olma duygusunu yaşarız. Ayrıca yaptığımız iyiliğin reklamını yapıp etrafımızdakileri de iyi olduğumuza inandırmaya, böylece korkuyu daha fazla yatıştırmaya çalışırız. Yine de iyilik yapmak, sebebi korku da, olsa hiç yoktan iyidir. Ama kendinize de bir iyilik yapıp içinizdeki korkuları fark etmeye çalışmanız, hayatı daha anlamlı yaşamanızı ve daha doğru şeyler yapmanızı sağlayacaktır. Korku ile değil, iyilik ile yollarımızı aydınlatabilmemiz dileğimle…