Eski Köye Yeni Adet - Zehra Eraslan (Mimar)

Eski Köye Yeni Adet - Zehra Eraslan (Mimar)

A+ A-

   Sizce binaların bir ruhu var mıdır yoksa sadece barınmamızı sağlayan ve hayatımıza etkisi olmayan yapılar mıdır? Peki, bir yapı farklı dönemlerde ama aynı malzemelerle inşa ediliyor olsaydı gözümüze aynı gözükür müydü? Bu şekilde düşünmeme sebep olan elbette bazı şeyler var. Bunlardan ilki her binanın yapıldığı döneminin ruhunu yansıttığı düşüncesidir. Mimarlık insan gibi değişen ve gelişen bir süreçle bilgi birikimini artırır. Bu yüzden hem mimari yapılar hem de insan ihtiyaçları dönemin şartlarına uygun olacak şekilde evrilir ve evrilmek zorundadır da. Çünkü çağın gereksinimlerine ayak uydurmalıdır. Fakat son dönemlerde bu gerçeğin restorasyon projelerinde göz ardı edildiğini görüyorum. Çünkü bütün şartlar sağlansa dahi asıl yapmamız gereken projeyi birebir aslına benzetmek mi olurdu yoksa yeni bir bakış açısı mı?

   Restorasyon projelerinde yapılan yanlış uygulamaların ne denli kötü projeler ortaya çıkardığına şahit olmuşuzdur hepimiz. Tarihi kalelerin adeta çizgi film karakterine benzetilmesi mi dersiniz tarihi camilerin modern dokunuş maksadıyla apartman benzeri yapılara çevrilmesi mi dersiniz veyahut yapının inşa edildiği dönemle tamamen alakasız malzemeler kullanılarak o döneme ait mimari dokunun elde edilmeye çalışıldığı projeler mi dersiniz. Düşündüğümüz zaman bu gibi örnekler daha da çoğaltabiliriz ancak bu durumu ilginç yapan kısım aslında hepsinin bir ortak noktasının bulunmasıdır o da tarihi yapıların dönemin şartları ve işçiliği düşünülmeden günümüz malzemeleriyle ve donanımsız işçiliğiyle baş başa bırakılmasıdır. Maalesef projelerde para kaygısı güdülmesi de cabası. Para kaygısı projede kaliteli malzemenin kullanılmamasına ve yapının inşa edildiği döneme uygun malzemenin üretilememesine neden olur. Bu sorunla birlikte, kalifiye işçi sıkıntısının bulunması ve işçiliğin bilinse dahi masraflı oluşu projenin şartlara uygun devam edebilmesini zorlaştırır. Bunun yanı sıra bu zanaatla uğraşan iş kollarının giderek azalması ve unutulması restorasyon projelerinin aslına uygun görüntüsünü yakalayabilmesinde büyük engeller oluşturur. Bu gibi sebepler restorasyon projelerinde neden tamamen aynı görüntüyü elde edemeyeceğimizin açık bir göstergesidir. Ne yaparsak yapalım birebir aynısını ortaya koyamayacaksak neden ısrarla taklitçiliğe başvuruyoruz peki?

    Ülkemizde restorasyon projelerinin bu denli kötü yapılmasının bir sebebi de projelerde akla gelen ilk yöntemin taklitçilik olması diyebiliriz. Mimari deyimiyle Replika. Mimari yapıda hiçbir yorumlama yapılmaksızın tamamen aslının taklit edilmeye çalışılması yani kolay yolun seçilmesidir. Önceden denenen yoldan aslına uygun olmayan malzemelerle tekrar yürümek başka bir deyişle eski kıyafete yeni kumaştan yama yapmaya benzer. Eskiler yeni yamayla eski görünüşün elde edilemeyeceğini günümüz insanından daha iyi biliyordu anlayacağınız. Peki sizlere soruyorum yeni malzemelerle restorasyon uygulaması yapılan projelerde tamamen aslına uygun görüntüyü ortaya çıkarabilir misiniz? Hayır. O zaman neden ısrarla bu yol tercih ediliyor? Neden yeni bakış açılarıyla modern dokunuşlar yapmaktan uzak duruyoruz? Çünkü kültürümüzde taklitçiliğin olması gereken teknik zannedilmesi ve taklitçiliğin daha çok beğenilmesi modern tasarım anlayışından uzak durulmasına neden oluyor. Bana göre de ülkemizde yeni bakış açılarına şans verilmemesinden kaynaklı taklitçiliğe yönelmek mantıklı bir yol olarak kabul ediliyor. Her alanda olduğu gibi mimari de bu bakış açısından nasibini alıyor anlayacağınız. Bu yüzdendir ki bütün binalar neredeyse aynı elden çıkmışçasına birbirine benzer ve sıkıcı bir cephe görüntüsüne sahip. Her yerde aynı malzeme ve aynı tekniklerin uygulanıyor olması da cabası. Şu da unutulmamalıdır ki yeni bakış açılarının üretilebilmesi için eskilerin bilgi ve deneyimi ile yeni neslin sıra dışı bakış açısının harmanlanması gerekir. Ancak bu şekilde kırılır tekdüze düzen. Eskilerin bilgi birikimine ve yol göstericiliğine her zaman ihtiyacımız olacaktır ancak modern toplumları ileri taşıyacak ve modern mimarinin temsilcisi olacak yeni neslin ülkemizde en az söz sahibi olması değişime pranga vurulmasına sebep değil midir?

