Sinirbilim Bulgularından Okullarda da Yararlanalım - Fatma Ülkü Selçuk  (Sosyoloji, Dr.)

Sinirbilim Bulgularından Okullarda da Yararlanalım - Fatma Ülkü Selçuk (Sosyoloji, Dr.)

A+ A-

Sinirbilim bulgularından faydalanmak, öğrenme-öğretme süreçlerine pek çok katkı yapabilir. Öğrenme-öğretme süreçlerine dair birkaç anımı paylaşayım. Kararı siz verin.

Geçmişten bir ödev

Belki 20 seneden fazla olmuştur. Öğretmenlerimi örnek alarak üniversitede bana verilen türden bir ödevi Türkiye’nin Siyasal Yapısı dersinde öğrencilerime veriyorum. Gelen ödevlerin yarısı ikinci sınıf öğrencilerinin seviyesinin çok üzerinde analiz ve kaynaklar içeriyor. Kaynakçada sanki kendileri tüm bu kaynakları okumuş gibi yansıtmışlar. Oysa ki ödevde istenen format, belli atıf kuralları çerçevesinde sadece doğrudan okudukları kaynağı kaynakçaya yazmalarını gerektiriyor. Öğrencilere bir teklifte bulunuyorum. Diyorum ki “Hangi kaynaklardan yazdıysanız şöylece yeniden düzenleyin. Doğrudan alıntıları da şu şekilde azaltın.” Öğrenciler, sonda yazan tüm kaynaklara bakmış oldukları ve ödevdeki ifadelerin kendi cümleleri olduğu konusunda ısrar ediyorlar.

Gençlik işte, kütüphaneye gidiyor, konuyla ilgili onlarca kitabı masaya yığıyorum. Tahminlerim doğrultusunda elimdeki ödevlerle kaynakların ilgili yerlerini tek tek karşılaştırıyorum. O vakitlerde, bir yandan doktora yapıyorum bir yandan ders veriyorum. Düşünün, onca saati işin doğrusunu anlamaya harcıyorum.

Anlıyorum ki öğrencilerin pek çoğu birer kitap almış, olduğu gibi, kaynakçasıyla beraber, oradaki sayfaları ödev kağıdına geçirmiş. Yani iddialarının aksine, ödev sonunda verdikleri kaynakları görmemişler bile. Ben de başta ilan ettiğim format gereği kopya muamelesi yapıyor, bu öğrencilere ödevden 0 veriyorum. Uzun süre verdiğim sıfırlar nedeniyle yüreğim sızlıyor. Önüne nasıl geçebilirdim, düşünüyorum.

İzleyen yıllarda, öğrencilere verdiğim ödevleri kopyala yapıştır ihtimalini düşürecek ve öğrenci-dostu bir sürece dönüştürecek şekilde yapılandırmaya  çaba gösteriyorum.

Kopyala yapıştırın ötesine geçen problem

Yıllar sonra öğreniyorum ki sorun, kopyala yapıştır ile sınırlı değil.

Ödev, tez, hatta makale yazma piyasası diye bir yeraltı faaliyet kolu var. Hoş, yeraltı demek ne kadar isabetli emin olamıyorum. Satıcıların bir kısmı ayan beyan internette ilanlar veriyor.

Peki öğretmenler, kendi emeğiyle çabalayıp vasat bir ödev/tez hazırlayan ile mevcut düzeyi göz önünde bulundurulduğunda kendi emeğiyle kaleme alınmamış olması oldukça muhtemel üst düzey bir ödevi/tezi değerlendirirken doğruluğu nasıl sağlayacak? Acaba akademik dünyanın yaygın araç gereç ve ifade tekniklerini gözden geçirsek daha işlevsel yollar açılır mı? Sinirbilim bu konuda ne söylüyor?

David Eagleman ve Anthony Brandt’ın kitabı

Sinirbilime dair yazdıklarını ilgiyle okuduğum Eagleman’ın, çalışma arkadaşı Brandt’le beraber kaleme aldığı kitap aklıma geliyor: “Yaratıcı Tür”.

