Bir Direniş Mekanı Olarak Taksim Meydanı

Bir Direniş Mekanı Olarak Taksim Meydanı

A+ A-

Toplumlar ve toplumların zaman içerisinde hızlı değişen yaşamlarıyla birlikte, her gelen yeni şey daha önceden var olanın hatırlanmasını zorlaştırıyor. Yeni olan pek çok şey göklere çıkartılırken, yerine yenisi konanlar ise daha az hatırlanıyor ve eskimeye mahkûm ediliyor. Ancak buna rağmen eskimiş olanlar ve daha az anımsanan mekanlar toplumsal bellekteki yerlerini korumaya devam ediyor. Bunun sebebi yaşanan her yeni deneyimle birlikte hem bireyin hem de toplumun belleğindeki yaşanmışlıkların artması ve eskilerin bu pratik sayesinde akılda kalmaya devam etmesi olarak açıklanabilir.

Kamusal mekanları çevremizdeki tüm mekanlar gibi değişimin etkisini derinlemesine hisseden yerler olarak düşünebiliriz. Onlar için de zaman içerisinde oluşan değişikliklerin etkisiyle bellekte ve mekânda eskinin yerini yeni olanın aldığından söz etmek mümkündür. Kamusal mekanlar, bu mekanları kullanan ve şekillendiren her kesimden birey için büyük önem taşıyan kentsel çevrelerdir. Kentte yaşayan bireylerin belleklerindeki her değişimin kamusal mekânda bir karşılığı vardır. Bu sebeple toplumsal yaşantıda meydana gelen her değişimle, kamusal mekânın kendisi ve anlamı birbirlerine paralel olarak değişmekte ve gelişmektedir. Bu değişimlerle birlikte kamusal mekanlarda gözle görülür değişiklikler görülmese de toplumların bu mekanlara yükledikleri anlamlar değişiklik göstermektedir. Toplumlar kamusal mekanlara farklı anlamlar yükledikçe o mekanlarda farklı ihtiyaçlar doğrultusunda farklı kullanımlar oluşmakta ve bu değişen kullanımlarla birlikte toplumsal bellek unsurları da kamusal mekanlarda karşılık bulmaktadır.

Bu açıdan bakıldığında bana göre; kamusal mekanlar, kentte yaşayanların, kentle ve diğer kent sakinleriyle iletişim kurabildikleri, çeşitli aktiviteler gerçekleştirdikleri, aynı zamanda herhangi bir kısıtlama olmadan özgürce her kesimden bireyin kullanımına açık olan, tasarlanmış iç mekanların devamı olarak toplum ve kent yaşamının gerçekleştiği mekanlardır. Başka bir deyişle kamusal mekanlar, günümüzde herkesin gözü önünde olan, çeşitli yaşam senaryolarının gerçekleştiği sahnelerdir. Bu dinamik sahneler, kentte hareket sağlamak için yolları, iletişim için düğüm noktalarını, dinlenme ve eğlence için ise umumi yerleri sağlayarak hayatın önemli parçasını oluşturan, aynı zamanda da insanların değişimine yön veren mekanlardır.

Yukarıda bahsedilen kamusal mekânın bütün bu özelliklerinin arasında belki de en önemli yanı, bireyselliğin ötesinde toplumsal kaygılar, sevinçler, üzüntüler gibi ilişkiler ağının tümünü içinde barındırmasıdır. Ayrıca başka bir tanımla; kamusal mekanlar bireylerin ve toplumun kültürünü yansıtan aynalardır. Bu aynalar ise, kentin ve kentte yaşayanların kültürlerini, zaman içerisinde nasıl şekillendiği, neye benzediği ve toplumun o mekânı nasıl kullandığı hakkında pek çok fikir verir.

Ne yazık ki ülkemizde halen kamusal mekân kavramı tam olarak karşılığını bulamamıştır. Geçmişte Türk toplumunda var olan kamusal mekanlar, konut bölgesinden pek uzağa konumlandırılamayan evlerin önleri, mahalle kahveleri ve cami bahçeleri gibi alanlar olarak sayılabilirler. Ancak bu kavramın bir strüktüre oturtulamamasının temel sebeplerinden biri, 19.yy’da Batı’daki anlamından yani “public” kelimesinin Osmanlı literatürüne tam olarak kamusal mekân tanımı olarak girmemesinden dolayı günümüzde bu kavram genelde devletle ilişkilendirilmektedir. Yani kamusal mekân kavramı Türkiye’de “public”e ait olarak değil devlete ait olan alanlar olarak düşünülmektedir (Tanyeli, 2006). Tanyeli’nin de üzerinde durduğu gibi bu durum Türkiye’de kamusal mekân kavramının tam olarak algılanamamasına sebep olmaktadır.

Buradan yola çıkacak olursak, mekân ve zaman arasındaki ilişkilerin bütününün incelenebileceği, kamusal mekân ve toplumsal bellek etkileşiminin aynı anda gözlemlenebileceği mekân denildiğinde akla ilk gelen yerin yazımın kalan kısmında ele almaya çalışacağım Taksim Meydanı ve yakın çevresi olduğunu düşünüyorum.

 

Şekil 1. Taksim Anıtı

Kaynak: (Gülersoy, 1986)

 

Şekil 2. Taksim Meydanı

Kaynak: (Gülersoy, 1986)

Her ne kadar zaman içerisinde toplumsal bellekteki değişimlere göre farklılık gösterse bile Taksim Meydanı ve yakın çevresi, günümüzde hala devam eden tartışmalara konu olmaktadır. Bu süreç içerisinde sayısız mitinge, sanatsal aktivite ve yürüyüşe sahne olan Taksim Meydanı, aynı zamanda her zaman bireylerin kendilerini ifade edebilecekleri bir ortam olmuştur. Bütün bu olaylar toplumun belleğinde yer etmiş ve toplumun şekillenmesine yardımcı olmuştur.

