Öğrenilmiş Çaresizlik
Öğrenilmiş çaresizlik, bireylerde görüldüğü gibi toplumlarda da görülebilmektedir. Bazı toplumlar, geçmiş boyunca yaşadıklarından dolayı ne yaparlarsa yapsınlar bir değişim yaratamayacaklarını düşünürler. Bu inanç, kişiden kişiye yayılan çaresizlik hissiyle ortaya çıkmaktadır. Öğrenilmiş çaresizlik, basın ve medya yolu ile sürekli dillendirildiğinde ise bu duruma maruz kalan toplumların neredeyse hiç deneme yapmadıkları, yapamadıkları görülür. Bunun sonucunda ise belli bir süre sonra zihinlerde oluşturulan olasılıklar dahi çaresizliği doğrulayacak şekilde olmaktadır. Ortaya çıkan olasılık ve çabalar ya daha az güçlü olmakta ya da daha az ısrarcı olmakta ve yeterince çaba göstermeden sönme eğilimi göstermektedir. Bu da çaresizliğin pekişmesine neden olmaktadır.
Kişilerden farklı olarak toplumlarda yelpaze daha geniş olmaktadır. Bazı insanlar tepki olarak daha da mücadeleci hale gelmektedirler, ancak sayıları fazla olmadığından ses getirmemekte ve kendiliğinden sönme eğiliminde olmaktadır. Bu da o kişilerde kırılma, kızgınlık ve isyan hissi yaratmaktadır. Böyle kişiler, kendi eğilimlerini desteklermiş gibi görünen kişiler tarafından daha kolayca yönlendirilebilmekteler ve yaşanan hayal kırıklığı, yönlendiren grubun yaptıklarının, objektif olarak değerlendirilmesine engel olmaktadır. Bazen de doğru söyleyen doğru insanlar, yanlış bir grubun içerisinde yer alabilmekte ve bütün bunlar çaresizlik duygusunun iyice artmasına neden olmaktadır.
Çaresizlik hissi çok ağır bir duygudur. Bu nedenle bu histen kaçma eğiliminde oluruz. Günlük hayattaki dikkat çeken başka şeyleri öne çıkararak, çaresizlik hissinden uzaklaşmaya çalışırız. Bunlar genellikle insanlara tatmin veren, oyalayıcı konular olmaktadır. Cinsellik, din ve diğer insanların yaptıkları ile ilgilenme gibi konular, toplumlar tarafından dikkati en fazla çeken konulardır. Zaten bir toplum ne kadar büyük bir dar boğazdan geçmekteyse bu konular da o kadar çok öne çıkma ve sürekli dillendirilme eğiliminde olur. Bir anlamda kontrol edilemeyecek alanlar yerine kontrol edilebilecek alanlarla dikkat yer değiştirir.
Örneğin; ülkesinin o coğrafyadaki konumu ve olası riskler hakkında düşünmek, kişilerin kontrol edebileceği bir durum olmadığı için onun yerine karşıt gruplar oluşturarak uzun uzun ortaya atılan suni bir gündem hakkında konuşulabilmektedirler. Bu suni gündem konuları, genellikle bir süre için dikkati çekecek, farklı grupların farklı görüşlerde olabileceği, böylece tartışmaların uzayabileceği yukarıda saydığım gibi herkesi oyalayabilecek temel konulardan seçilir. Hatta ülkelerin televizyon programlarında bile benzer dönemlerde benzer konuların yer tuttukları gözlenmiştir.
Ben burada bizim toplumumuz için Atatürk’ün sözlerini hatırlatmak istiyorum; “Ben bir müşkül karşısında yıkılacak insan olsa idim, büyük işlerin rehberliğinde milletim beni yaya bırakırdı.”
Atatürk’ün lider olarak milletine ne kadar güvendiğinin ve milletini ne kadar yücelttiğinin göstergesi olan bu sözlerinin, hepimize rehber olması dileğimle…