Şiddet- 4
Son yıllarda sağlıkta gittikçe artmakta olan şiddet olayları da oldukça endişe verici. Yıllarca acil servislerde çalışmış çok sevdiğim arkadaşım Dr. Okan Önerci’nin bu konudaki yazısı beni çok heyecanlandırdı ve sizlerle paylaşmak istedim.
ÖFKE, ŞİDDET ve DOKTORLAR
Apartmanların %60’ının adı ‘’Huzur’’ dur. Çünkü memlekette huzur yok.
Apartman, site toplantılarının hiçbiri kavgasız bitmez.
‘’Sayın Apartman sakinleri, lütfen sakin olalım’’.
Sakinlerin hepsi birbirinin üzerine uçmakta. Toplantıdan evine dönen herkesin yüzü bembeyaz, öfke dolu.
Adam cesedin kafasını koltuğunun altına alıp karakolda masanın üzerine kafayı ve bıçağı bırakıp ‘’Bunu ben öldürdüm, karımla beni aldattı’’. Bizim memlekette aldatılan adam herkesin gözünün önünde öldürecek ki namusunu temizlemiş olsun.
Bizde suç ayrı bir varoluş biçimidir.
Devleşen kentler içinde iyice ufalmış insancıklar.
Kendi varlıklarının dünyadaki temelini bulamadıkları için bir türlü kendi olamıyorlar. Her bireyin eşit haklara sahip olduğu bir toplum da yok.
Acizlik, zayıflık, eziklik bireylerin yüzleşmek istemediği, her an kurtulmak istediği, nefret ettiği bir kimliktir. Şehirlerin kalabalıklığı içindekendisini kimliksiz, değersiz, hiçleşmiş hisseden insanlar kendilerini nasıl anlamlandırabilecekler?
Artık çoğu kimlik hem öfkeli hem de şiddete eğilimli. Bunu anlamanız zor olabilir.
Stadyumda el, kol hareketi yapıp, ağıza alınmayacak küfürler edeni, stadyum dışında son derece nazik ve efendi bir kimlik içinde görebilirsiniz.
100 kg. demiri ham madde olarak koyarsın, üretim koşullarını hazırlarsın 97 kg. vida elde edersin. 3 kg. fire normaldir diyelim. Ama üretim 96 ya da 95 kiloya düşerse patron hemen kontrol mühendisini çağırır bu fire nereden kaynaklanıyor kardeşim? Eğer engelleyemezse, nedenini bulamazsa bir iki ihtardan sonra işine son verilir.
Aslında eğitimde bir üretimdir.
Örneğin doktor olacak hammaddeleri seçtin, 6 yıllık hekim üretim fabrikasından geçirerek doktorları ürettin.
İş üretimle bitmiyor.
Üretimden sonra onların en verimli olmasını sağlayacak sistemi oturtmak da gerekiyor. Bunun için verimin düşmesini sağlayan maddi ve manevi etkenleri fark ederek o etkenleri yok etmek gereklidir.
Hem bizim ülkemizde hem de dünyanın bir çok ülkesinde bu etkenler araştırılmış, üzerinde pek çok çalışmalar yapılmıştır.
Dolayısıyla çok iyi bilinmektedir. Öyle olunca firenin çok yüksek olmaması ve gün geçtikçe azalması beklenir.
Ama fire inanılmaz!
Mesleki donanım, sayıları artan sınıflara rağmen azalan öğretim üyeleri nedeniyle eksik, doktor olmuş ama tükenmişlik sendromu nedeniylemesleğini sevmeyen, her gün akşama kadar verilen hasta sayısına yetişmeye çalışan hekimler, ve her gün daha da birbirlerine karşı öfkeleri bilenen hasta hekim ilişkisi.
Hata nerede?
Hammadde seçiminde mi? Üretim aşamasında mı? vs. Bakırdan vida olur mu? Şeklen olurda, üzerinde tornavidayı bile çeviremezsin, dağılıverir.
Doktorluk sanattır, hekimleri yetiştirirken bu özelliğe dikkat ederek yetiştirmek, çalıştırırken de sanatçılık ruhunu kaybetmeyecek bir sistem seçmek gerekir.
Ne yazık ki insan üretimindeki fire madde üretimindeki fireden çok daha yüksek olmasına rağmen bunun hesabı kimseden sorulmuyor.
Kişiler suçlanıyor, sistem aradan kendini kurtarıyor. Böylece kedinin kuyruğunu kovalaması gibi bir şey değişmiyor ama hep bir çaba süregidiyor.
Madde insandan daha mı değerlidir sorusu ister istemez akla geliyor.
Toplumun kalitesindeki düşme her mesleğe yansıdığı gibi en yüksek eğitimli doktorluğa ve hekimlik mesleğinin saygınlığına da yansımıştır. Bu da yazık ki her geçen gün daha fazla sağlık çalışanının şiddete maruz kalmasına sebep olmaktadır.
Özetle, acizlik, eziklik algısı içine yerleşmiş birisi fırsatını yakaladığı anda bir başkasını ezerek güçlülük arzusuna, kimliğine kavuşmak isteyecektir.
Şiddet sadece doktorlara mıdır? Bence hayır. Şiddet her tarafta kol gezmektedir. Yeter ki göstereceği bir ortamı yakalasın. ( 14 Mart 2015-Okan Önerci)
Çok değerli arkadaşım Dr. Okan Önerci’ye bu yazısı ile zenginlik kattığı için teşekkür ederim.
İyi haftalar dileğimle…