Psikoterapi mi? İlaç Tedavisi mi?
Son yıllarda psikoterapi daha fazla bilinmeye ve uygulanmaya başlandı.
Eskiden ağırlıklı olarak ilaç tedavisi kullanılıyorken psikoterapinin daha fazla tedavide yer alması, bir yandan sevindirici bir gelişme olmuş, ama bir yandan da kafalarda karışıklıklar yaratmıştır.
Yazık ki her az bilinen durumda olduğu gibi, bu durum da özellikle tıp dışı kimseler tarafından umut ticareti olarak kullanılabilmektedir.
Tedavinin süreğen olması gereken birçok hastalıkta, çok yüklü miktarlarda paralara insanlara umut satılabilmekte, psikiyatristlerin bu teknikleri bilmediği, o yüzden de hastaların yıllarca tedavi edilmeden süründürüldüğü iddia edilebilmektedir.
Öncelikle psikoterapi ve ilaç tedavisi birbirinin yerine geçen seçenekler olarak düşünmemekte fayda vardır. Birbirini tamamlar ama birbiri yerine geçmez.
Bazı durumlarda psikoterapi daha fazla tercih edilirken, bazı hastalıklarda ilaç tedavisinin üzerine psikoterapi eklenebilmektedir.
Bugün, hangi durumlarda ne yapılabileceği konusunda bilgilendirmenin, umut tacirleri tarafından maddi ve manevi kayıplar yaşamanın önüne geçeceğini düşündüğüm için bu yazıyı yazmak istedim.
Bipolar bozuklukta tedavi planlaması;
Bu hastalıkta biyolojik etkenler oldukça önemlidir. İlaç yerine sadece psikoterapi ile atak gelmesini engellemeye çalışmak gerçekçi değildir.
Hastalık ataklar halinde geldiği için psikoterapi aldığınız döneme atağın denk gelmemiş olması psikoterapinin ataklar yaşamayı engellediğini göstermez.
Bazı durumlarda birkaç senede bir ataklar ortaya çıkabilmektedir.
O durumda “artık iyileştim, psikoterapi ile devam edersem tekrar atak yaşamam, ilaçlarımı keseyim” şeklindeki yaklaşım doğru değildir.
Psikoterapi, stresle baş etme becerilerini geliştireceği için, daha iyi olmamızı, özgüvenimizin artmasını sağlar ama bipolar bozuklukta atakların gelmesini engellemez.
O yüzden hastalık için mutlaka koruyucu ilaçları kullanmak gerekir ama yanında yaşamla baş edebilme becerilerini geliştirmek de faydalı olur.
Paranoid (sanrısal) bozukluk ve diğer psikotik bozukluklar (gerçeği değerlendirme yetisinin belli alanlarda ya da yaygın olarak bozulduğu durumlar) için de aynı önerilerde bulunacağım.
Tedavi asıl olarak ilaç tedavisi şeklinde planlanmalıdır.
Yanında psikoterapi, hastalığı ve hastalık sırasındaki kendimizi daha iyi tanımamız ve dolayısıyla baş etme yöntemlerini geliştirebilmemiz açısından yardımcı olacaktır.Özellikle şizofreni gibi psikotik hastalıklarda hastalığın süreğen olması, hastanın ve hasta yakınlarının hastalıktan bıkarak kalıcı çözüm arayışları nedeniyle büyü bozanlardan üfürükçülere kadar pek çok yerde çare aramaları nedeniyle umut tacirleri tarafından kolayca suistimal edilebilmektedir.
Ancak ilaçların kesilmesi hastalığın alevlenmesini sağlar.
Hastalığın her alevlenmesi hastalık için dezavantajdır. O yüzden, bu grup hastalıktan muzdarip olan hastalar ve hasta yakınlarının dikkatli olması çok önemlidir.
Psikoterapi, kişilik bozuklukları, anksiyete bozuklukları (panik bozukluk, yaygın anksiyete bozukluğu,sosyal fobi, basit fobiler… gibi) ve depresyonda, psikotik bozukluklara göre daha fazla yer tutar.
Hatta bazı durumlarda örneğin basit fobilerde, psikoterapi ilaç tedavisine göre daha da önemli olabilmektedir.
Çoğu zaman, bu tür hastalıklarda hasta ve hekim, artı ve eksileri değerlendirerek nasıl bir yöntem kullanılacağına birlikte karar verebilmektedir.
Tedavi konusunda esnek olmak, sonuca en iyi götürecek yöntemleri seçerken sınırlayıcı olmamak hastalığı daha kolay atlatabilmek, daha az yaşamından çalınarak hastalık dönemlerini geçirebilmek açısından önemlidir.
Sağlıklı günler dileğimle…