Eagleman ve Brandt, bükme, parçalama, harmanlama adını verdikleri stratejilerin, fikirlerin evriminin temelinde yatan araçlar olduğunun altını çiziyor, kitapta muhtelif örnek sunuyorlar. Sanatı ise yenilik ve keşfedilmemiş alanlara cesaretle girebilmek için teşvik edici görüyorlar. Sağlam bir sanat altyapısının, mühendisliği de geliştireceğini, ayrıca bilime ve kültüre yön vereceğini öne sürüyorlar.

Burada yer vermediğim pek çok sinirbilim bulgusunu da göz önünde bulundurduğumda, okullarda kullanılan hâkim öğretme teknikleri,  ifade araç gereçleri ve ölçme-değerlendirme yapıları beni düşündürüyor.

Sanatla birleşik siyaset ödevi

Bir süre önce eksik notlarının küçük bir kısmını telafi edebilmeleri için öğrencilerime isteğe bağlı bir ödev olanağı sunuyorum. Ödevde, her birine atanan yılda Türk siyasal yaşamında olup bitenleri taramalarını, bu olayların içlerinde uyandırdığı duygu ve düşünceleri anlamaya çalışmalarını; bu hisleri, düşünceleri yansıtan bir resim veya müzik parçası seçmelerini (herhangi yıldan ve yerden); dönemin siyasi olaylarıyla ilgili içlerinde uyanan duygu ve düşüncelerle bu eseri nasıl bağlantılandırdıklarını 200-500 kelime arasında ifade etmelerini istiyorum.

Öğrencilerin ödevlerini okurken kimi zaman gözlerim yaşardı. Gelecek nesillere dair umutla doldum. Ne kadar da incelikli ifade etmişler hislerini. Her biri adeta müzisyen, ressam gibi yorumlamış siyasetin düzlüğünü, inişini çıkışını, çalkantısını, esnekliğini, katılığını, kapsayıcılığını, dışlayıcılığını, hüznünü, umudunu, acısını, sevincini, renklerini, şeklini şemalini...

Böylelikle beynin farklı bölgelerini harekete geçiren ödevleri, gelecekte daha çok çeşitlendirmeye niyet ediyorum.

Yarının öğrenme teknikleri

İnternet sayesinde bilgiye erişmek geçmişe kıyasla kolaylaştı. Öğrenmeyi öğrenmek günümüzün gereğiyse de kişinin belli bir alandaki temel bilgi ve becerileri edinmesi okul sürecinin geçerliliğini koruyan hedefleri arasında yer alıyor (misal, bir cerrah temel bilgi ve becerilerden yoksunsa ameliyat başarıya ulaşmaz). Bu hedefler doğrultusunda başvurduğumuz teknikleri ise yenilememizde fayda görüyorum.

Yaptığım sinirbilim okumalarından birinde, daha rahat hatırlamak için, belli bilgileri saçma/olağan dışı ve/veya duygu yüklü bir bağlama oturtmak yoluna başvurabileceğimizi okumuştum. Önerilen başka teknikler de vardı, odanın belli noktalarına belli ifadeleri yerleştirecek şekilde görselleştirerek hatırlama gibi. Ancak mekan hafızam zaten zayıf olduğundan, ikincisini denemedim. İspanyolca düzensiz fiil çekimlerini çeşitli hikayelere serpiştirerek mümkün mertebe saçma/mantık dışı, ayrıca duygu barındıran bir bağlama yerleştirerek hatırlama yolunu seçtim. İşe de yaradı.

Şimdi düşünüyorum da, öğrenme-öğretme tekniklerini geliştirmek için sinirbilim ziyadesiyle ipucu sunuyor. Bize, sadece rahatımızı ve ezberimizi biraz bozarak bunlardan faydalanmak kalıyor. İnanıyorum ki gelecek nesiller, öğrenme-öğretme süreçlerinde nice yeniliği kutlayacak.

Fatma Ülkü Selçuk 19.12.2021

Görsel Kaynak

Photo by ThisisEngineering RAEng on Unsplash, https://unsplash.com/photos/sbFmoKBK7jU

20-12-2021
Konuk Makaleler

Konuk Makaleler

info@medyacuvali.com

Diğer Yazıları

Bu yazılar da ilginizi çekebilir