Cinsel Saldırı Vakaları ve Yasalar: Ruh ve Sinir Bilim Işığında Hukuk - Fatma Ülkü Selçuk  (Sosyoloji, Dr.)

Cinsel Saldırı Vakaları ve Yasalar: Ruh ve Sinir Bilim Işığında Hukuk - Fatma Ülkü Selçuk (Sosyoloji, Dr.)

A+ A-

Cinsel saldırı/istismar vakaları gündeme yansıdıkça nasıl tedbir almalı, bunun cezası ne olmalı tartışmaları da yayılıyor. Kimyasal hadım gibi tıbbi tedbirlerden (1) caydırıcı olacağı ümidiyle  idam cezasına (2) kadar bir dizi önlem sıralanıyor. Bu iki tedbirin önleyicilik ve caydırıcılık açısından pek işe yaramadığını iddia edenler de az değil (3). Bu yazıda huzur ve barış içinde olabildiğince sağlıklı yaşamak için bir yöntem önerisi yapacağım. Bu yöntem; hukuki, toplumsal, biyolojik, psikolojik tedbirleri beraberce ele almaktır.

Caydırıcılık ve misilleme


Hukuk alanında iki yaklaşım birbiriyle yarış halindedir: caydırıcılık ve misilleme. Bu yaklaşımların kökü ruh ve sinir bilimin gelişmemiş olduğu dönemlere uzanmaktadır. Birkaç yüzyıldır ortalama insanın irade sahibi olduğu ve akılcı seçimler yapabildiği kabul edilmektedir. Ödül ve ceza mekanizmaları, hala elli yıl öncesinin, yüz yıl öncesinin gözlemlerini esas almaktadır. Ödül ve ceza vasıtasıyla eğitilebilir bazı memeli hayvanlar ile benzer ruhsal mekanizmalara sahip olduğumuz varsayımı hakimdir.

İnsan akılcı mı?

Bugün, ruh ve sinir bilim çerçevesinde yapılan araştırmalar, bizlere pek çok bulgu sunmaktadır. İnsanın akılcı olduğu varsayımı deneylerle sarsılmaktadır (4). İnsanın biyolojik işleyişi ve bunun duygulanım biliş ve davranış açısından sonuçları yavaş yavaş keşfedilmektedir. Henüz emekleme aşamasında olsa da ruh ve sinir bilim bulguları, mevcut hukuk sistemlerini sorgulamamıza yetmektedir. O halde hukuk sistemini yenilerken şu sorulara, biyolojik tabana sahip olabildiğince sağlam yanıtlar vermeliyiz:


Birincisi: insan akılcı mıdır? İkincisi: (varsa) insan iradesinin biyolojik mekanizması ve göstergeleri nelerdir? Üçüncüsü:  dürtü kontrolü için her bireyin biyolojik varlığı eşit derecede mi gelişmiştir? Dördüncüsü: insan canına saygıyla yaklaşmak kimler için nasıl ve hangi koşullarda olanaklıdır? Bu sorulara yenilerini de ekleyebilirsiniz. İlerideki yazılarımda bu ve benzeri sorulara ışık tutabilecek bazı bulguları sizlerle paylaşacağım.

Eğitim yeterli değil!

Şu anda size sadece şunu söylemekle yetineceğim: Birincisi, insan canına yapılan saldırıları önlemeniz SADECE kültürel dönüşümle, eğitimle MÜMKÜN DEĞİLDİR. Sorunların eğitimle çözüleceğini düşünmenin kökleri aydınlanma düşünürlerine ve öncesine dayanır ve o zamanlar ruh ve sinir bilim fazla gelişmemişti. Peki eğitim önemsiz midir? Eğitim önemlidir. Ama YETERLİ DEĞİLDİR.


Neden? Çünkü, eğitimle kişinin belli konulardaki bilgisini arttırabilirsiniz ama bu, her zaman onun davranışını değiştirmez. Bilmek, yapmak veya yapabilmek demek değildir. İnsanların biyolojik altyapısı, nöral ağları bir ve aynı değildir. Evet, nöral yapılanma da zaman içinde değişir. Sosyal ilişkiler, eğitim ve terapi ile beynimizde dönüşüm olabilir (5). Bu doğru. Ancak herkeste aynı derecede, aynı yolla ve aynı şekilde değil. Biyolojik ve kültürel farklılıklarımız olduğu için genel geçer standart bir çözüm de olamaz. Böyle bir çözüm varsa da bunun ne olduğunu biz bilmiyoruz.


Sorular, sorular...


O halde kullandığımız araçları beraberce gözden geçirelim. Örneğin saldırganı çeşitli araçlarla fiziksel olarak etkisizleştirmek bir çözüm müdür? Örneğin hapis cezası ile saldırganı belli bir süre yalıtmak bir çözüm müdür? Veya çözüm caydırmak veya misilleme yapmak üzere fiziksel imha (idam cezası) mıdır? Veya çözüm terapidir de her saldırganın mevcut tekniklerle tedavisi olanaklı mıdır? Bu soruların yanıtlarını vermek için hem toplum hem de ruh ve sinir bilimden faydalanmak lazım gelecektir. Yenilenen bulgularla, dünya üzerindeki yasalarımız ve hukuk sistemimiz de yenilenmelidir.

Daha çok psikoloji, daha çok sinir bilim!

