Bir Veli Olarak

Bir Veli Olarak

A+ A-


Üniversite sınavları hakkında yakınlarda yapılan bir açıklama ile sınavlarda açık uçlu soruların olacağı duyuruldu. Bu açıklama, sınav sürecinde olan öğrencilerin ve velilerin kafalarında soru işaretleri ve karışıklıkların oluşmasına neden oldu.

Kafalarda karışıklıklar ve soru işaretleri oluştu, çünkü açık uçlu soru sormanın hangi soruna ya da sorunlara çözüm olması için üretilmiş olduğunu anlayamadık. Zira bu kadar çok sayıda kişiyi etkileyecek ve hayatlarının rotasını değiştirecek bir sınavla ilgili değişiklik yapılıyorsa, yapılan değişikliğin bir soruna çözüm getirmesi amacıyla yapılmış olması gerekir. Oysa bu değişikliğin, çözümden çok sorun getirme olasılığının yüksek olduğu açıktır. Çünkü yazılı sınavın okunması daha fazla zaman alacaktır. Yazısı güzel olmayan çocukların yazısının okunamaması ihtimali ortaya çıkacaktır.

Bu yıl sınava girecek çocukların ilkokul birinci sınıfa başladıkları sene ilk kez el yazısının öğretildiği seneye denk gelmektedir. Dolayısıyla el yazısının okunmasında sorunlar yaşanması çocukların hak kaybına uğramasına neden olacaktır ki az ya da çok bazı yanıtların okunamama sorunu muhakkak olacaktır. Açıklamada tek kelimelik yanıtlar isteneceği söylenmiştir.

Öğrenci istenen tek kelimeyi tutturamadığında ama doğru yanıt verdiğinde (örneğin cümle olarak anlattığında) ne olması beklenmektedir? Her farklı yanıt merkeze mi sorulacak? O kelimeyi bulamadığı  için doğru bilgiye yanlış mı denecek? Her farklılık merkeze sorulursa sınav sonuçları ne kadar zamanda açıklanacak? Sorulmaz ise soruları okuyan kişilerin hoşgörüsüne göre aynı yanıt birinde doğru, birinde yanlış mı kabul edilecek? Kaç kişi okuyacak? Kâğıtları okuyacak kişilerin de mutlaka teyzesinin oğlu, komşusunun çocuğu sınava girecektir. Onların kâğıtlarında hoşgörü oranında değişiklik olmaması nasıl sağlanacak? Tek kelimelik yanıtlar olacaksa bunu testte şık olarak işaretletmek yerine risk almayı değecek nasıl bir fayda sağlayacak? Bunlar benim ilk aklıma gelen sorular. Gerçekleştiği zaman hiç akla gelmemiş birçok şey ortaya çıkacaktır. Bir tek soru ile binlerce kişilik sıralamanın değişeceği bir sınavda açık uçlu soru sormanın çok fazla yararı olmalı ki bu kadar zorluğa değmeli. Bu fayda ne?

Her şeyde olduğu gibi alıştırmak için önce tek kelimelik yanıtlarla başlayıp sonra daha fazla açık uçlu sorulara mı geçilmesi planlanmaktadır? Öyle ise sınavı okuyanlar tarafından insani hatalar ya da yanlı okumalar yapılmasının önüne nasıl geçilecektir? Geçmişte optik okuyucu okurken bile sınavlarda soru çalınması gibi olaylar yaşanmışken, akıllara başka şeylerin gelmesinden daha doğal ne olabilir? Bütün bunlardan dolayı sınav sonucuna itiraz edilmesi, hak kayıplarını ne oranda azaltabilecektir? Mahkemeler, itiraza çocuğun kazanacağı üniversiteye kayıt olabilmesi için gerekli zamanda yanıt verebilecek midir? Bütün bu sorularla öğrencilerin kaygılarının yükselmesi ve umutsuzluk yaşamaları, sınav öncesinde istenen bir durum mudur?

Yazık ki sınavda soru çalınması, şifre hazırlanması gibi istenmeyen durumların yaşandığının yıllar sonra  kabul edilmesinden sonra bütün bu kaygıları arttıracak bir uygulamaya geçilecek olması gençlerimizi psikolojik olarak umutsuzluğa sürükleyecektir.

Açık uçlu soruların hangi soruna çözüm üreteceği net olarak anlaşıldıktan ve anlatıldıktan, sınavlara duyulan güven tekrar  yerine geldikten sonra bu tür bir değişikliklerin yapılmasının daha iyi sonuçlar vereceği kanaatindeyim. Bunlar olmadan önce yapılacak değişiklikler, öğrencilerde güven duygusu ve motivasyonda düşmeye neden olacaktır.

Bir ülkedeki en değerli kaynak insan kaynağıdır. Çocuklar ve gençler, bu kaynak içinde çok daha önemli bir yer tutarlar. Çünkü bu günün çocukları ve gençleri hangi duygularla, hangi değerlerle büyürlerse, geleceğimiz de o değerlerle yazılacaktır. Gençler maruz kaldıkları sistemlerin  adaletine güvenerek büyürse, o ülke sağlam temeller üzerine kurulmuş demektir. Aksi halde  er ya da geç yıkılmaya mahkûmdur.  Çünkü adalet mülkün temelidir.

Gençlerimiz için adil bir sistemle yapılan, çalıştıklarının karşılığını alacakları bir sınav sisteminin  devam etmesi dileğimle…  

 

22-11-2017
Dilek Türkoğlu

Dilek Türkoğlu

Psikiyatrist Dr.

İlk, orta ve lise eğitimimi Ankara Dikmen Lisesi"nde tamamladım. 1992 yılında Hacettepe Ü. Tıp Fakültesinden mezun oldum. Aynı yıl yapılan TUS sınavları ile çocukluğumdan beri istediğim psikiyatri ihtisası yapmaya hak kazandım. 1997 yılında Çukurova Üniversitesi Psikiyatri A. B. D da uzmanlığımı tamamlayarak Hacettepe Ü. Sağlık ve Rehberlik Merkezi"nde göreve başladım. 2001 yılında Hacettepe Üniversitesi"deki görevimden ayrılarak ODTÜ Sağlık ve Rehberlik Merkezi"ne başladım. 2009 yılında hekimler için tam gün  yasasının gündeme gelmesi nedeni ile devlet memurluğumdan istifa ettim. O zamandan beri kendi muayenehanemde  çalışmaktayım.

2004 yılında kurulan Ankara Tıbbi Hipnoz Derneği"nin (ATHD) kurucu üyelerindenim. ATHD, 2000"li yıllarda Türkiye"de hipnoz hakkında bir şey bilinmediği ve bu yüzden çaresiz insanların tıp dışındaki insanlar tarafından hipnoz adı ile suistimal edildiğini gözlediğimiz için, etik çalışan ve hipnoz hakkında doğru  bilgileri topluma yayan bir dernek olması amacı kurulmuş bir dernektir. Şu anda  derneğimizin  başkan yardımcılığı görevini gururla üstlenmekteyim.

2010-2020 yılları arasında Milliyet gazetesi Ankara ekinde de haftada bir olmak üzere köşe yazıları yazdım. 

Medya Çuvalı"nın ilk oluşmaya başladığı yıllardan beri, Medya Çuvalı ailesinin  bir parçası olmanın mutluluğu ile yazılarıma Medya Çuvalı" ndan devam etmekteyim. 

Evliyim, bir oğlum var.

 

0 542 725 88 08

0 542 725 88 08

drdilekturkoglu@gmail.com

Diğer Yazıları

Bu yazılar da ilginizi çekebilir