Balonlar II
Geçen haftalarda insanların toplumdaki hakları ve sınırlarını, bir anlamda kapladıkları alanları balonlara benzetmiş ve balonların büyüklüklerinin, kişilerin kendilerinin ve başkalarının hayatlarına olan etkisi üzerinde durmuştum. Bu hafta balonların esnekliğinden bahsedeceğim.
Balonların büyük ya da küçük olmaları kadar esnek olup olmadıkları da önemlidir. Her balon farklı oranlarda da olsa esneme kapasitesine sahiptir ve bu esneklik farklı durumlara uyum sağlayabilme becerisini oluşturur. İlişkiler dans gibidir. Diğerinin öne doğru adım attığı zamanlarda biz ayağımızı geriye çekeriz. Genellikle bu esneklik az ya da çok herkeste vardır. Bir anlamda insanlar birbirleriyle sürekli esneklikle ilişki kurarlar. Yani yaşamı dans gibi yaşarız.
Bazı durumlarda esneme kapasitesi düşer. Çok daha yoğun sıkıntılarda ise esneme yerine kırılma ve çatlamalar ortaya çıkar. Böyle durumlarda, ilişkiyi sürdürebilme becerisi düşer ve ilişkilerin sık bitmesi, sık işten ayrılma gibi problemler ortaya çıkar. Her kırılma bir travma yaratacağı için yeni bir olasılık yaratırken de korku ve kaygılar ortaya çıkar. Bir önceki hayal kırıklığı ile daha kaygılı başlanan yeni durumda, kaygı arttıkça kırılganlık da artar. Diğerinin makul sınırlardaki çarpması normal koşullarda hafifçe bir esneme yaparak tekrar dengeye gelme ile sonuçlanacak iken kaygı sebebiyle artmış kırılganlıkta yeni bir çatlağa sebep olma ihtimali yükselir.
Bu durumda olan kişiler, kendilerini korumak için geri çekilirler, güvenli alanın dışında yeni temaslara karşı olabildiğince kapalı ve çekinik kalarak kendilerini korumaya alırlar. Bu tür durumlarda, terapilerde dayanıklılığın artışını sağladıktan ve çarpışmaları kabul edilemez bir tehdit olarak görmek yerine daha esnek bir bakış açısı kazandırıldıktan sonra esneklik yeniden yavaş yavaş artmaya başlar. Böylece onlar için kabul edilemez düzeyde olan çarpmalar, daha az tehditkâr ve daha güvenli hale getirilir ve kendi kabuklarının içindeki tutsaklıktan özgürleşmeye doğru yol alırlar.
Esnekliğin çok fazla olması da sorunlar yaratır. Kişi çok fazla esnedikçe, kendisini çok taviz veren ve taviz verdiği için de (kendine ve/veya karşıdakine) kızgın hisseden bir halde bulur. Bu durumu herkes belli oranlarda yaşar ama bu çok sık tekrarlanıyorsa, esnemediği zaman olacak olan olasılıklar çok korkutucu ya da uygunsuz hale geldiği için, ufak çarpmalara dayanmak yerine esneyerek çarpışmalardan kaçtığı anlamına gelir. Ayrıca esneklik çok fazla olduğu zaman kendisini yeterince tanımadığına dair rahatsız eden bir his meydana çıkar. “Ne istediğimi bile bilmiyorum, kendi kişiliğimi tanıyamıyorum” ve benzeri kızgınlıklar ortaya çıkar. Yine de bu gruptakiler bazı kızgınlıklar, hayal kırıklıkları ve travmalar yaşasalar da, daha uzun ilişkiler sürdürebildiği ve arada da sınırlarını ihlal etme eğiliminde olmayan insanlara da denk geldiği için yaşamla daha uyumlu olurlar.
Normal koşullarda hepimizin, her iki halde de olduğu zamanlarımız olur. Ancak ikisini de zaman zaman yaşayabildiğimiz ve ortadaki denge konumunu tutturabildiğimiz zamanların daha çok olması sebebiyle, arada bir ayağa bassak ve arada bir ayağımıza basılsa bile, güzel bir dans ile hayatımızı idame ettiririz.
Hayatınızı güzel bir dans olarak yaşamanız dileğimle…