Unutmayalım, bugün fen bilimleri ve beşeri bilimler yüzyıl önce keşfetmiş olduğumuzdan çok daha fazlasını sunmaktadır. İleride kısmetse daha fazlasını da keşfedeceğiz. Sorunsa şudur: içinde yaşadığımız dünyada hukukçularımız özellikle ruh ve sinir biliminin sunduğu bulgulardan yeterince yararlanmamaktadır.

Transformasyonal adalet gibi yaklaşımlar yavaş yavaş tartışma gündemine girmeye başlanmışsa da (6) bu ve benzeri yenilenme çabaları yaygın olmaktan uzaktır. Üstelik toplumsal kurumlarımız birkaç yüzyıl öncesinin insan doğası varsayımlarına saplanıp kalmıştır. Bugün acil işlerden biri, fen bilimleri bulgularını beşeri bilimlere entegre etmektir. Fen bilimleri ve beşeri bilimler ışığında sosyal kurum ve ilkeler yenilenmelidir. Hukuk sistemimiz ve yasalarımız da bu çerçevede yeniden ele alınmalıdır.

O halde öncelikle mevcut hukuk sisteminin varsayımlarını gözden geçirmeliyiz. Hedef ve ilkeler açısından gerekli güncellemeleri yapmalıyız. Yasa yapıcılara, kolluk kuvvetlerine, avukat, savcı ve hakimlere hizmet içi eğitimlerle ruh ve sinir bilim alanındaki kritik gelişmeler aktarılmalıdır. Ayrıca, ruh ve sinir bilim derslerini tüm hukuk fakültelerinde, beşeri ve sosyal bilimler bölümlerinde zorunlu ders haline getirmeliyiz.  Eğlenceli şekilde işlenecek basitleştirilmiş sinir bilim dersini orta öğretim müfredatlarına koymak da gelecek nesillerin farkındalığını arttırmak bakımından faydalı olacaktır. İnsan doğasındaki çeşitlilik, biyolojik benzerlikler ve farklılıklar konusunda bilgimizi arttırmalıyız. Sinema filmleri, diziler, magazin programları, sosyal medya, gazeteler ve dergiler de bu farkındalığı arttırmak yönünde çalışmalıdır.

Koruyucu ve tedavi edici hekimlik


Bir de şunu unutmayalım: Hekimlik sadece tedaviye yönelik değildir. Koruyucu hekimlik ve sağlıklı yaşam için olumsuzlukları önleyici tedbirler almak da önemlidir. Koruyucu ve tedavi edici hekimlik çerçevesinde hukuk dahil tüm sosyal kurumlarımızı gözden geçirmek son derece faydalı olacaktır. Bu doğrultuda neler yapabileceğimizi gelecek yazılarımda tartışmaya açacağım. Dikkatinizi bir kere daha şu gerekliliğe çekerek bu yazıyı sonladırıyorum: ruh ve sinir bilim bulgularını toplumsal kurumlarımıza ve hukuk sistemimize daha fazla entegre etmeliyiz.

Sağlıcakla kalın.
Fatma Ülkü Selçuk, 14.07.2018

Metin için kaynaklar

(1) ‘Kimyasal hadım nedir? Kimyasal hadım nasıl yapılır?’ https://www.haberturk.com/kimyasal-hadim-nedir-1846131

(2) ‘İdam istiyoruz’ https://www.takvim.com.tr/yasam/2018/07/01/idam-istiyoruz ; ‘Altı soruda Türkiye ve dünyada idam cezası’ https://www.dw.com/tr/alt%C4%B1-soruda-t%C3%BCrkiye-ve-d%C3%BCnyada-idam-cezas%C4%B1/a-44525792

(3) ‘Çocuk cinayetleriyle yeniden gündeme oturan idam cezası caydırıcı mı?’ http://tr.euronews.com/2018/07/06/bes-maddede-idam-cezasi-neden-caydirici-degil- ; ‘İzmir Barosu: İdam veya hadım çözüm değildirhttp://www.milliyet.com.tr/izmir-barosu-idam-veya-hadim-cozum-degildir-izmir-yerelhaber-2917757/

(4) Dan Ariely, Akıldışı Ama Öngörülebilir: Kararlarımızı Biçimlendiren Gizli Kuvvetler (İstanbul: Optimist, 2016).

(5) Louis Cozolino, İnsan İlişkilerinin Nörobilimi: Bağlanma ve Sosyal Beynin Gelişimi (İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları, 2014); Louis Cozolino, Psikoterapinin Nörobilimi: Sosyal Beyni İyileştirmek (İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları, 2017).

(6) Paul Gready ve Simon Robins (2014) ‘From transitional justice to transformational justice: A new agenda for practice’, The International Journal of Transitional Justice, Cilt 8; https://www.york.ac.uk/media/cahr/documents/IJTJ-2014-Gready-339-61.pdf

Görsel kaynaklar

1) Free Clip art by Bocian: https://www.1001freedownloads.com/free-clipart/judge-hammer

2) Free Clip art by Bockel:  https://www.1001freedownloads.com/free-clipart/brain-front-view

3) Free Clip art by Ben: https://www.1001freedownloads.com/free-clipart/silhouette-teacher

4) Free Clip art by Scout: https://www.1001freedownloads.com/free-clipart/question-guy

5) Free Clip art by Tulvur: https://www.1001freedownloads.com/free-clipart/therapist

18-07-2018
Konuk Makaleler

Konuk Makaleler

info@medyacuvali.com

Diğer Yazıları

Bu yazılar da ilginizi çekebilir