Hipnoz mu Hipnoterapi mi?
Geçen hafta psikoterapi çeşitlerinden psikanaliz ve bilişsel davranışçı terapi hakkında yazmıştım. Bu hafta hipnoz hakkında bilgiler vererek konuya kaldığımız yerden devam etmek istiyorum.
Öncelikle hipnozun kendisinin bir psikoterapi yöntemi olmadığını ama birçok psikoterapi tekniği ile birlikte kullanılabildiğini ve bu durumda hipnoterapi olarak adlandırılabildiğini belirtmek isterim. Yani kişinin hipnoz yapmayı biliyor olması, hipnoterapi yapabileceği anlamına gelmez.
Hipnoz enjeksiyon yapmayı bilmek gibidir.
Tıp fakültelerinde, yarım saatlik bir saatlik pratik ile enjeksiyon yapmayı öğrenebiliriz. Kalan altı sene, enjektörün içine ne konulacağını öğrenmek için gerekli süredir.
Hipnozda da aynı durum söz konusudur. Bir iki günlük kurslarla herkes hipnoz yapmayı öğrenebilir.
Hatta bazen kitaplardan okuyarak bile hipnoz yapmayı öğrenenler olabilmektedir. Çünkü hipnoz yaparken en sık kullanılan yöntemdikkatin bir noktaya odaklanmasını sağlamaktır.
Bu da herkesin, kolayca öğrenebileceği bir şeydir. Asıl yıllara ve ustalığa ihtiyaç duyan şey ise hipnoz sırasında hangi yöntemlerin uygulanması gerektiğini öğrenmektir. Bunun için de hem hastalığı hem de ruhsal süreçleri çok iyi bilmek gerekmektedir. Bir anlamda kalan altı yılda öğrenilenler, kişi hipnoza girdikten sonra neler yapılacağıdır.
Hipnoz, sadece psikoterapide kullanılan bir yöntem değil tıbbın her alanında pek çok faydaları olabilecek bir yöntemdir.
Yatkınlığı yüksek olan hastalarda sadece hipnoz ile ameliyatlar yapılabilmektedir.
Yatkınlığı yüksek olmayan hastalarda bile değişen oranlarda faydalar sağlamaktadır. Hatta sanılanın aksine psikiyatri, hipnozun en az kullanıldığı alandır.
Çünkü psikotik hastalar dediğimiz, gerçeği değerlendirme yetisi bozulmuş hastalarda hipnozun kullanımı ve faydası yoktur. Aynı şekilde hastalığına karşı iç görüsü olmayan ve kendi isteği ile işbirliği yapamayan hastalarda da hipnozun yeri yoktur.
Hipnoz, yanık hastalarından onkoloji hastalarına, cerrahi branşlardan dâhiliye ve diş tedavisine kadar psikiyatri dışındaki hemen her alanda kişinin doğuştan getirdiği yatkınlığı ile orantılı olarak çok belirgin faydalar sağlayabilmektedir.
Yapılan bilimsel çalışmalarla, tedaviye ek olarak hipnoz kullanıldığında ağrı kesici, bulantı giderici gibi ilaçların daha az kullanıldığı,hastaların hastalıkla baş etme becerilerinin arttığı kanıtlanmıştır.
Hipnoz yatkınlığı; aynı müzik, resim yeteneği gibi kişiden kişiye değişkenlik gösterir.
Müziğe hiç yeteneği olmayanlar bile nasıl bazı şarkıları söyleyebilirse hipnoza yatkınlığı olmayanlar da az ya da çok hipnozdan fayda sağlayabilir.
Bugüne kadar ülkemizde çok fazla bilinen bir yöntem olmadığı için hipnoz, yaygınlaştırılamamış; tıbbın psikiyatri dışındaki diğer alanları ile tanışamamıştır.
Oysa kendi zihnimizin gücünü tedaviye katmak, kullanılmak zorunda kalınan ilaçları azaltabilmek; hem ülke ekonomisi anlamında hem de ilaçların olası yan etkilerinden korunmak anlamında çok önemlidir.
Yurt dışında, Avrupa ve Amerika’da hipnoz, yıllardır tedaviye ek olarak kullanılmaktadır.
Sevindirici olan şey ise ülkemizde de hipnoz ile ilgili mevzuatın çıkmak üzere olmasıdır.
Bu gelişme, hipnozun, tıbbın pek çok alanında kullanımına olanak sağlayacaktır.
Ülkemizde her alanda sevindirici haberler olması dileğimle…