Krizden Sonra

Krizden Sonra

A+ A-

Son yaşanan olaylar herkeste üzüntü ve korku yarattı. Daha önce de yazdığım gibi belirsizlik ne kadar yüksekse, kaygımız o kadar artar. Olabildiğince kısa zamanda belirsizliğin kalkması için uğraşırız.

Mantık genellikle duyguların hizmetçisi olarak çalışır. Özellikle kaygı, korku gibi durumlarda çok hızla güvende olma duygusuna doğru geçme ihtiyacı duyarız. Bir sebep bulma ve dolayısıyla belirsizliğin kaldırılması, ne yapılacağın belirlenmesini sağlar. Bir eylem planı ortaya koyar. En kötü karar bile kararsızlıktan iyidir derler. Çünkü kararsızlığın getirdiği bekleme ve belirsizlik süreci kaygının yükseklerde olmasını sağlar. Bir an önce eyleme geçecek bir karar, kaygıyı azaltır ve daha güçlü hissetmemizi sağlar. Bu o kadar büyük bir ihtiyaçtır ki, başka zamanlarda mantık çerçevesinde düşünebileceğimiz şeyleri düşünmeyiz. Hatta başkalarının başına gelenleri izlerken onların ne kadar saçma şeyler yaptığını, düşündüğünü fark ederiz ama aynı şeyi kendimiz yaşarken düşünemeyiz.

Çocukluk çağında duygularımız çok hızlı değişir. Çocukların daha gözünün yaşı kurumadan başka bir şeye gülebildiğini görürsünüz. Az önce “bir daha seninle hiç oynamayacağım” diyen çocukların, iki dakika geçmeden tekrar oynadığını hatta en iyi arkadaşının o olduğunu söylediğini görürsünüz. Çocukluk çağı, duygusal olarak çok esnek olduğumuz yaşlardır. Eğer çocuk yaşadığı kötü bir deneyimden hemen ders çıkarıp bir daha yapmayacak olsaydı, hiçbir çocuk yürümeyi öğrenemezdi. Çocukların deneyimler kazanabilmesi için risk almasına ve eski başına gelen kötü yaşanmışlıklara takılmadan yeniden aynı şeyi deneyebilmesi için kötü deneyimleri değersizleştirmesine ihtiyacı vardır Bu durumun benzerinin şaşkınlık ve belirsizlik durumlarında da ortaya çıktığını görürüz. Eğer bir yangından kaçmaya çalışıyorsak hızla güvenli alana ulaşmaya çalışırız. Birileri bir hedef gösterdiğinde daha önceki deneyimlerimizi düşünemez, söylenen yere doğru koşmaya başlarız.

Yaş ilerledikçe, deneyimlerin mantık çerçevesinde kullanılmaya başlanması ve  dengeli bir çizgi  tutturulması beklenir. Yaşanılanlardan çıkarılan deneyimlerle, gelecekteki olasılıklar mantık çerçevesi içerisinde daha fazla harmanlanır. Duygular daha dengelidir. Alınacak riskler değerlendirilir ve hangi riski almaya karar verdiğimizi seçmeye başlarız. Kolayca kandırılan çocuklar, risk almayı seçtiği için karar veren yetişkinlere döner. Hata yapmak hayat boyu kaçınılmazdır ama risk almayı seçtiğimiz için hatalar yaparız.  Sorun yaşadığımız bir arkadaşımıza ya da ilişki türlerine, iki dakika sonra sanki hiç bir şey yaşanmamış gibi yaklaşmayız, gerekli önlemleri alırız ve daha temkinli yaklaşırız.

