Yaşamın Amacı Nedir? Başarı ve Fayda Yaşamın Neresinde? - Fatma Ülkü Selçuk (Sosyoloji, Dr.)
Yaşamın amacını gözden geçirelim
Yaşamın amacı sizce ne? Sevmek sevilmek mi? Başarı peşinde koşmak mı? Fayda sağlamak mı? Doğru bir yaşam sürmek mi? Hazzı arttırmak mı? Yoksa başka birşeyler mi? Yanıtlarımız farklılaşır. Yine de genelde iyi hissetmeyi arzularız.
Misal, babam 92 yaşındayken, son aylar hariç, evde eşyaların yerini tek başına, hiç yardım almadan değiştirmek isterdi.
Müdahale kabul etmezdi. Onu mutlu eden, ağır da olsa eşyaların yerini değiştirmeyi kendisinin başarması idi.
Bir de doğaçlama olsun olmasın kendimizi ifade ederken canlanıp rahatlayabiliyoruz. Tek başınayken veya değil...
Yani gördüğünüz gibi, bize keyif veren sadece sonuca ulaşmak değildir. Pek çok durumda sürecin kendisine de mıknatıs gibi çekiliriz. Süreçle oyalanırız. Gerilimi beraberinde taşıyabilse de meşguliyetin kendisinden hoşnut kalırız.
Yaşam böylece sürer gider.
İnsanlara fayda sağlamak
Yine de kişinin her başarısı diğer insanlara fayda sağlamaz. Örneğin bazı insanlar öldürerek soygun yapar. Başarı hissini böylece tadar. Başarılı olur ve insanlara zarar verir. Yani başarı o kişinin kendi dışındaki birçok kişiye zarar verebilir.
Bazı tür başarılar ise toplumsal faydayı da arttırır. Misal, insan canına saygıyla yaşama katkı yapmaya çalışmayı ahlaki açıdan kıymetli görürüm. Bu çaba başarıya ulaştığında genelde toplam faydayı da arttırır.
Öte yandan bazen işe yarama ve başarma arzusu öyle bir noktaya ulaşır ki ruhsal esenliğimizi olumsuz yönde etkiler.
Bir hastanın son günleri
Yaşamın kendisini kıymetli görmeyi seviyorum. Yaşama saygımızın ve yaşama sevincimizin artmasını arzuluyorum. Bazense öyle durumlar oluyor ki kişi işe yaramayı ve başarmayı arzularken insan canına zarar veriyor. Çoğu durumda da kendine.
Bakın, size İyi Hissetmek kitabından bir örnek (1):
Gerisini Naomi’yle bir kış tatilinde karşılaşan Dr. Burns’ün ağzından dinleyelim: ‘doğum anından ölüm anına kadar kişisel değerinin bir grafiğini yapmasını istedim. Değerini, 100’lü hayali bir ölçek üzerinden 85 olarak sabit görüyordu. Aynı dönem için bir de “verimlilik”ini belirlemesini istedim. Bebeklikte düşük olup erişkinlikte tepe noktasına erişen ve daha ileride tekrar düşen bir eğri çizdi ... O anda iki şeyi fark etti. Birincisi, hastalığı verimliliğini azaltmasına rağmen, kendisine ve ailesine hala birçok küçük ama önemli ve değerli katkıda bulunuyordu. Sadece “ya hep ya hiç” düşüncesi ona, katkısının sıfır olduğunu düşündürebilirdi. İkincisi ve daha da önemlisi, kişisel değerinin sabit ve düzenli olduğunun farkındaydı; bunun onun başarılarına endeksli olmadığı açıktı. Bu da insan olarak değerinin kazanılmasının gerekmediği, zayıf haliyle de aynen değerli olduğu anlamına geliyordu. Yüzünü bir gülümseme kapladı, ve o anda depresyon eridi gitti. Bu küçük mucizeye tanık olmak ve rol almak benim için gerçek bir mutluluktu. Tümörü yok etmedi, ama kaybettiği özgüvenini yeniden kazandırdı ve hislerindeki tüm farklılığı yaratan da buydu.’
Yüksek standartlar şeması
Evet, hayatta kalmak, gelişmek ve türü devam ettirmek için biyolojik kodlarımız bizi başardığımızda iyi hissettiren hormonları devreye sokuyor. Bununla beraber bazen başarıya odaklanmak öyle bir hal alıyor ki ruhsal esenlik zarar görüyor.
İşte yüksek standartlar şeması da bize böyle zarar veren bir şema. Peki yüksek standartlar şeması nedir?
Dr. Jeffrey E. Young ve Janet S. Klosko şöyle yazıyor:
‘Eğer yüksek standartlar şemanız varsa kendiniz ile ilgili aşırı yüksek beklentileri karşılamak için acımasızca çabalıyorsunuz. Statü, para, başarı, güzellik, düzen veya mutluluk, zevk, sağlık, başarı ve tatmin edici ilişkiler ile fark edilmeye aşırı önem veriyorsunuz. Muhtemelen kendinizle ilgili olan katı standartları başkalarından da bekliyorsunuz ve çok yargılayıcısınız. Çocukken çok iyi olmanız bekleniyordu ve bunun dışındakilerin hep bir başarısızlık olduğu size öğretildi. Yaptığınız hiçbir şeyin yeterince iyi olmadığını öğrendiniz.’ (2)
Biraz daha huzur hiç de fena olmazdı, ne dersiniz?
Yani yaşamınız bazen yüksek standartlarınızın gölgesi altında kalıyor. Hataya tolerans gösteremiyor, başarı veya statüye odaklanıyorsunuz. Yaşam akıyor, sizse sürecin tadına pek varamıyorsunuz. Hangi hedefe yaklaşırsanız yaklaşın bu size yetmiyor. İçiniz kıpır kıpır. Ulaştıkça yükselttiğiniz çıta, huzurunuzu baltalıyor.
Ben isterdim. Siz de isterseniz önerim şema/mod terapi yapan iyi bir terapiste gitmeniz. Başka bir yöntem kullanan işinin ehli bir terapistle de çalışabilirsiniz tabii. Fakat maddi olarak düzenli psikoterapiyi karşılama olanağınız yoksa (ki hayat pahalı) şu iki kitabı okuyun ve egzersizleri uygulayın derim:
1. Hayatı Yeniden Keşfedin
Fatma Ülkü Selçuk, 05.11.2018
Kaynakça
Metin için kaynaklar
(1) David Burns, İyi Hissetmek: Yeni Duygudurum Tedavisi (İstanbul: Psikonet, 2014), sayfa 242-243.
(2) Jeffrey E. Young ve Janet S. Klosko, Hayatı Yeniden Keşfedin: Daha Cesur, Üretken ve Doyumlu Bir Hayat için Gerekli Araçlar (İstanbul: Psikonet, 2014), sayfa 45-46.
(3) Jeffrey E. Young ve Janet S. Klosko, Hayatı Yeniden Keşfedin: Daha Cesur, Üretken ve Doyumlu Bir Hayat için Gerekli Araçlar (İstanbul: Psikonet, 2014), sayfa 386.
Görsel kaynaklar
1) 2014’te yaptığım resim: ‘Babam’
2) Photo by Nani Chavez on Unsplash: https://unsplash.com/photos/EKHB_4kEYzw
3) Photo by Maja Kochanowska on Unsplash: https://unsplash.com/photos/WGc8axC8K5U