Doğuştan Şanssızlar
Bazı insanlar hep şanssız olduklarına inanırlar. Öyle inandıkları için de şanssızdırlar gerçekten. Bahsetmek istediğim şanssızlıklar, hayatı gerçekten zorlaştıran kayıplar ya da gerçekleşme ihtimali çok düşük olan kötü olasılıkları yaşamak değildir. Bahsetmek istediğim daha genel herkes için benzer olan şeyleri yaşarken şanssız olunduğunun hissedilmesidir.
Bu kişiler bazen her alanda şanssız olduklarını düşünürlerken bazen de seçilmiş alanlardaşanssız olduklarını düşünebilmektedirler. Örneğin para konusunda şanssızım diyebilirlerken arkadaşlar konusunda şanslı olduklarını söyleyebilirler.
Şanssız olduğunu düşünme sıklıkla aileden öğrendiğimiz bir şeydir. Bazı aileler, her kötü giden şeyden sonra ne kadar şanssız olduklarını düşünme eğilimindedirler. Aile içinde birinin şanssız olduğu düşünülüyorsa bu durum kolayca içselleştirilebilir. Bazı durumlarda ise gençler arasında oyun gibi başlar. Tesadüfen birkaç şanssız deneyim olmuş ve gruba renk katmak için bunlar vurgulanmış olabilir fakat dikkatler bir kez şanssız olmaya çekildiğinde sürekli karşımıza onunla ilgili örnekler çıkar ve o kişinin gerçekten şanssız olduğuna inanmaya başlarız.
Dikkatin şanssız olmaya çekilmesi gerçekten de şanssız bir şeydir! Çünkü her kanıt, önyargıyı doğrular. Bu iki yolla olur: Birincisi,bilinçaltımız kendimizle ilgili inandıklarımızı (neye inandığımızı bilinçli olarak fark etmesek bile) gerçekleştirme eğilimindedir. İkincisi ise seçici algılama ve hatırlama özelliğimizden dolayı inandıklarımızla uyumlu olanlar fark edilir ve ileride onlar hatırlanır. Aksi kanıtlar fark edilmez, fark edilse bile hatırlanma oranı daha düşüktür. Bu yüzden farklı kişiler aynı olaya tanık olduklarında, yemin edecek kadar dürüst oldukları halde farklı şeyler görürler ve hatırlarlar.
İnandığımızı gerçekleştirme eğiliminde olmamız, binlerce seçenek arasından seçtiğimiz şeyin, kendi inandığımızı doğrulayacak şekilde olmasına neden olur. Örneğin değersiz olduğunuza inanıyorsanız, bir sürü kişi arasından sizi buna inandıracak kişilerle arkadaşlık kurar ve bunu doğrulayacak kişilere âşık olursunuz. Çünkü kimyanız sizi doğrulayacak insanları çeker. Sonra da ne kadar şanssız olduğunuzu, böyle biriyle evliyken insanın kendini değerli hissetmesinin mümkün olmayacağını söyler ve karşınızdakini değiştirmek için uğraşırsınız. Bu nedenle bir şeyler değişsin istiyorsanız değişim, dışarıdan içeriye değil içeriden dışarıya doğru olacaktır.
Şansla ilgili yapılmış çok beğendiğim bir deneyi burada sizlerle paylaşmak istiyorum: Gazete ilanı ile şanslı olduğunu düşünen ve şanssız olduğunu düşünen denekler bulunuyor. Her deneğe, deneye katıldıkları için belli miktarda para verileceği bildiriliyor. Denekler geldiği zaman içeride bir mülakat yapılacağı ama öncesinde bir gazeteye göz atmaları rica ediliyor. Aynı gazete her denekte aynı süre tutuluyor. Sonra mülakata alınıyorlar. Ancak gazetenin bir köşesinde, sizi buraya oturtan kişiye bu kısmı gösterirseniz fazladan … kadar daha para alacaksınız yazıyor. Şanslı olduğunu söyleyen ve şanssız olduğunu söyleyenler arasındakiistatistiksel farka bakılıyor. Şanslı olduğunu söyleyenlerin, anlamlı olacak şekilde bu haberi daha fazla fark ettiği görülüyor. Deneye katılanların gözlerinde bir sorun olmadığına göre bu farkı yaratan bir şeyler olmalı.
Dışarıdan ve içeriden gelen birçok uyaran zihnimiz tarafından algılanır ama çok küçük bir kısmı, belli seçmelere göre bilinçli tarafımızın fark edeceği hale getirilir. Diğerlerini bilinçli olarak fark etmeyiz. Bazen gözümüzün önündeki kocaman bir şeyi görmezken, pizzacıdan aldığımız paket üzerindeki öylesine bir yazı gözümüze batar. O konu ile ilgili düşünmüş, konuşmuşsanız ya da aklınızda bir soru varsa onunla ilgili şeyler birden bire karşımıza çıkmaya hatta dizi dizi dizilmeye başlar. Halk arasında siz soru sorun, cevabı mutlaka gelecektirdemeleri bundandır. Yeni yılda kendimiz ve ülkemiz için şanslı olduğumuzu hissettirecek güzel olaylar yaşamak dileğimle…