Toplumsal olaylarda da şaşkınlık, korku, panik durumlarında çocukluk çağımızdakine  benzer tepkiler verilir.Uzun uzun değerlendirilecek zaman yoktur onun için hızla bizi iyi hissettirecek olana yönelinir. Hedef olarak gösterilen güvenli yer bizim için o kadar rahatlatıcıdır ki, güven duygusunu zedeleyecek, mantık ile normal zamanlarda farklı olasılıklar ve düşünceler üretebileceğimiz durumları bilinçli tarafa çıkarmamaya, çıksa bile yok saymaya eğilimli oluruz. Bu durum anlık rahatlama ve güvenlik duygusu oluştursa da geçmişle ilgili verileri mantık silsilesi içinde yeterince değerlendiremeden kararlar verdiğimiz için gelecekle ilgili de doğru kararlar almamızı engeller. O sırada alınan kararlar yeterince değerlendirilmez. Hatta zor zamanlardan sonra tekrar güç toplamaya o kadar ihtiyaç duyarız ki, alınacak kararları değerlendirmeyiz bile.

Önemli olan şu anda güvende olma duygusunu yaşıyor olmaktır. Öyle olunca da yazık ki tekrar tekrar aynı olayları yaşama ihtimalimiz çok daha yüksek olur. Yeni tuzaklara bile ihtiyaç duyulmadan aynı tuzaklara tekrar tekrar düşeriz.

Krizden sonraki yeniden yapılanma süreci, sonraki yaşayacaklarımızı belirleyen, önemli süreçlerden biridir. O yüzden krizden sonra alınan bütün kararlar farklı açılardan bakılarak tekrar tekrar değerlendirilmeli, alınan kararların olası sonuçları çok yönlü olarak değerlendirilmelidir.

Ülkemiz adına, alınan kararların çocuklarımıza hatta torunlarımıza iyi bir ülke miras bırakabilmemizi sağlaması dileğimle…

 

21-11-2017
Dilek Türkoğlu

Dilek Türkoğlu

Psikiyatrist Dr.

İlk, orta ve lise eğitimimi Ankara Dikmen Lisesi"nde tamamladım. 1992 yılında Hacettepe Ü. Tıp Fakültesinden mezun oldum. Aynı yıl yapılan TUS sınavları ile çocukluğumdan beri istediğim psikiyatri ihtisası yapmaya hak kazandım. 1997 yılında Çukurova Üniversitesi Psikiyatri A. B. D da uzmanlığımı tamamlayarak Hacettepe Ü. Sağlık ve Rehberlik Merkezi"nde göreve başladım. 2001 yılında Hacettepe Üniversitesi"deki görevimden ayrılarak ODTÜ Sağlık ve Rehberlik Merkezi"ne başladım. 2009 yılında hekimler için tam gün  yasasının gündeme gelmesi nedeni ile devlet memurluğumdan istifa ettim. O zamandan beri kendi muayenehanemde  çalışmaktayım.

2004 yılında kurulan Ankara Tıbbi Hipnoz Derneği"nin (ATHD) kurucu üyelerindenim. ATHD, 2000"li yıllarda Türkiye"de hipnoz hakkında bir şey bilinmediği ve bu yüzden çaresiz insanların tıp dışındaki insanlar tarafından hipnoz adı ile suistimal edildiğini gözlediğimiz için, etik çalışan ve hipnoz hakkında doğru  bilgileri topluma yayan bir dernek olması amacı kurulmuş bir dernektir. Şu anda  derneğimizin  başkan yardımcılığı görevini gururla üstlenmekteyim.

2010-2020 yılları arasında Milliyet gazetesi Ankara ekinde de haftada bir olmak üzere köşe yazıları yazdım. 

Medya Çuvalı"nın ilk oluşmaya başladığı yıllardan beri, Medya Çuvalı ailesinin  bir parçası olmanın mutluluğu ile yazılarıma Medya Çuvalı" ndan devam etmekteyim. 

Evliyim, bir oğlum var.

 

0 542 725 88 08

0 542 725 88 08

drdilekturkoglu@gmail.com

Diğer Yazıları

Bu yazılar da ilginizi çekebilir