Olumsuzu Büyütme, Olumluyu Küçültme
Sık yaptığımız düşünme hatalarından biri de “olumsuzu büyütme, olumluyu küçültme”dir.
Bardağın boş yarısını görme, bu konuda verilebilecek örneklerden biridir.
Kişi her alanda bu düşünce hatasını yapmıyor olabilir. Her insan duyarlı olduğu alana göre bunu yapıyor ya da fazla yapıyor olabilir.
Örneğin, iş ile ilgili konularda bu tarzdaki düşünme hatalarını daha çok yapıyorken, ev işleri ile ilgili alanlarda yapmıyor olabilir. Hangi alanda daha fazla olduğu tamamen kişinin o konuya atfettiği önemle bağlantılıdır.
Bu düşünme hatası ne kadar yaygın ve ne kadar şiddetli ise depresyona ve kaygıya eğilim o kadar yüksek olur.
Hepimizin binlerce farklı özelliğimiz var ki tek yumurta ikizleri bile birbirleriyle aynı değildir. Hepimiz bazı alanlarda daha güçlü oluruz. Bazı alanlarda ise istediğimiz kadar iyi olmayabiliriz.
Olumluyu küçümseme, olumsuzu büyütme hatasını yapanlar, kendi iyi yaptıkları ya da iyi oldukları alanları değersizleştirip önemsemezken; yapamadıkları şeyleri asıl önemli olanlar gibi tanımlarlar. Dolayısıyla kendisini olması gerekenin altında bir performansta hissederler.
Örneğin, fen derslerinde çok iyi olmasına karşın, sosyal derslerde zorlanan biri, fen derslerini herkesin yapabileceğini ya da sınavlarda şansının yaver gittiğini ama önemli olanın sosyal dersler olduğunu düşünebilmektedir.
Ya da yüzü çok güzel olduğu halde boyunu kısa bulan biri, kendisini herkesle boy açısından karşılaştırmakta yüzünün güzel olmasını ise önemsememektedir. Hatta bazen çok daha ayrıntılı özelliklere takılıp kalabilmektedir.
Kişi ne kadar ayrıntıda takılıp kalırsa o kadar bütünden uzaklaşılmaktadır.
Bu düşünce hatası, başlangıçta her açıdan iyi hatta mükemmel olma çabası ile ortaya çıkar; ama zaman içinde mükemmele ulaştırmak bir yana pozitif olan özellikler de küçümsendiği için ve kişi kendini o alanda da güçlendiremediği için yapabileceklerinin de altında kalmaktadır.
Bu durum ebeveynler olarak, çocuklarımızla olan ilişkimizde sık yaptığımız hatalardan biridir. Çocuklarımızı geliştirmek amacıyla daha güçsüz olan yanlarını fark edip onları vurgularız.
Ancak bir süre sonra olumlu olan taraflarına hiç dikkatimizi vermeyip sadece olumsuz olan taraflarına odaklandığımız için çocuk kendisini bir bütün olarak algılamak yerine olumlu yönlerini ihmal ederek daha çok olumsuz taraflarını algılamaya başlar.
Hatta olumlu bulduklarımız o kadar görünmez olur ki, varlığını ancak o konuda olumsuz bir şey olursa fark eder hale geliriz. Böyle olunca da kendimizi tam bir başarısızlık abidesi olarak hissederiz. Daha da ilginç olan, güçlü ve güçsüz yönlerimizin yer değiştirse bile, yine güçsüz olan yön önemli hale gelir.
Kendimiz ve çocuklarımız ile ilişkimizde güçlü yanlarımız üzerinde daha fazla durarak ama güçsüz yanlarımızı da fark ederek hayatı yönlendirmekte fayda vardır.
Öncelikle her güçsüz yanımızın mutlaka geliştirilmesi gerekmeyebilir.
Bu yönün geliştirilmesi için gerekli olan enerji ve emeğin karşılığındaki kazanç gerçekten yüksekse geliştirmek için uğraşmak anlamlıdır. Aksi halde çok emek verip çok fazla şeyi güçlendirmeye çalışırken tükenir hiçbirisini güçlendiremeyebiliriz ve kendimizi daha da beceriksiz hissedebiliriz.
Bu düşünme hatasını düzeltirken, öncelikle pozitif özelliklerinizi sürekli kendinize hatırlatın.
Uzun zaman boyunca değersizleştirdiğiniz için hemen değerli hale gelmesini beklemeyin. O yüzden başlangıçta olumlu yönleriniz anlamsız gelecektir. Sürekli tekrar ettikçe biraz da olsa anlam kazanacaktır.
Olumlu taraflarımızı fark ettikçe olumsuz tarafları büyüteçle görmemiz azalacak, bir kısmıyla barış imzaladığımızda diğer kısmını güçlendirmek için gücümüz kalacaktır.
Bardağın, ne boş tarafını ne de dolu tarafını büyütmeden gerçekçi olarak görebilmemiz dileğiyle…