    Peki, bu durumun Avrupa’daki yansımaları ne şekilde? Mimaride yeni nesil tekniklerin kullanıldığı restorasyon projelerine rastlamak ülkemize göre daha mümkün. Basmakalıp ve tekdüze projelerden ziyade yenilikçi ve farklı bakış açılarıyla harmanladıkları mimariler göz alıcı. Belki de tarihi dokuyu tamamen taklit etmekle tarihi dokuyu yok saymak arasındaki dengeyi bizden daha iyi kuruyorlar. Tasarım skalasına göre benzer, nötr ve zıtlık üçgeninde tarihi yapıya yapılacak ek modern mimari bu anlayışlara uygun tasarlanıyor. Aslında bu tasarım skalası modern bakış açısına taklitçi bakış açısından ziyade katkı sağlıyor. Çünkü bu ilkeler tarihi yapıyı gölgelemekten daha çok yapıyla oluşturduğu kontrast sayesinde yapının daha belirgin olmasını ve öne çıkmasını sağlıyor. Mesela benzeşen tasarım ilkesinde maksat tarihi yapıyı taklit etmek değil; renk, uyum, kütle göz önünde bulundurularak tasarıma ait kimliğin altını çizmek ve bunları araç edinmektir. Yani benzer malzemeyle tarihi dokuyu vurgulamaktır. Benzerlikle taklitçilik arasındaki farkı belirtmek gerekirse benzerlik malzemeyi birebir benzetmeye çalışmaktan ziyade kullanılan farklı malzemede renk ve binanın genel hatlarına olan benzerlik uyumu göz önünde bulundurulmasıdır. Amaç farklı malzemeyle bu uyumu yakalayabilmektir. Nötrlük ilkesinde ise mimari dokuya yapılacak ek şeffaf ve yansıtıcı malzemelerden seçilir. Cephenin tamamen ahşap ve metal malzemeyle kaplanması da nötr yaklaşıma dahil edilir. Amaç basittir. Yapıdan görünüş olarak sıyrılıp farklılaşarak tarihi yapının ortaya çıkmasını sağlamaktır. Bu sayede tarihi yapıyı ortaya çıkarmakla birlikte ek yapı geri plana atılmış olur. Zıtlık ilkesi ise tarihi dokuya tamamen aykırı bir tasarım anlayışıyla ek yapılması fikridir. Amaç tarihi dokunun tamamen zıt ve aykırı tasarımla vurgulanmasıdır.

Bu ilkeyle vurgulanmak istenen yapıya tamamen zıt olacak şekilde inşa edilen ekle tarihi dokunun kendiliğinden ortaya çıkması planlanır. Sizce de bu yöntemler mimarinin tamamen taklitçilikten çıkıp yenilikçi bakış açısıyla ilerlemesine katkı sağlamaz mı ya da modern mimarinin tarihi dokuyu gölgelemeden eskiyle yeninin yan yana uyumlu oluşunu. Düşünüldüğü zaman bu kadar farklı ton, doku, kütle ve malzeme ile yapılan ek nasıl olur da tarihi yapının bu denli ortaya çıkışına vesile olur. Aslında durum çok da basittir. Her şeyin aslı zıttı ile ortaya çıkar. Belki de benzerini elde etmeye çalışmak yerine modern çağa ayak uydurup yeni nesil tekniklerle eski mimarinin modern mimariyle uyumunu yakalamak asıl yapmamız gerekendir. Bu sayede hem eskiyi hem de yeniyi aynı çağda yaşatabiliriz. Sizce olması gereken bu değil mi?

 

 

 

                                                         

23-12-2022
Konuk Makaleler

Konuk Makaleler

info@medyacuvali.com

Diğer Yazıları

Bu yazılar da ilginizi çekebilir