İç Huzuru
Kişi yer içer kendinden pay biçer diye bir söz vardır. Gerçekten de hepimiz hayatı kendimize göre değerlendiririz. Çünkü hayatı kendi deneyimlerimize göre algılarız. Örneğin başkalarıyla rekabet halindeysek, başkalarının da bizimle rekabet halinde olduğunu ve onlardan daha iyi bir olduğumuzda bizi kıskanacaklarını düşünürüz. Benzer şekilde başkalarının başına gelen iyi şeylere seviniyorsak, bu duygu dışarıdan hissedilir ve diğer insanlardan kişiliği uygun olanlar, bizim de başımıza iyi şeyler geldiğinde sevinirler. Bizim düşüncelerimiz diğer insanların kişiliğini değiştiremez ama biz kendi kişiliğimizle uyumlu olan mesajları daha fazla algılama eğiliminde oluruz.
İnsanların içindeki iyilik taraflarını beyaza kötülük taraflarını da siyaha boyadığımızı düşünelim. Hiç kimse tam siyah ya da tam beyaz olmayacaktır, grinin çok farklı tonlarında olacaklardır. Koyu gri ola biri, açık gri biri ile karşılaşsa bile açık grinin içindeki beyazları değil siyah parçaları daha çok fark edecek, onu güvenilmez ve kötü bulacaktır. Günlük hayatımızda biz karşımızdakine net olarak söylediklerimizle ifade etmesek bile yüz ifademiz, beden duruşumuz, imalarımız ile mesajlar veririz. Karşıdakiler, bu mesajların somut olarak ne olduğunu anlamasalar bile kötü bir mesaj olarak alacaklar ve o bizimle olan temaslarında siyah taraflarını daha fazla öne çıkararak ilişki kuracaklardır. Böylece kendi düşüncemiz doğrulanmış olacaktır. Açık gri olan biri yine açık gri olan bir kişi ile temasta kendini savunma ihtiyacını o kadar yoğun hissetmeyecek, bu yüzden de beyaz taraflarını daha fazla devreye koyabilecektir.
Açık gri olan biri yine açık gri olan biri ile temasında, diğerinin siyah noktalarını fark edememekte ve siyah noktaları beyaz olarak algılayabilmektedir. Bu durumda iki olasılık ortaya çıkmaktadır. Ya siyah olan kısım zarar verme yönünde aktive olmamakta ki o zaman algısı doğrulanmış olmakta ve beyaz olarak algılamaya devam etmektedir ya da siyah olan kısım zarar verebilmekte, o zaman da beklemediği bir saldırıya maruz kaldığı için zarar görmüş olmaktadır. Her zarardan sonra zarar gören kişi, kendi aptallığına kızmakta ve bir süre için herkesi daha fazla siyah nokta içeriyor gibi algılamaktadır. Ancak bu durumlar, koyu olanların yaşadığına göre daha seyrek olarak ortaya çıkmakta ve iç huzuru duygusu bu kişiler için önemli olduğundan tekrar eski konumlarına dönmektedirler.
Koyu ve açık olan insanların hayata bakışı, hayattan beklentileri birbirlerinden farklıdır. Koyu olanlar için daha çok mal, para, statü, güç önemli iken açık olanlar için iç huzur önemli olmaktadır. Açık olanlar, iç huzuru için daha fazla açık olanlarla temas kurmaya ihtiyaç duyarlar, koyu olanlar ise daha fazla koyu olanlarla. Zaten koyu olanlar, açık olanlarla temas etse bile onları da koyu olarak algılıyor olacaklardır.
Bu nedenle sık sık aynı şeylerden şikâyet ediyorsak maruz kalmıyoruz, yaratıyoruz demektir. Kendi yarattıklarımızla mağdur olduğumuzu zannedip kendimize acıyarak ve diğerlerine olan düşmanlığımızı keskinleştirerek daha da koyu gri hale getiririz kendimizi. Ve bu döngü hiç bitmez.
Herkes için huzurlu bir hayat ve ülke dileğimle…