 

Şekil 3. Taksim Meydanı

Kaynak: (Özden,2013)

Köklü bir geçmişe ve zaman içerisinde değişen toplumsal belleğe sahip olan Taksim Meydanı hem ticari bir merkez olmasıyla hem de transfer ve buluşma noktası özelliğini taşımasıyla günümüzde hala önemli bir mekân olma özelliğini sürdürmektedir.

Peki Gezi Parkı süreci sonrasında ne oldu bizim kamusal mekânımız Taksim meydanına?

Bildiğiniz gibi, ağaçların kesilmesinden yola çıkılarak başlayan bu olayların temelinde halkın belleğinde yer etmiş olan kamusal mekânı koruma içgüdüsü bulunmaktadır. Olaylara genel hatlarıyla bakıldığında, Türkiye’de halkın kentsel mekanına sahip çıkma, park, bahçe, meydan gibi kentsel mekanları koşulsuz şartsız toplumda kalmasını sağlama gibi bir hassasiyeti vardır. Bazı uygulayıcıların halk için önemli olan alanların işlevlerini, kentle olan bütünlük ve düzenlerini bozacak şeklindeki tutumları, en önemlisi de bu değişikliklerle alanın kültürel bellekteki yerini çeşitli sebeplerle değiştirme düşüncesine sahip olmaları belki de halkın bu duruma verdiği tepkiyi açıklar niteliktedir. Bu olaylarla birlikte görülmüştür ki, Taksim Meydanı artık ne özeldir ne de devlete aittir, Taksim Meydanı artık halka ait bir alandır.

 

Şekil 4-5. Gezi Parkı Eylemleri Kaynak:  (Çakmak, 2015).

 

Taksim Meydanı ve yakın çevresi üzerine çok sayıda farklı proje tasarlanmış çok çeşitli değişimlere ve müdahalelere maruz kalmıştır. Pek çok yıkıma, meydan özelliğini bozabilecek uygulamalara, bireylerin belleğindeki yerini değiştirebilecek önemli mekânsal değişiklik düşüncelerine, olaylara ve en önemlisi de Gezi Parkı direnişine ev sahipliği yapmış, günümüzde de tam olarak bitmemiş pek çok projeyi içinde barındırmaktadır.

 

Şekil 12. Daha İyi Bir Taksim, Daha İyi Bir Proje ve Daha İyi Bir Gelecek Projesi Kaynak:  (Turgut, 2013).

Sonuç olarak,

Günümüzde Taksim Meydanı ne yazık ki eski yoğun kullanımını yitirmiş, yeni yapılan ve yapılması planlanan projelerle maalesef toplumsal bellekte olumsuz bir konuma yerleşmiştir. Ancak Taksim Meydanı, süreç içinde geçirdiği değişimlere rağmen kamusal mekân olarak toplumun belleğindeki yerini muhafaza etmeye devam etmektedir.

 

 


Kaynakça

Ak. B.(2013).’Başka Bir Kamusallık Mümkün GEZİ PARKI’, Mimarlık Dergisi, 372

Çakmak, I.(2015). ‘Karşı Çıkmak Gerekiyordu’, Mimarlıkta Eleştirel Okumalar, Ankara.

Gülersoy, Ç.(1986). ‘Taksim: Bir Meydanın Hikayesi’, İstanbul Kitaplığı, İstanbul.

Lynch, K.(1990).’City Sense and City Design: Writings anad Projects of Kevin Lynch, MIT Press, Cambridge, Massachusettes.

Tanyeli, U.(2006). ‘Kamusal Alanda Heykel, Heykel Sempozyumu’, İstanbul Modern, İstanbul.

Turgut, E.(2013).’ Toplumsal Bellek ve Mekân İlişkisi Bağlamında Taksim Meydanı ve Yakın Çevresi’ Lisans bitirme tezi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi.

09-11-2022
Zeynep Kara Öztürk

Zeynep Kara Öztürk

Y. Mimar

1994 yılında Ankara’da doğan Zeynep Kara; eğitimini Arı Anadolu Lisesinde, üniversite eğitimini Başkent Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi; Mimarlık bölümünde dereceyle tamamlamıştır. Yüksek lisans eğitimini ise burs ile kabul edildiği İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Bölümü Mimari Tasarım bölümünde tamamlamıştır. Lise yıllarından beri en büyük tutkusu olan sahnede olmak, tiyatro yapmak ve insanlarla paylaşım içinde olmak onu gerek Müjdat Gezen sanat akademisinde oyunlar sergilemesine, gerekse lise tiyatro gruplarıyla katıldığı yarışmalarla hep sahnede olma tutkusunun peşinden koşmasına sebep olmuştur. Seçmiş olduğu mimarlık eğitiminde güzel sanat disiplinleri ile iç içe okumuş; tasarlama, hayal etme ve bunu gerçekleştirebilme becerisi gibi disiplinleri deneyimlemesi onun hayatındaki en büyük heyecanı olmuştur. Hem hayal etme hem de hayallerini hayata geçirme isteğiyle tasarlamış olduğu yeni serüvenlerden birisi de burada yazmak ve yazılarını herkesle paylaşma tutkusudur.

zeyykaraa@gmail.com

Zeynep Kara