Sistem İçerisindeki Birey

Sistem İçerisindeki Birey

A+ A-

21.yy insanı için modernizm kendi içerisinde farklı biçimlerde düşünülmesi gereken bir dönem olmaktadir. İnsan türünün tarihindeki en ilginç halini yaşadığı bu dönemde insan bir sistemin içerisine doğar. Post-modern dönemin tartışıldığı bu geçiş içerisinde insan tek başınalıktan çoğulcu yaşamın içerisine sürüklenmektedir. Bu çoğulcu yaşam içerisinde insan bireysel olarak doğuştan gelen bazı sorumlulukları yerine getirmekle yükümlüdür. Bu yazıda sistemin hayatımıza ne zaman girmeye başladığını, ne zaman esir aldığını ve bizim bu sistemin dışına nasıl çıkabileceği tartışılacaktır.

Yerleşik hayata geçişle başlayan, insanların bir arada ve kitleler halinde yaşaması ile insanlar arasında, insanların ortaya koydukları maddi, düşünsel sistemlerin üzerinden hareket edilecektir. Yaşamın her alanında karşılaşılan bu sistem kavramının, doğanın sisteminden farklı olduğunu belirtmek gerekir. Sistem kavramı, insan düşünce ürünü olmaktadır. İnsanın kitlesel yaşamı düzenlemek için yarattığı yeri geldiğinde yasalaştırdığı sistem kendi içerisinde iç ayarlarını, iç faaliyetlerini gerçekleştirir aynı zamanda dış etkilerden zarar görmeden tümelini korumaktadır.

Teknoloji çağı ile insan ana rahmine düşmesiyle beraber yaşam ve sistem ilişkisi başlar. Bebeğin cinsiyetine göre oyuncaklar, kıyafetler alınmaya başlanır hatta odasının rengine bile cinsiyetine göre karar verilir. İnsan sisteme birey olarak, direk sistemin içine doğar. Aileye ait değil, sistemin insana verdiği bir kimliğe ait olarak dünyaya geliyor.

Ait olarak varolduğumuz sistem, düzenini koruyabilmek için içerisinde insanın kendisini ortaya koyma istemini sınırlayan bir yapıya bürünmek zorundadır. Sistem kendisini sarsmaya çalisan bir etki gördüğünde onu yokolmak ile karşı karşıya bırakır.

21. yy post-modern dünyada tek hakikat olarak kabul gören bilimsel bilgi ile sistem bizleri birer sayıya dönüştürmüştür. Bizlerin bir ismi değil sistemde olan bir numarası vardır. Birey sadece numaraya indirgenmiştir. Tüketim ve teknoloji çağının toplumunda insanların kitlesel olarak tüketmesi için her şey pazar haline gelmiştir. Sistem bir tişörtün üzerine CHE yazarak komünist düşüncedeki insana, aynı tişörtün üstüne Hitler yazarak faşist düşüncedeki bir insana satmaktadır. Tüketim toplumunu yaratan sistemde bireyin düşünceleri değil tüketmesi önemlidir.

Açık bir pazar haline gelen dünyada sistem insanları tek düze tip haline getirmektedir. Teknoloji sosyal medya ve geniş bir kamuoyu yapılanması ile insanların yaşamlarını ve düşünsel alanlarını sadeleştirmeyi amaçlar. "En iyi" sloganıyla başlayan reklamlar ile bireye, bizim dediğimiz gibi yaşamazsan yaşamda mutlu olamazsın, varolamazsın demek ister. Tüketmek mutlulukmuş gibi gösterilir. Tüketmek varolmaktır ve insanlar için gittiği bir restaurantta "check in" yapmak ben buradayım ve varım demektir. Tüm gününü evden dışarıya çıkmayarak geçiren birisi "bugün hiç bir şey yapmadım" der. İnsan olmanın doğasının dışında ve yapay bir varolma alanı ortaya çıkmıştır.

Kitlesel tüketici haline geldiğimiz yaşamlarımızda bu sistemin dışarısına çıkmak olanaklıdır. Sistem senden tüketmeni ve onun kurallarına göre yaşamanı söyler. Sistemin dışarısına çıkmak için sana tüketmeni istediği şeyleri tüketmeyerek kuralların ötesine bir adım atabilirsin.

Sistem sana devasa gökdelenler, büyük şehirler ve lüks dediği bir hayat bahşeder. Birey olarak eğer bunu istiyorsan oyunu sistemin kurallarına göre oynamak zorundasın. Diğer bir şekilde bunlardan vazgeçip gideceksinizdir. Sistemin sana verdigi en ufak bir şeyi bile reddedeceksin. Bu sisteme muhtaç kalmamak ve kendi kendine yetebilmektir.

Burada kastedilen şey anarşizm değildir. Anarşizim yaparak sistemin dışarısında olamazsınız. Anarşizm kelime anlamı olarak basitçe düzen karşıtı demektir. Varolabilmesi için karşı çıkmak zorunda olduğu bir düzene ihtiyacı vardır. Sistem yoksa anarşizm yoktur.

21. yy tüketim çılgınlığının ve sistemin halen etkisini gösteremediği yer insanın düşünsel alanıdır. İnsan düşün dünyasında yalnızdır. Tüm kuralları geride bırakarak, tüm özgürlüğünü sanat yaparak ortaya çıkartır. Sanat yapan insan sadece kendisidir. Sanat çoğaltılamaz, aktarılamaz ve tekrarlanamaz. İnsan yalnızca sanat yaparak sistemin dışarısında olur. Sanat yapan insan marjinaldir. Modern dönemin ortaya koyduğu entelektüel insanın sistem dışına çıkmış halidir. Sanat yaparak sistemin dışında düşünsel dünyası ile yepyeni bir şey ortaya koyan insan marjinaldir.

Farklı giyim ya da yaşam tarzı benimsemiş birisi için marjinal yakıştırması yanlıştır. Sistem sen farklı görünmek istiyorsan sana her türlü tüketim olanağını sağlamaktadır. Saçlarını mavi yapmak istiyorsan, sistem sana mavi boya verir. Ortaya koymaya çalıştığın şey sistemin sadece bir uzantısıdır.

Sistemin içinde yer alan bireyin özgürleşmesini ele alan bu yazıda, bireyin kitlesel yaşamın içerisinde ve dışarısında kendisini ortaya koymasının nasıl mümkün olduğu gösterilmeye çalışıldı. Tüketen insan yığını haline gelen kitlesel toplum yapısında sistemin dışına düşün alanında üreten insan olarak çıkabilir. İnsanın hayatını gerçekleştirmesindeki son basamak olan "kendisini ortaya koyma"yı başarmak istiyorsa sistemin dışına çıkmak zorundadır. Düşünmeyi bıraktığımız anda bizim yerimize düşünenler her zaman olacaktır. Sistemin yarattığı "en iyiler", bizim için varolmayı söyleyecek ve bireyler kuralları başkalarının istediği şekilde oynamak zorunda kalacaktır.. Kitle toplumu içerisinde yaşayan bireyin kendisini ayırt etmesini sağlayan tek olanak sanat olmaktadır.


Kaynakça

resimler: https://www.pexels.com/tr-tr/fotograf/toprak-model-bulaniklik-hasar-5217882/

06-12-2018